GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
8 Ocak 2016 Cuma

15 bin havai fişekte benim de tuzum var!

“Çok sevdiğiniz bir yakınınız aniden hastalanıyor ve onu acilen en yakın hastaneye ulaştırıyorsunuz. Hastanenin otoparkı dolu, etrafta yer yok ve mecburen en uygun yere aracınızı bırakıp hastayı içeri götürüyorsunuz. On dakika bile geçmeden hemen aracınızın yanına dönüyorsunuz. O da ne! Araç yerinde yok! Cinleriniz tepenize çıkmış olmalı. Çalındı mı, çekildi mi, yer yarıldı da içine mi girdi? Karşıdaki esnafa sorduğunuzda alacağınız cevap şu:

“Az önce çekici tarafından çekildi.”

Geçmiş olsun diyeceğiz ama henüz geçen bir şey yok. Asıl macera bundan sonra başlıyor çünkü.

Benzer sahnelerin çok sık yaşandığı İstanbul’da her gün yüzlerce insanın başına gelen bu mağduriyet durumunu bir an önce sonlandırmak, şoktan çabucak çıkmanıza bağlı.

İyi de araç nereye çekildi? Bir iz, işaret, yazı yok!

Mecburen esnafa sorup bilmediğiniz otoparkı aramaya başlıyorsunuz. Gerçi yeni sistemde cep telefonundan plakanızı yazıp aracınızın nereye çekildiğini öğrenebiliyorsunuz ama İstanbul’da bilmediğiniz bir adresi bulmak, samanlıkta iğne aramaktan farksız.

Hadi otoparkı bir taksiye binerek güç bela buldunuz diyelim. Evinizden acilen çıktığınız veya işinizi kredi kartı ile hallettiğiniz için son paranızı da taksiye verdiniz. Aracınızı almak için girdiğiniz kulübe şeklindeki yapıda oturan ve devlet adına para kesen ama görevli olup olmadığına dair hiçbir işareti ve belgesi bulunmayan bir şahıs hemen makbuzunuzu elinize tutuşturuyor: 60 TL çekme ücreti, 10 TL otopark ücreti. Toplam 70 TL.

Elinizi cüzdanınıza atıyorsunuz ama para yok. Kredi kartı ile ödemeyi teklif etmenizin hiçbir manası yok, çünkü burada kredi kartı geçmiyor. Nasıl olur? Resmî bir işlem değil mi buradaki? Resmî bir çekme işlemi ise kredi kartı neden geçmez? Sorularınıza cevap alacağınız merci olmadığı için soru sormayı bırakıp ne yapacağınızı düşünseniz iyi edersiniz. Makbuzu kesen malum şahıs ne yapacağınızı anlatıyor işte:

 “Nakit para vereceksiniz. Yoksa bulacaksınız ya da paranız olduğunda geleceksiniz.”

Bu kadar basit! Peki, en yakın banka şubesi nerede? Yürüme mesafesiyle 20-25 dakika uzaklıkta. Bankada paranız veya size para getirecek bir arkadaşınız yoksa arabayı unutun, hatta yürüyerek eve nasıl döneceğinizi hesaplamaya başlayabilirsiniz!”

Aynısı olmasa da benzer kabusu, İzmir'de yılın son günlerinde ben de yaşadım.

Ege Üniversitesi’nde kızımla birlikte doktordan çıktık, arabaya binip eve dönemedik!

Hastane parkı dolu olduğu için Küçük Park yakınlarına arabayı park eden eşim, telefonunu evde unuttuğunu fark edince, aracı geçişe engel olmayacak şekilde yolun kenarına park edip bizi arayabileceği bir telefon bulmaya yönelmiş. Telefon şart, çünkü muayenenin bittiğini haber vereceğiz ki, gelip bizi alabilsin.

Sonuçta bir dükkanın sabit telefonundan bizi aradı, aramızda saat kararlaştırdık, o saatte hastane önüne gelecek, biz de binip gideceğiz.

Öyle olmadı işte.

Eşim bize telefon edip aracın başına dönene kadar, (on dakika içinde) arabayı siz deyin el, ben diyeyim yel/sel almış.

Tek bildiği, ‘ben hastaneye telefon edip geleceğim’ diye haberdar ettiği büfe sahibinin ‘Abi çekmeyin, telefon edip gelecek dedim, dinlemediler’ sözüyle öğrenebildiği, aracın ‘hırsızlar değil, ‘çekiciler’ tarafından götürüldüğü. Bildiğimiz bu. Nereye gitti, nasıl alacağız, hangi otoparka çekildi, ara ki bulasın. Üstelik hastan var ve ilaçlarını bir an önce alıp eve gitmek zorundasın. Kimin umurunda? Ha, bu arada kimlik olarak bile kabul edilmeyen Sarı Basın kartından sonra, aracın üzerinde nal gibi duran Başbakanlık damgalı basın plakasının da bir halta yaramadığını test edip onaylatmış olduk!)

Çaresiz, hastamızı kafeteryaya oturtup başladık aramaya. Aracın nereye çekildiğini öğrenelim ki gidip alabilelim. Gazeteci olmanın, hangi olayda kimi arayacağını bilmek gibi bir öğretisi olduğundan, ikinci telefonda işi çözdük.

Tıpkı bizim gibi basın plakası taşıyan aracı, trafiği engellemeyen bir yerden iki kez çekilmiş olan gazeteci arkadaşımın tecrübesiyle, önce Bornova Trafik Ekipleri’ne gittik taksiyle. Aracın plakasıyla nereye çekildiğini öğrendik, bu arada arabamızın vizesi geçtiği için 80 küsur liramızı verdik, park yasağını ihlalden 80 küsur liralık cezanın bilahare adresimize iletileceğini öğrendik, 180 küsur liralık bir rahatlamayla bu kez aracın çekildiği yere doğru yola çıktık taksiyle. Cehennemin kırına!

Kemalpaşa çıkışına doğru, dön baba dönelim arayışıyla ve taksimetre 150 lirayı gösterdiğinde bulabildiğimiz otoparkta çekici ve park ücreti olan 90 küsur lirayı da toka ettikten sonra aracımıza kavuştuk. Hastane muayenesinden çıktıktan üç saat sonra evimize ulaşabildik.

Otoparktaki görevli kızlar, bedduamı patronlarına iletemeyecekleri için buradan duyurayım istedim…  

Patronlar mı? Onlar kim? Çok ama çok tanıdıklarmış, bağıra bağıra ödediğim paradan sonra öğrendim.

İzmir’de güzide basınımızın öve öve bitiremeği, kendisinin ve ‘tamamen duygusal’ güzide basınımızın ifadesiyle İzmir’in sembolü olmuş ikiz gökdelenlerin sahibi Mesut Sancak beyefendi. Diğeri de Rıza Akça.   

18 Eylül 2015’te sevgili Fatih Yapar, Egedesonsöz’de yazmış “İzmir’de Büyükşehir çekildi, Trafik Vakfı sahaya çıktı!” başlığıyla. Başıma geldikten sonra okudum, siz başınıza henüz gelmeden okuyun:

“Tanınmış işadamları Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ve Akça Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Akça tarafından İzmir’deki araç çekme ve toplama amacıyla kurulan İzmir Trafik Vakfı çalışmalara başladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait çekicilerin “yetkisizlik” nedeniyle çalışmalardan çekildiği süreçte oluşan boşluğu değerlendiren işadamları kurdukları vakıf aracılığıyla bu alana da girdi. Kent genelinde belediyeye ait araç çekme işleri bir ara belediye ile emniyeti karşı karşıya getirmiş, emniyet izin vermeden belediye çekim işlemi yapamaz hale gelmişti. Bunun üzerine Başkan Aziz Kocaoğlu’nun talimatı ile çalışma yapan 7 çekici vakfa hibe edildi. İzmir Emniyet Müdürlüğü de çalışmaları kurulan vakıf üzerinden yürütmeye başladı.

BORNOVA’DAN BAŞLADI
Çalışmalar Vakıf bünyesinde kurular İZTAŞ İzmir Özel Trafik Eğitim ve Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş aracılığıyla yapılıyor. Vakıf mütevelli heyeti Folkart’ta bürosu bulunan Avukat Meryem Rabia Kocabaş’ı tek yetkili isim olarak görevlendirdi. Tamamı vakfa ait olan şirket üzerinden yapılan çalışmaların startı Bornova’dan başladı. Trafiğin yoğun olduğu bölgelerde emniyet müdürlüğüne bağlı trafik polislerinin ceza kestiği araçlar çekilerek otoparklara götürülüyor. Vakıf, araç çekici tarifesini de belirledi. Bir araç, yanlış yere park ettiğinde işlem yapılması halinde polis 88 TL park cezası yazacak. Ardından vakfın çektiği araç artı olarak 85 TL çekici ücreti ödeyecek. Daha sonra götürülen yerde otopark bedeli olarak da 7 TL ödeme yapacak. Böylece bir araca yanlış parkın cezası karşılığında 180 TL ceza yazılmış olacak.

MERKEZE DE GELECEKLER
Öte yandan vakıf bünyesindeki 7 çekicinin sayısını arttırmak için de çalışmaları hızlandırdı. Özellikle emniyette daha önce bu görevlerde çalışmış kişiler tercih edilirken personel ilanlarına da çıkıldı. Belli şartları taşıyan kişilerin istihdam edilmesi için çağrı yapılmaya başlandı. Vakıf, merkezde otopark sorununu hallederse çektiği araçları buraya götürecek. Özellikle Konak, Kordon, Alsancak, Göztepe gibi yoğun trafik akışının olduğu alanlarda sayı artacak. Vakıf kısa zamanda buralarda da faaliyete başlayacak.”

Bu arada bir başka gazeteden de vakfın amaçları arasında “kazaları karadan ve gerekirse havadan müdahale edip ehliyetli ilk yardım ekibi ile kurtarma ve ilk yardımı gerçekleştirebilmek, bu işler için gerekirse hava-kara nakliye işletmeleri, sağlık kuruluşları tesis etmek ve işletmek, hastanelerle ilk yardım merkezleri kurmak” gibi hayırlı işlerin de yer aldığını… Diğer amaçlarının ise “sakat kalanlara yardım için rehabilite merkezleri oluşturmak, kazaları azaltmak için her nevi eğitim çalışmaları başta olmak üzere tanıtım ve organizasyon çalışmalarında bulunmak, bu işler için gerektiğinde şirketler kurmak, Trafik hizmetlerinde çalışan görevlilere her türlü yardımda bulunmak…Trafik hizmetlerinde kullanılan araçlarla, trafik personelini her türlü riske karşı sigortalamak, bu iş için acentelik tesis etmek, trafik birimlerini teknik teçhizat bakımından güçlendirmenin de vakfın hedefleri arasında gösterildiğini öğrenmiş buluyoruz..

Vakfın henüz hayrını değil de şerrini görsem de…

Bu bilgileri biraz pahalıya ve oldukça eziyetli bir şekilde, hastam varken, canım çok ama çok sıkkınken öğrensem de güzel ülkemde illa ki bedel ödemeden öğrenmenin sonu yok değil mi değerli okur… Kimileri çeker, kimileri de çektiklerinden para kazanır işte böyle.

Her taşın altından çıkan Mesut Sancak beyefendinin yılbaşında gökyüzüne savurduğu…. Gazeteci dostlarımızın da hayranlık ve huşu içinde izleyip anlattığı 15 bin havai fişekte, ‘o meşhuuur gösteride benim de payım/tuzum var’ derken haksız mıyım yani?

Bir hatırlatma: Pilot bölge olarak Bornova’yı seçen Vakfın, çekme hizmetini(!) Balçova’da da başlattığını duyuruyorum ki, Folkart’tan atılacak havai fişekler, gelecek yıl 30 bine yükselirse şaşırmayın artık!

İki hatırlatma: 2016’ya girdik, trafik cezalarına zam geldi, çekici ücretlerini ise bilemiyorum. Bu not da ‘Sen bize 80 küsur lira dediydin’ diye çemkirmeyesiniz önlemi!