GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Mart 2010 Salı

1. yıl toplantısında içimiz uyudu, çünkü’…

- Terazi tartıyla, her şey vaktiyle ölçülür’… (Anonim) -
29 Mart seçimlerinin, dolayısıyla seçilenlerin birinci yıldönümüydü dün.’¶
Belediye başkanlarının birer ikişer ortaya çıkıp bu bir yılda kente/ilçelerine ne kazandırdıklarını anlatmaya başladıklarını biliyorsunuz.
Bir nevi, eteklerdeki taşları dökme günü bu günler’…
 
Dün sırayı savma sırası, Büyükşehir Belediyesi’’ndeydi.
İki İzmirliden birinin oyunu alarak koltuğa oturan Büyükşehir Belediye Başkanı, yerel basın temsilcilerini karşısına alarak, bu bir yılda yapılanları uzun uzun anlattı.
Başında ’“büyük’” sıfatı taşıyan belediyeye yakışır büyüklükte miydi bu hizmetler?
Büyükşehir, gerçekten de büyük şehre yakışır büyük hizmetlerde bulunmuş muydu? Büyüklüğün ölçüsü neydi? Para mı, zaman mı, ortaya çıkan işin kentte kaç kişinin hayatını değiştirdiği mi? Ya da kenti nasıl değiştirdiği mi? Büyüklük neye göre büyüklüktü?’” sorularını geçip, ’“dün’”ün özelliğine döneyim izninizle.
 
Dün, haftanın ilk iş günüydü. Yani pazartesi. Yani, yanında ’‘sendrom’’la anılmadan geçilmeyen bir gün.
Hemen tüm çalışanların, pazardan kaldıkları, haftaya adapte olmak için fazladan kahve/çay içtikleri, ’“iş bitse/akşam olsa da kaçsak’” modunda geçen bir gün.
29 Mart, pazartesiye geldiğine göre, yapacak bir şey yok demiş olmalı Büyükşehir ekibi.  Ama ısrarlıyım, haftaya; ’“bir yılın dökümünün yapıldığı’” böyle önemli bir basın toplantısıyla başlamak, ’“aferinlik’” bir iş değildi deneyimlerime göre.
Ha, başkan karşısında bir sürü ’“afyonlu gazeteci’” görmek istediyse, o ayrı tabii! Bu durumda tercihinde yerden göğe haklıdır ve pazartesi seçimi başarıdır.
Gazetecilerin çok azının soru sormasının birincil nedeni, işte bu afyon patlamamış durumlardı.
 
Basın toplantısı için Nergis İstasyonu seçilmişti. Başkan konuşmasına, ’“neden Nergis’’in seçildiğiyle’” başladı. Buna rağmen, sorular kısmında ’“Neden Nergis’” sorusundan kurtulamadı. (Afyon etkisinden az önce söz etmiştim, geçiyorum.)
 
Toplantı yerinin seçimi, evet bir ’“farklılık’” yaratmıştı. Ancak yer belirlenirken sıcak olan hava, 29 Mart’’ta azizlik yapmış, ısı fark edilir ölçüde düşmüştü. Dolayısıyla pazartesi sendromlu gazetecileri, bir de soğuk vurdu. Soğuk vurmuş meyve/sebze nasıl olur? Gazeteciler de aynen öyleydi; başkanın mırıl mırıl bildik konuşması da eklenince üzerine, oturduğu yerde içi kapalı/gözleri açık bir sürü buruşmuş gazeteci çıktı ortaya.
Tüneldeki hava koridorunun oluşturduğu soğuk hava, akıllara ’“soru’” yerine, ’“şu toplantı bitsin de kendimi sıcak bir yere atayım’” olunca; pek çok isim, sorusunu kendine sakladı. Başkan’’a duyurmadı’…
 
Toplantıya katılan gazeteciler için her ne kadar ’“afyon yutmuş gibiydiler/gibiydik’” desem de’… Gazeteci milletini, uyuduğu uykudan zıplatacak, içini ’“şimdi bu tartışmaya ben neresinden dahil olayım’” diye kıvrandıracak pek çok toplantıya şahit olmuş biri olarak söylemeliyim ki’… Dünkü birinci yıl icraatın içinden toplantısı, bundan da çok ama çok uzaktı. Başkan bildiklerimizi anlattı, biz de içimiz uyuyarak/üşüyerek dinledik.
Fiziki koşullar (pazartesi sendromu/soğuk) tamam. Ama orada suratımıza şamar atıp bizi diriltecek bir açıklama, bir sürpriz, beklenmedik bir atak da yoktu yani. 
Aziz Başkan’’ın eteğinden dökülenler çakıl taşı olunca, bize de uyuklamak düştü’…
 
O toplantıda yeni öğrendiğim tek bilgi şu oldu:
Hafta sonunu İzmir’’de geçiren Cumhurbaşkan ı Gül’’ün söylediği ve çok hoşuma giden ’“İzmir’’in mazeretsiz kent’” olduğu lafının, Cumhurbaşkanı Gül’’e ait değil de, siyaset bilimci Prof. Dr. Fuat Keyman’’a ait olduğunu, Aziz Bey’’in Keyman’’dan alıntıladığı bu lafı, Cumhurbaşkanı Gül’’ün de Kocaoğlu’’ndan alıntıladığını öğrenmek’…
Aziz Başkan, keşke ’“mazeretsiz kent İzmir’” lafının altını doldurabilseydi’…
Önümüze yeni bir İzmir sunabilseydi’…
Farklılığı, basın toplantısının yerinde değil de, söylediklerinde bulabilseydik keşke’…
Evet, elimizdeki dosyada bir dolu yapılmış/yapılmakta olan işler vardı.
Aziz Başkan, henüz birinci yılını doldurmuş bir başkan olsaydı, gerçekten kuvvetli bir alkışı hak etmişti.
Ama dün, Aziz Kocaoğlu’’nun birinci değil, 6’’ncı yılıydı.
Bu yüzden insanın içi, 6’’ncı yılda etekten ’“çakıl taşları’” değil, bir ’“kaya’” yuvarlanmasını bekliyor haliyle.
 
Son sözü söylersek’…
Büyükşehir Belediyesi, şu anki görüntüsüyle ’“atom karınca’” değil de bir ’“atlı karınca’” gibi.
Rutin. Tıngır mıngır. Bildik. Güvenli. Üzerindeki yere düşürmez. Ama göklere de yükseltmez. İçini hoplatmaz. Aklını kamaştırmaz.
İçimizin uyumasının son sebebi de buydu işte.
Umarım, 2’’nci (7’’nci) yılda kendimizi, adrenalin yükleyen, aklımızı başımızdan alan ’“radar’”da buluruz’… AKP’’nin canhıraş engellemelerine, İzmir’’i dibe çekme gayretlerine rağmen’… Uçarız.