GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
1 Nisan 2010 Perşembe

Tartan’’ı dinledim, KNK’’yı okudum, kimyam değişti’…

’“Hayatın bir iş olmadığını anladığı gün, bütün İzmirliler geri dönecek!’”
Kim söylemiş bu sözü? Oyuncu ve yönetmen Hakan Boyav.’¶ O ki, ’“Barda’” filminin Patlak’’ı, ’“Hırsız Polis’”in Kaporta Yakup’’u, ’“Vali’”nin Tetikçi’’si, ’“Hayattan Korkma’”nın Komünist Bedrettin’’i, ’“Hırsız Var’”ın Oflu Muammer’’i ve şimdilerde ’“Hanımın Çiftliği’’nin Berber Reşit’’i. Yerli Jean Reno.
 
Konak Belediye Başkanı meslektaşımız Hakan Tartan’’ın, geride bıraktığı birinci yılda yaptıklarını anlattığı basın toplantısındaydım dün de.
Her ne kadar gecikmeli gidip başkanın konuşmasına orta yerinden yetişebildiysem de, her basın mensubuna verilmek üzere hazırlanan yayınlar, sevgili Tartan’’ın bu ilk yılını ne ölçüde verimli kullandığını anlatacak doyuruculuktaydı.
Sevgili Hakan ’“gazeteci’” kökenli bir belediye başkanı olduğunun altını fazlasıyla çizmiş ve bizlere, kent hizmetlerinin yanı sıra, saatlerce okuyabileceğimiz, keyifle bakılacak fotoğraflarla bezeli ’“KNK’” dergisi gibi yayınların hazırlanmasına da imzasını atmış.
Emeği geçen tüm ekibinin, yardımcı olan tüm gazeteci arkadaşlarımın ellerine sağlık deyip, yazımın başındaki cümleye geri dönüyorum.
 
İzmir Life ekibinin yaratıcı kalemi Duygu Özsüphandağ Yayman’’ın, KNK Dergisi için İzmirli oyuncu ve yönetmen Hakan Boyav’’la yaptığı usta işi röportajdan alıntıladığım bu söz; aslında güzelim kentimizin hali melalini/acıklı durumunu nasıl da özetlemiş’…
’“İzmir; iş bittikten, ununuzu eledikten sonra eleğinizi asacağınız, hayatın sorumsuzluk bölümünün yaşanacağı kent’” diyor yani sanatçı Boyav.
Boyav, röportajın bir yerinde de İzmir’’i şu üçlemeyle anlatıyor:
’“İzmir’’in tartışılacak bir tarafı yok ama ’‘İzmirli nedir’’ diye soracak olursanız, bir hikaye anlatarak cevap vermek isterim. Dünyada üç tane bitki bir arada sadece Ege’’de, özellikle İzmir’’de yetişir. Zeytin burada; yiyin, karnınızı doyurun diye. Üzüm burada; karnınızı doyurdunuz, üstüne meyvenizi yiyin, sıkın şarap yapın için. Bir de tütün burada; eh bu kadar güzelliğin üstüne bir tane tellendirin diye! İzmirliyi anlatmaya bu üç bitki yetiyor. İzmir budur yani.’”
 
İzmirli yer, içer, tellendirir. Bu mudur yani?
İzmir bu değil ama, İzmir’’de aradığını bulamayan veya çok daha iyi şartlardaki işlerin peşine düşüp kentten ayrıldıktan sonra dönüp İzmir’’e uzaktan baktıklarında; gördükleri çoğu kez bu gerçekten de.
Bir süre önce benzer bir bakış açısını, İzmirli gazeteci arkadaşım Ergun Babahan’’la yaptığım röportajda da görmüştüm. Ergun da o röportajd,a ’“çok eleştirdiğin İzmir için sen ne yaptın peki?’” soruma şu yanıtı vermişti mesela:
’“Biz ne yapılacağını bulmayacağız. İzmir'den hareket olacak ki, biz de medya olarak ona ancak el verebiliriz. Biz İstanbul'dan İzmir'de bir şey yaratamayız. Aslolan İzmirliler.
Aslında şu an en ideal ortamı. İzmir'den biri gelip bize ’‘şunu yapıyorum, bunu yapıyorum’’ dediği zaman; İstanbul'daki İzmir kökenli gazetecilerin yüzde 75'i diyeyim, çok heyecanlanıyor.
İzmir sonuçta, hepimizin gelip emekli olmayı, yaşamayı düşündüğü şehir. İstanbul, sanki Almanya'ya gelmişiz gibi, geçici işçi olarak baktığımız bir yer.’”
 
Ergun’’a o gün verdiğim yanıtı, Hakan Boyav’’ın söylediklerine bakarak tekrarlıyorum yine:
’“Bu da bu şehrin baş çelişkisi işte. Bir yanda emekli olunca gelip yaşamayı düşündüğüm şehir diyorsun, bir taraftan da onu emekli şehri olmaktan kurtarmaya çalışıyorsun.’”
 
 
Başkan Tartan’’ın heyecanla anlattıklarını, Konak’’ta bir yılda ’“yetkisi ve parası’” çerçevesinde gerçekleştirdiği, gerçekten alkışı hak eden hizmetlerini düşünürken; kalbim ve beynim, İzmir’’in ’“baş çelişkisi’”nde hep.
Hem bir emekli gibi ’‘keyifle tat alınarak’’ yaşanacak; hem de çocuklarımıza/gençlerimize hayatın bir parçası olan işi yapmalarına imkan verecek bir şehir yaratılamaz mı?
Bu kent yeniden doğamaz mı?
Yaratıcı ve akıllı bir kent olamaz mı?
İnsanların iş bulmak için kaçtıkları şehir olmaktan çıkıp hem işi, hem hayatın keyiflerini bir arada yaşatacak bir kente dönüştürülemez mi?
Sizin de acımıyor mu içiniz, İzmir’’in ’“emekli’” ruhuyla anılmasından?
Bu kentin yaşadığı ’“ölüm’” mü ki çaresi bulunamasın? Söyler misiniz’….