GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Aralık 2023 Çarşamba

Olmak mı, sahip olmak mı?

Hayatı yaşanılmaz kılan muktedirlerin kurduğu iktidara sürgit itirazım var. İdeolojik köleliğe hakeza… Önünde ceketimin düğmelerini iliklediğim efendilerim hiç olmadı. Aklım ve vicdanımla konuşuyorum, yazıyorum.  

Kendimi ifade özgürlüğümü böylece kullanmanın tabii ki birtakım sonuçları oluyor. Her şeyden evvel, metalaşan siyasal ilişkiler ve çıkardan ötesi yalan bir evrende, akıl ve vicdan, vasatları öfkelendiriyor.

Yanı sıra, siyasette, “Lan, bu gerçekten dürüst, galiba!” endişesiyle sürgit tecrit edilmek insanı bezdiriyor. “Zaten sizlere kendimi seçtirmek gibi bir arzum hiç olmadı, olmayacak.” dediğimde ise, boşluğa konuşmuş gibi oluyorum.

Neden böyle?    

Sahip olmak, edinmek biricik arzu olunca, insan kendini öyle bir dolaşımın içinde buluyor ki alışveriş ilişkilerinden ötesi yalan oluyor. Metalaşan değerlerin gündelik hayatın akışı içinde hangi alışverişlerin konusu olduğu kimsenin meçhulü değil. Siyasetten medyaya, sanattan edebiyata, eğitimden spora ne var ne yok artık ticaret konusudur, siz paradan bahsedin. Magazin kıvamında haber yapılan şaibeli zenginleşme hikayeleri sadece büyük fotoğrafı örtmek için…

Vasatların bütün köşeleri tuttuğu serbest piyasa ile hemhal siyasal ve sosyal yapılarda sığlaşma bütün ilişkilere sirayet etti. Siyaset, o büyük insanlığı altın tepside muktedirlere sunmanın yöntemi oldu. Siyasetçi ise bu kirli misyonu yürütendir. Günümüz dünyasında, çökmekte olan sisteme insanlığın mahkûm ediliş hikayesinin özeti budur. Ve bu hikâyede, olmak yerine sahip olmayı seçenlerin ihaneti anlatılmaktadır.

İnsan evriminde vasatlaşmanın baskısı altında erginlikten uzaklaşan insan, tükettiği kadar varlığına anlam katmayı öğrendi. Ve bu bilgi, tükenişi getirdi.

Şimdi, tükenişten yok oluşa uzanan yolda saçmalamaya devam eden insanın zavallılığının değersizliğinde, günlerin getirdiklerine katlanıyoruz.

Zavallı bir tükeniş hikayesinde, vasatlaşan insanlığın getirdikleriyle yaşamak çok zor. Tüketimden beslenen gösteri toplumunun aptal insanı, yeryüzü nimetlerinden payına düşeni almak yerine yeryüzünü yağmalamayı tercih edince, insanlık kurduğu uygarlığın altında kaldı.

Olmak yerine edinmeyi seçen insan yaptıkları ettikleriyle sadece ve sadece cehenneme giden yola taş döşüyor.

Efendilerin önünde eğilmek çare değil; ne ki uygar insan bunu anlamak istemiyor. Muktedir önünde diz çöken insanlık trajik sonu elan göremiyor.

Her türlü kaygıdan azade, “Evet, başkaldırıyorum!” diyemeyen insanın tükeniş öyküsünde çıkışsızlık sürüyor.