Korona günlerinde ortaya çıkan “yeni normal” insanlığa diyor ki; “Yanlış yaşadın, yeniden akıllanman gerekiyor.”
İnsan, kusurlu ve yetersizlikle malul bir yaratık olduğundan, yeryüzünde hayata tutunabilmek için akıllandı.
Ve uygarlık olarak adlandırdığı büyük çabasının kendisini getirdiği yerde öğreniyor ki her şeyi yanlış yapmış.
İnsan çok tuhaf bir yaratık… Yere göğe sığdıramadığı uygarlık, sil baştan yapmak noktasına geldi. Şu anda, bir maymun, “İyi ki insan değilim!” diyor olabilir…
Pandemiyi de yanına alıp gelen Covid-19, hayatımıza girdi ve masada baş köşeye kuruldu. İlk işi, yüzümüze bir maske geçirip hepimizi evlerimize göndermek oldu. Dahası 2 metreden fazla birbirinize yaklaşmamızı yasakladı.
Ve çok geçmeden, ölümün öbür adı “Korona” oldu.
Kanserin, solunum sistemi hastalıklarının, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarının, sinir sistemi hastalıklarının, metabolizma ve beslenmeden kaynaklı hastalıkların ve benzeri hastalıkların yol açtığı ölümler neredeyse yok sayılır oldu. Covid-19’dan ötesi insanlık gündeminden düştü.
Halbuki yeryüzünde, yılda, 60 milyona yakın insan ölüyor; her gün, 25 bin dolayında insan açlıktan ölüyor.
Ama biz her ölenin ardından şu soruyu soruyoruz; Koronadan mı öldü? Korona’dan değilse, önemi yok… Sayılmaz…
Bu virüs ile mücadelesinde insanlık dengesini kaybetti. Hayat ile virüs arasında kurduğu dehşet dengesinden kendisi de dehşete düşen insan, virüsü hayatın merkezine koydu, etrafında fır dönüyor.
İnsanlık, bir çağın sona ermekte olduğu gerçeğiyle yüzleşmedikçe bu dehşet dengesi sürecek.
Covid-19 hayatımızı bütünüyle işgal etmiş durumda ve insanlık bu işgal karşısında eli kolu bağlı bekliyor; Dünya’yı yönetenlerin, 7 milyar 800 milyon insanla yeni Dünya düzeninde ne yapacağına karar vermesini bekliyor.