GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Eylül 2013 Cuma

Deniz Baykal neyin peşinde?

Tamam, siyaset ısındı…
Nereye baksak aday adayı kaynıyor.
AKP’si, CHP’si, MHP’si…
Tam bir kaynar kazan…
Bir yandan İzmir özelinde siyasetin giderek yükselen tansiyonda nabız tutmaya çalışırken bir yandan da yerel siyaset fotoğrafına takılan siyaset kurdunun peşindeyiz.
Adım adım değilse de uzaktan izliyoruz Türk siyasetinin yarım asırlık kurdunu...
Deniz Baykal’dan söz ediyorum.
7 Eylül’de İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın kızının nikah şahidi olmak üzere İzmir’e gelen Baykal aradan geçen bir haftada kenti karış karış dolaştı.
Çeşme senin, Foça benim…
Önceki gün Karaburun’daydı.
Dün sessiz sedasız Urla turu attı.
Önceki gün birkaç kişiyle Kemeraltı’nı dolaştı.
9 Eylül akşamı ‘eski’ dostlarla İnciraltı’nda bir restoranda görüldü.
Bugün Sakız’da… Yarın Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret edecek.
Ve İzmir turunu tamamlamış olacak.
Her ne kadar eşi Olcay Hanım’la birlikte turistik bir geziye çıkmış görünse de Baykal’ın aslında neyin peşinde olduğunu merak etmemek mesleğe ihanet olurdu.
Hele hele siyaset yazıyorsanız…  
Biraz araştırdım, soruşturdum.
Ve ulaştığım bilgilere çok da şaşırmadım.
1999’daki seçim hezimetinden sonra koltuğunu Altan Öymen’e bırakan Baykal, o dönem geri dönüşün tohumlarını da İzmir’den savurmuştu.
Deniz Baykal neyin peşindeydi?
Geri dönüp yeniden CHP’nin başına geçmek mi istiyordu?
Yahut bazı ilçelerdeki kadrolarını muhafaza etmek miydi asıl amacı?
Çok özel toplantılarda yerel seçim sonrasına dönük senaryoların konuşulduğunu biliyorum.
Ama Deniz Baykal’ın alenen ‘dönüş’ sinyali vermekten kaçtığını da söylemeliyim.
Dönüş sinyali vermeyen Baykal, özel sohbetlerinde Sarıgül’ün partiye katılmasına zinhar karşı çıkıyor.
Neden?
Baykal’ı tanıyanlar karşı çıkışın altında yerel seçim sonrası dönüş operasyonu seziyor. ‘Çünkü dönüş sürecine Sarıgül sekte vurabilir’ diyorlar.
Deniz Baykal gibi yarım asrı siyasetle yoğrulmuş, defalarca yenilmiş, defalarca yenmiş, 18 yıl gibi uzun süre CHP’nin başında kalmış, çok da hak etmediği bir biçimde devrilmiş, adeta alaşağı edilmiş bir siyaset adamından söz ediyorsak, normal gibi görünen olayı bile iki kez okumalı, varyasyonlu düşünmeliyiz.
Sarıgül’e karşı çıkan Baykal değil de başka biri olsa çok farklı şeyler söylemek, yazmak mümkün olabilirdi en azından.
Özel sohbetlerin yerel seçim bölümüne dönersek…
İzmir’de kendisine mikrofon uzatan gazetecilere ‘Yerel seçimde kadroyu teknik direktör kurar. Şimdi teknik direktör ben değilim’ dese de Baykal’ın yerel seçime dönük hayati bir uyarısı var yeni teknik direktöre…
‘Genel seçimdeki hatayı yapma’ diyor özetle.
Ne yapmıştı Kılıçdaroğlu genel seçimde?
Yeni bir kadro kurmak adına başta İzmir olmak üzere pek çok noktada örgütü by-pass etmiş, ‘eskileri tasfiye’ etmiş, ‘Yeni CHP iddiasına’ hayat vermek adına kamuoyunda bile tartışılacak isimleri listelerin önüne yazmıştı.
Neticede hem seçimde başarısız olmuş hem de parti içindeki sancıdan en çok onun başı ağrımıştı. Siyaseten tecrübesiz isimlerin ettiği laflar, attığı Tweet’ler yüzünden Kılıçdaroğlu’nun da büyük bir pişmanlık içinde olduğunu tahmin etmek zor değil.
Diyor ki Deniz Baykal: Eğer Kemal Bey gerçek ve kalıcı bir başarı istiyorsa, eski-yeni ayrımı yapmayı bırakmalı, partiyi yekpare kucaklamalıdır. Örgütün tüm gücünü sandığa yansıtmak ancak böyle olur.
Son derece sağlıklı, doğru bir tespit…
Doğruya doğru…
Aklın yolu bir…
Lakin bunu bile Baykal’ın dönüş hazırlığı olarak yorumlayanlar var.
‘Dönüş yolunda üzerine basacağı taşları dizayn ediyor’ diyorlar.
İçinde vardır, yoktur.
Döner ya da kontrolündeki bir yönetim için destek verir.
Zaman gösterecek… Ve birlikte öğreneceğiz.
Lakin Baykal bu söylediğini yapmış, hayata geçirmiş bir siyaset adamıdır.
Siyasetin doğrusunu kendi doğrularının gerisinde tutmayı başarmıştır.
Yeri gelmiş kongre sürecinde Bornova Erzene mahallesinin delege seçimlerini iptal etmiştir.
Yeri gelmiş Aziz Kocaoğlu’nun delege çıkmaması için bizzat uğraşmıştır.
Ama aynı Aziz Kocaoğlu’nu yakınlarının karşı çıkışına rağmen gözünü bile kırpmadan aday yapmıştır. Hem Bornova’ya hem Büyükşehir’e…
Mustafa Sarıgül’ün 2005’teki hamlesine İzmir’den en net desteği Tahir Şahin vermiştir.
Ama Deniz Baykal Şahin’i 2009’da Menemen adayı yapmaktan imtina etmemiştir.
Osman Özgüven il başkanlığı döneminde ve ayrılış sürecinde Baykal’ı çok ağır şekilde eleştirmiştir. Ama aynı Özgüven yıllar yıllar sonra dönünce Baykal’ın onayıyla Dikili adayı olabilmiştir.
Deniz Baykal’ı seversiniz, sevmezsiniz.
Benim de eleştirdiğim çok yönü olmuştur.
Ama herkesin ‘hizipçi’ diye bildiği Baykal, kritik seçimlerde siyasetin doğrusunu kendi doğrusunun gerisinde tutmayı başarmıştır, becerebilmiştir.
Siyasetin doğrusu bir adayı işaret ediyorsa…
O adayı ‘şuncu, buncu’ diye silmek, ‘benden değil, bizden değil’ diye çizmek kendine güvenen bir liderin yapacağı iş değildir.
Kendi adıma Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2011 seçimlerinden en azından bunu öğrendiğini tahmin ediyorum.
Diyeceksiniz ki ‘kendine çok güvenen bir lider’ Sarıgül’den korkar mı?
Yaralıysa korkar…
Baykal’ı bir adım geriden takip edenler yaralarının iyileştiğini söylüyor.
“Kendine güveni gelmiş, ne yaptığını biliyor” diyorlar.
Eski dostları kucaklıyor, kırdığı kalpleri onarıyor
.
Dün etrafında fır fır dönenlerin bugün ortada gözükmemesini yarım asırlık tecrübeyle, gülümseyerek karşılıyor. Bu filmi görmüştük der gibi…
Kimilerine göre dönüş yolunda güç depoluyor.
Kimilerine göreyse turistik bir gezide İzmir’i turluyor.
Baykal gibi birinin turistik bir geziye çıkması inandırıcı görünmese de dönüş sürecini dizayn ettiği tezi de şimdilik çok güçlü değil ama boş da değil.