GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
14 Ağustos 2021 Cumartesi

'Aykırı kadın'ın rakipsiz örneği!

O, “Aşk-ı Memnu”da oynadı…

Türk Sineması…

Bakışıyla… Göz süzüşüyle… Balık eti fiziğiyle…

O güne kadar görüp-göreceği en “seksi esmeri” keşfetti…

Olağanüstü güzel bir aktris değildi ama…

Eskilerin “eskimeyen” yakıştırmasıyla…

Müthiş “seksapel” özelliği olan bir oyuncuydu…

Zaten…

Bi’daha Yeşilçam’a O’nun gibisi gelmedi…

***

Eskiden kız çocuklara “Suat” ismi bol bol verilirdi…

Tiyatro sanatçısı anne ile gazeteci baba…

İlk kızlarına “Suat” adını yakıştırmışlar…

Suat adı okulda kalmış…

Biz O’nu hep “Müjde” bildik…

Seksi… Cesur… Erkek milletine müdana etmeyen (kendini borçlu hissetmeyen)… Tipik, seven / sevilen… Delikanlı adamın bile lafını ağzına tıkamayı beceren…

Dünya tatlısı…

Aynı zamanda…

Çekici, kızgın ama bi’o kadar da “akıldan çıkmayan” bir genç kadın…

Ve olmazsa olmaz…

“10 numara, 5 yıldız” oyunculuk ile…

Sildi süpürdü Yeşilçam’ı…

***

Dönelim geçmişe; eksik bi’şi kalmasın…

Annesi söz yazarı ve tiyatro sanatçısı olduğu için…

Salgın hastalık gibi bulaştı artistlik…

Aysel Gürel ile…

Gazeteci Vedat Ebrem'in ilk çocukları olarak dünyaya geldi…

Henüz sekiz yaşına bile basmamıştı…

Oraloğlu Tiyatrosu’nda sahne tozu yutmaya başladığında…

70’li yılların başında…

(Yani yarım asır önce…)

Fotoromanlarda oynadı, mankenlik yaptı…

Taaa ki…

Merhum yönetmen Halit Refiğ, O’nu keşfedinceye kadar…

O yılların TRT’si…

Halid Ziya Uşaklıgil'in ünlü romanı “Aşk-ı Memnu”yu dizi yapacaktı…

“Bihter” rolünü kaptı…

O Bihter oldu; şöhret kapıları ardına kadar açıldı…

***

Daha dizi ekrandayken…

Yeşilçam’ın ünlü yapımcıları kapısından ayrılmıyordu…

Dönemin sarışın “Afet’i Devran”ı Neriman Köksal’ın esmeri olarak…

Her filmi kapalı gişe oldu…

O arka arka çektiği filmlerde

Gülümsemesi, dudak büküşü hatta…

Kapının önünü süpürmesi (müthiş bir sahnedir!) bile…

Yıllar önce ortalığı ayağa kaldırmıştır…

***

Şunu söylemezsek içimiz rahat etmez…

Film çekerken sahneye çıktı…

Şarkı söyleyerek…

Bu alanda da sanat karnesine bir “pekiyi” daha koydurdu…

Fuar’da büyük ilgi topluyor; o çıkıncaya kadar…

Kimse yerinden kıpırdamıyordu…

Merhum Atıf Yılmaz'ın yönettiği “Deli Kan” ve yine…

Ömer Kavur'un yönettiği “Ah Güzel İstanbul” gibi…

İddialı filmlerin başrolüne adını yazdırdı…

Artık…

Nitelikli ve iddialı yapımlarda kamera karşısına geçiyordu…

***

Birçok kadın yıldızın cesaret edemediği rolleri üstlendi…

Cinselliğinden çekinmeyen…

Sorunlarına sahip çıkmak isteyen bir kadın tipi yarattı…

Türkiye’nin bu değişime ihtiyacı vardı ve…

Takvimler 80’li yılların ilk basamaklarını gösteriyordu…

Şalvar DavasıDağınık YatakFahriye AblaDul Bir KadınAdı VasfiyeAaah BelindaTeyzemAsılacak KadınAfife Jale ve Arabesk… gibi filmleri…

Benim yaşımdakiler unutabilir mi?

***

San’at yaşamında…

Neredeyse 50 yılı geride bırakmak üzere…

Anneciğini yitirdi…

Kardeşi Mehtap’ı daha yeni toprağa verdi…

Sevdaları olmadı mı?

Oldu, tabii ki…

Ancak, harbi kızdı…

Hiç birinin özeline girmedi…

San’atından ve sanatçı kimliğinden kıymık kadar ödün vermedi…

Üç adet “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü var…

Sevildi, sevdi…

Uzun süre müzisyen Attila Özdemiroğlu ile beraberlik yaşadı…

16 yıldır siyasetçi Ercan Karakaş ile evli…

***

Hiç boş durmuyor…

Geçen yıl…

Bodrum’daki gürültü kirliliğini memlekete anlatmak için…

Gürültüsüz Yaşam Platformunu kurdu…

***

Bugün 67 yaşında…

O’na sorarsanız…

Hayatının baharında…

Seviyor, seviliyor ve…

Yeşilçam Tarihi’ne bir “ilk” olarak geçip…

Sinema’ya demir atmasına neden olan…

Seviyeli…

“Cesur ve Güzel Kadın” rolünün…

Yaratıcısı olmanın tadını çıkarıyor…

***

Bir anısını anlatıyor ki, olacak şey değil…

“Ah Güzel İstanbul filmi gösterime yeni girmişti… Bir mektup aldım... Gerçekten beni hayat kadını zannediyor, yaşadığım hayattan çekip benimle evlenebileceğini yazıyordu… Çok yürekli bulmuştum o mektubu… Ben de oturdum, (Canım kardeşim, sağol… Ama biz bu yolun yolcusuyuz... Allah kurtarsın…) diye bir cevap yazmıştım… Ama çok hoş bir mektuptu. Çok samimi bir mektuptu…”

Bi’tane de günlük hayattan…

Gazeteci soruyor; “En son ne zaman aynaya bakıp, vay be, ne güzel kadınsın sen?” dedin? Cevap: “Hiç aynaya bakacak vaktim olmuyor ki... Duştan sonra giyinmek için iki dakika yeter…”

***

Bitiriyoruz…

Müjde Ar’ın…

Bugün “kopyası” bile yok…

O, eskilerin dediği gibi…

Gelmiş geçmiş…

Nevi şahsına münhasır (özgün) bir oyuncu olabilmenin…

Haklı olarak…

Tacını taşıyor…

Üç yıl bile geçmedi aradan daha…

TV dizisi “Şahsiyet” ile…

Yıldızının üstünde “toz” zerreciği bile olmadığını kanıtladı…

Nedir, niyazımız?

“O Yıldızlar Hiç Sönmesin”

Nokta…

Sonsöz: “Oyuncu olmak, başka türlü hayatlarda var olma isteğidir! / Müjde Ar…”