GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
29 Kasım 2015 Pazar

Böyle böyle bölüneceğiz…

Yaşadığımız üç uğursuz günün laneti üstümüzde; tedirginiz ve her geçen gün tedirginliğimiz artacak; görünmez eller işbaşında... Son olarak, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü.
Bu cinayetin olası kritik nedeni ve sonucu; kışkırtılan Kürtler ayaklanırsa, bu durumun, Fırat’ın batısında YPG’ye müdahale etmenin gerekçesi olarak kullanılma olasılığıdır.
Öte yanda, Suriye ile itilaflı Hatay üzerinde sınır ihlaliyle Rusların verdiği gözdağı, Ortadoğu’da nasıl bir belaya bulaştığımızın resmidir.
 
Zor zamanlardayız diyordum; işte zor zamanların en zor anı geldi kapımıza dayandı.
Akıl tutulması kronikleşiyor. Sevgisizlik yaygınlaşıyor. Husumet derinleşiyor. Tolerans fikri çöküyor.
Yaşadığımız bu cehennem ateşine hepimiz kucak kucak odun attık. Fakat sözüm özellikle ulusalcılara, milliyetçilere, Kemalistleredir.
 
Her saat başı Kürtlere ve Kürtler ile birlikte siyaset yapan sosyalistlere, sosyal demokratlara “bölücü, vatan haini” diye saldıran ulusalcılar, milliyetçiler o kadar ısrarcılar ki; Kürtler ülkeyi bölmezse çok üzülecekler gibi bir hisse kapılıyor insan…
Cumhuriyet devriminin kentsoylu ardılları; dindarları “gerici”, Kürtleri “bölücü”, Atatürkçü olmayanları “vatan haini” ilan ederek ‘ötekiler dünyasını’ inşa ettiler. Recep Tayyip Erdoğan, ‘ötekilerin lideri’ olarak peşine taktığı bu dışlanmış toplum katmanları ile iktidarı ele geçirdiği gibi, o ünlü rövanşı da alıyor.
İtilen kakılan gericilerin(!) memnuniyetsizliği, bölücülerin(!) ve vatan hainlerinin(!) başkaldırısı yönetilmeye çok müsaitti; Erdoğan, çevrede kalanların hoşnutsuzluğunu başarıyla yönetti.
Şimdi, yıllardır tepeden baktığınız, ikinci sınıf insan muamelesi yaptığınız insanların başka arayışlara girmesi nedense zorunuza gidiyor.
“Aydınlanma, adam olmaktır!” dediniz; kendiniz bile Aydınlanma düşüncesini doğru dürüst anlamamışken… Tepeden bakarak adam etmeye kalkıştığınız halk da, “adam olmak bu ise, biz adam olmayalım!” dedi.
Aydınlanma ve Moderniteyi, felsefe boyutunda, Atatürkçü düşünceyle buluşturamadınız. Demokrasiyi bir yönetim biçimi olarak anlamadınız. Otoriter, buyurgan bir yönetim biçimini, Cumhuriyet devriminin gereği gibi anladınız ve anlattınız.
Atatürk kültü yarattınız. Ve bu kült hepinizin aklını başından aldı. Atatürk öleli tam 77 yıl olmuş ve elan arkasından; “Saatleri 9.05’e geri alalım!”, “Atam, kalk da bak mirasın ne halde!”, “Atam bizi kurtar!”, “Atatürk olsaydı!” gibi acizliğin karinesi itiraflar yapılıyor.
Cumhuriyet’i kuranları elbet de saygıyla anacağız. Ama ülkeyi yönetmek için hala Atatürk’ten medet ummak ve kendinden hiçbir şey vermeden hazır önüne beklemek, utanç verici bir durumdur. Cumhuriyet devrimini sadece Atatürk’ün yaptıklarına alkış tutarak sürdürmek, hiç olacak şey değil.
Korkarım, başımıza ne geliyorsa, bedel ödemeden bir şeylere sahip olma kolaycılığından geliyor.
 
Yıllarca kadınların başörtüsünü tartıştık ama şunu söyleyemedik; “Kadınların ne başını örtmek ne başını açmak erkeklerin haddidir.” İslamcılar kadar Atatürkçüler de siyasallaştırdılar bu örtünme meselesini. Kadınların kullandıkları giysiler siyasal simgeye dönüştü.
 
Demokrasiyi inşa etmek ve toplumun bütün katmanlarını sisteme dâhil etmek yerine, toplumsal yaşamın en alttakileri olarak dışarıda bırakılan çoğunluk, bugün, İslamcıların siyasal örgütlenmesiyle merkeze taşınıyorsa, kabahatin çoğu Atatürkçülerindir.
Şimdi, İslamcılar ile Atatürkçüler arasında oluşan gerilim hattında, ülke çıkış yolu arıyor.
Daha ilginç olanı, artık islamcılar da büyük bir pervasızlıkla, aslında Cumhuriyet’in islamcı bir kimliğe sahip olduğunu, yaptıklarıyla Atatürk’ün de islamcı olduğunu ileri sürüyorlar. Sonunda, Atatürkçü bağnazlığın islamcı versiyonu da zuhur etti.
İslamcılar, Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i islamla hemhal edip bu saçmalığı topluma servis ederken, Osmanlı Cumhuriyet’i de kopmuş geliyor. Absürd bir gösteri…
 
Güneydoğu illerinde artık çocuklar da vuruluyor… Neyin doğru, neyin yanlış olduğu çok karışık bir meseleye dönüşmüş durumda. Ama şundan emin olabiliriz; ülkenin güneydoğusunda hayat cehenneme döndü. Kürtler iki ateş arasında ne yapacağını bilmez haldeler…
İslamcılar Osmanlı’nın geri döndüğüne inanıyor…
Ulusalcılar ve milliyetçiler, Atatürk’ün Anıt Kabir’den çıkıp gelmesi için dua ediyorlar…
Ülkenin bütün ayarları bozulmuş, bütün dengeleri sarsılmış durumda.
Artık, geleceği kazanmak istiyorsak, toplumca bedel ödeyeceğimiz günlerdeyiz.
Bu defa, bir kurtarıcı gelmeyecek. Ya bir arada yaşama kültürünü birlikte geliştirmenin yollarını bulacağız, ya da bölüneceğiz ve herkes yoluna gidecek.