GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
7 Ocak 2021 Perşembe

Netameli meseleler

İnsanlık durumu giderek kötüleşiyor. Tükeniş bütün hızıyla sürerken, toplumun yol göstericileri düşüşün nedenlerini ya göremiyor ya görmezden geliyor. Görülmeyeni “netameli meseleler” olarak adlandırıyorum. İşte o meseleleri kısa kısa hatırlatmak istiyorum. Belki bir işe yarar…

Üstün olduğunu düşünen insan, haklı olduğuna inanır. Haklı olduğuna inanmanın verdiği güçle tepeden baktığı öteki, kötü olan her şeyi simgeler. Haklılığına inanan bütün taraflar için durum böyledir. Hoşgörü çabaları üstünlüğün tezahürüdür.

Dahası haklılığın getirdiği üstünlük duygusuyla başı dönen insan, haklılığına dayalı saldırganlığını olağanlaştırır.

Hakeza bir ideolojiye bağlanan çoğu kişi, bu kimliği üstünlüğünün karinesi sayar. Çünkü kendi “yüce” ideolojisinin diğer ideolojilerden üstün olduğuna inanmıştır.   

Yani, efendiler ellerini ovuşturabilir; kör döğüşünün bütün koşulları oluşmuştur.

Ülkede demokrasi, halkın yaşam imkanlarını geliştirmesinden ziyade, kuralları kendisi koymayı seven güçlüler ve avenesinin keyfiyetiyle hemhaldir.

Bu ülkede, demokrasiyle yönetilmek istemek, demokrasinin kuralları ve disiplinini tercih etmek anlamına gelmez. Demokrasi, “ben yaptım oldu” kafasının serbestisi ile sınırlıdır.

Asıl sorulması gereken soru; İslami düzen ile demokrasi bir arada olabilir mi?

Meseleyi başörtüsü tartışmasına indirgemek, tam da İslamcıların istediğidir.

“Allah, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed referanslı Müslümanın başka referanslara itibar etmesi mümkün değil.” İslam eleştirisini bu tespitten itibaren kurmaktan kaçınanların laik ve seküler toplumu inşa etmeleri ihtimal dışıdır.

Ayrıca, CHP’lilerin bu meseleyi tartışmasının ne ölçüde mümkün olduğu benim meçhulüm. Hatta bu meselede HDP’lilerin bile yeterince açık olmadığını düşünüyorum. Yani herkeste yürek Selanik… Belki de bu meseleyi deistler çözer…

Kişinin toplumda tutunmasını sağlayan disiplinler statükodan beslendiği için, piyasa koşulları ve tüketim toplumu ekseninde çözümler öneriyor. Mesela, bir psikoloğun kişiyi sistemle barışık durumda tutmak gibi bir misyonu var.

Bir başka deyişle, çökmekte olan sistemin parametreleriyle varlığını sürdüren disiplinler, değişimin karşısındadır. Hal böyle iken, akademisyenlerin, uzmanların aldıkları formasyon itibarıyla toplumsal değişimin neresinde durdukları, hayli tartışmalıdır.

Bir devlete silah çeken silahlı örgüte devletin aynı şekilde cevap vermesi sol cenahta neden yadırganıyor? Kural net; Oyuna giren oynar… Ölümüne de olsa…

Ve bu kanlı oyun bütün acımasızlığıyla sürüyor. Siyaset ise bu meseleyi istismar etmekten çözmeye zaman bulamıyor. Çok yazık!

Dünya’nın yeni düzeni kurulurken, insanlığa nasıl bir gelecek vaat ettiğine dair çok az şey biliyoruz. Küreselleşmeden dijital devrime uzanan değişim sürecinde ortaya çıkması kuvvetle muhtemel olan “tek kutuplu Dünya düzeni”, insanlığın sanal hapishanesi olacak.

Kapitalizmin metropollerinde kıyamet alametleri… Uluslararası sistem çözülüyor. Sistemin çalıştığı koşullarda, ABD’nin başkentinde böyle bir kalkışma mümkün değildi. Sorunu Trump’ın kişisel tutumuyla açıklamak, sağlıklı ve tutarlı bir yaklaşım olamaz. Dünya artık hiç güvenli değil.

Sisteme muhalefet etmek de sistemden beslenmenin bir yoludur. Sisteme muhalefet etmek, sistemi yıkmaz ama güçlendirir. Sistemi yıkmak, sistem kuran aklı yıkmakla mümkün olabilir.

Not: “Netameli Meseleler” devam edecek.