GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
25 Kasım 2015 Çarşamba

Birkaç İzmir notu…

Memleket meselelerine öyle bir daldık ki, İzmir’e ilişkin gözlem ve düşüncelerimizi paylaşamaz olduk… Bugün size üç notum var…
 
***
Adil Müftüoğlu’nun torununa yakışır…
 
“İzmir’de meslekleriyle sembolleşmiş isimler vardır. Bunlar arasında en ünlülerden biri 1960’dan beri İzmir Lokantacılar Odası’nın başkanlığını sürdüren Adil Müftüoğlu’nu ön sıralara çıkarmamız gerekir. İzmir mutfağının da yaşamasında büyük rol sahibi olan Adil Müftüoğlu’nu Türkiye’de yemek işiyle bir şekilde ilişkisi olmuş herkes tanır.
 
Her gün sabahın çok erken saatlerinde “satınalma” için işe koyulan Sevgili Adil Mütfüoğlu en geç saat 11.00’de de makamındadır. Makamı arkasında büyük bir vantilatörün, Atatürk’ün resimlerinin de olduğu küçük bir kürsüdür aslında. “Lokantaya erken gideceksin kasaba geç” sözünü ilk kez ondan duymuştum. Anlamını sorduğumda, “Lokantaya erken giden hiç dokunulmamış, içine hiç kepçe girmemiş yemeklerin tadına bakar, mesela bir kuru fasulyenin içine ne kadar çok kepçe girerse yemek lezzetinden o kadar kaybeder” demiş ve eklemişti: “Kasap ise etinin en güzelini en sona saklar. Mostra eti almak istiyorsan kasabın dükkanı kapatmasına yakın gideceksin”
 
Peki kendisi öyle mi yapıyordu? Elbette. Uzun yıllardır başarıyla yönettiği, herhangi bir yemek çekini de sokmadığı lokantası Bitpazarı gibi her türden insanın dolaştığı bir yerde olmasına karşın başta boğazına düşkün Necmettin Erbakan gibi siyasiler olmak üzere, lezzet düşkünlerini çekiyordu. İzmir’de önemli bir lezzet kalesi olan Adil Müftüoğlu’na işin sırlarını sorduk. Sırların başında yemeklerin büyük çoğunluğunun hala kömür ateşinde ve özel fırınlarda pişirilmesi geliyor...”
 
Bu satırlar Tarihten Günümüze İzmir Mutfağı adlı kitabımızdan… Adil Abimizi kaybettik yıllar önce… Şimdi, torunu Alpay Okyay, İzmir Lokantacılar ve Gazinocular Odası (İLGEO) Yönetim Kurulu Başkanlığı için aday oldu. Alpay’ı yakından tanıyorum. Bu görevi layıkıyla yapacağından kuşkum yok.
 
Her seçimde, her adaylıkta tek kriterim var: Aday olanın İzmir’e yakışması. Alpay Okyay, İzmir’e yakışan bir kardeşimiz… 
 
***
 
Hafta sonları Mavişehir’e aracınızla gelmeyin…
 
İki haftadır yeni açılan AVM nedeniyle Bostanlı ve Mavişehir’de yaşayanlar  zor saatler geçiriyorlar. İnsanlar her zaman otomobilleriyle beş-on dakikada ulaşabildikleri yerlere bir saatte gidemez oldular. Nedeni de sadece İzmir’den değil, çevre il ve ilçelerden de yeni açılan AVM’ye akın akın gelenler.
 
Gelsinler tabii ki, kimse itiraz edemez ama araçlarını ikinci sıra, üçüncü sıra demeden park ediyorlar, ters yönlere giriyorlar. Trafik görülmemiş biçimde Beşikçioğlu Camii’nden itibaren sıkışıyor.  AVM’nin inşaatı da bir yandan devam ettiği için Mavişehir hafta sonları yaşanmaz hale geliveriyor. Semt sakinleri de çareyi “kaçmakta” buluyorlar…
 
Acizane ricamdır; kimsenin dinleyeceğini ummamama rağmen… Lütfen hafta sonları Mavişehir’e gelecekseniz toplu taşım araçlarını kullanın…
 
***
 
Körfez çöplük değil!
 
Dünyanın gelişmiş ülkeleri, başta Amerika ve Japonya; okyanusları çöplük olarak kullanıyorlar… En büyük çöplük ise Pasifik Okyanusu… Pasifik okyanusunun güneyinde zamanla oluşan çöp adaları dünya için büyük tehlike oluşturuyor… Okyanusun ortasındaki bu bölge milyonlarca ton çöple dolu ve bunların büyük çoğunluğu plastiklerden oluşuyor…
 
Geçenlerde Pasaport iskelesinde vapurdan inip Konak yönüne yürürken Deniz Ticaret Odası’nın etkinliğine tanık oldum ve açıkçası İzmirli olarak utandım… Pasaport İskelesi'nde yapılan su altı temizliği sırasında denizden klozetten bisiklete, ütü masasından, oturma bankına, bira şişelerine, sandalyeye kadar görenleri şaşkınlık içinde bırakan birçok atık çıkmıştı. Etkinlikte dalış ekipleri denizden Büyükşehir'e ait, vatandaşlara kiralanan iki adet “Bisim” bisikleti, oturma bankı, ütü masası, klozet, bira şişeleri, kova ve sandalyelerin de aralarında bulunduğu başka birçok atık çıkardı.  Tabii o kamu malı bisikletleri denize atanlara insan denilemeyeceğinde de anlaşalım…
 
Yazıktır, günahtır… Ama görüyorum maalesef Körfez vapurlarında da “bağzı” yolcular ellerindeki tüm çöpleri denize atıveriyorlar… Başka Körfezimiz yok halbuki…