GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
8 Kasım 2012 Perşembe

Bir şehit yakınının haklı çığlığı!

PKK’nın 2 nolu adamı, tezkeresini almış 33 sivil/silahsız erin şehit edildiği saldırının emrini veren Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık’ın Ergenekon Davası’nda Türk Ordusu’nun rütbeli subaylarını 'tanık sandalyesinden' yargıladığı gibi akıl almaz bir süreci yaşıyoruz.
 
Ne kadar pişman olursa olsun…
Hatta ne kadar doğruyu söylerse söylesin…
Parmaksız Zeki’nin tanık ona ve onun gibilere karşı ‘kelle koltukta’ mücadele edenlerin ‘sanık’ sandalyesinde oturduğunu görmek içimi acıtıyor, kanıma dokunuyor.

Aklı başında her Türk vatandaşının da böyle düşündüğünü düşünüyorum.
Ya da düşünmek istiyorum. Çünkü İlker Başbuğ gibi Türk Ordusu’na komutanlık etmiş birinin sanık olduğu davada kanlı terör örgütünün uzun yıllar 2 nolu yöneticisi olan birinin tanık olması zoruma gidiyor.
Çünkü 30 yılda 30 binin üzerinde askerimizi, polisimizi, köy korucumuzu şehit eden, öğretmen, doktor, yargıç, savcı hatta çoluk çocuk demeden binlerce ocağı söndüren terör örgütünün halen kan döktüğü ve halen ihanet tuzakları kurduğu dönemi yaşıyoruz.

Türk milletinin binlerce yıllık devlet geleneğinde bana göre en büyük utancı Öcalan’ı asmamak yani asamamaktır. Hun’lardan Göktürk’lerden bu yana onlarca devlet kuran, çağ açıp/kapatan bir dönem dünyanın yarısına hükmeden bu millet daha büyük bir ayıpla/utançla yüzleşmemişken, on binlerce askerin/polisin/sivilin hatta kandırılmış Kürt gençlerinin ölümlerinden birinci derece sorumlu Öcalan'a 'krallar gibi bakıldığı' yetmiyormuş gibi her gün yeni tavizlerin, imtiyazların verildiğini görmek de içimizi, yüreğimizi acıtıyor, kanatıyor.
PKK’nın tertiplediği net olan açlık grevinin ilk maddesi Öcalan’a tecridin kaldırılmasıyken…
İktidarın ve muhalefetin ileri gelenlerinin ‘ev hapsi’ seçeneğini gündeme getirdiği dönemde terör örgütü PKK, kanlı pusularına, mayınlı tuzaklarına kaldığı yerden devam devam ediyorken.... 
Ve ne yazık ki kan döktükçe taviz koparmaya devam ediyorken hatta.
Korumasız hatta silahsız askerlerimizi, polisimizi, savcılarımızı şehit edip okullara hatta anaokullarına kadar saldırabilen kanlı örgüt mensuplarının askerimizi yargıladığı gerçeği benim gibiler için olsa olsa kötü bir rüyada/kabusta yaşanabilecekken...
Bugün bu acı gerçekle yüzleşmeye çalışıyoruz, olan biteni sineye çekmeye, sindirmeye çalışıyoruz. 

Her gün değilse de gün aşırı şehit haberi düşüyor ajanslara…
Sadece ajanslara düşse iyi… Yüreklere, vicdanlara... Hatta devletin kayıtlarına, istatistiklerine...
Ama ateş, ne yazık ki düştüğü yeri yakıyor sadece. Ve düştüğü yerde onyıllarca sönmüyor. Anaların gözyaşlarında, yetimlerin, dulların yüreklerindeki yangını söndürmek tabi ki mümkün olmuyor.  
Devlet yönetimini ‘Kutup ayısı-bahtsız bedevi’ seviyesine indiren siyaset önderleri ‘bölücü terör başlığıyla’ bile aynı masaya oturamazken ‘Açılım, Habur ve Oslo’ gibi yol kazalarıyla yürekleri bir kez daha burkuyor.
Habur karşılamaları, Oslo görüşmeleri, Parmaksız Zeki’nin TSK’yı yargılaması gibi absürtlükler…
Şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaya yetiyor da artıyor bile.
Sadece bu kadar olsa iyi…
Ya şehitlerimizin geride bıraktıkları…
Gözü yaşlı analar, dullar, yetimler…
Onlara sahip çıkabiliyor muyuz peki devlet olarak?
İşte tam da bu noktada bir okuyucu mektubu paylaşmak istiyorum bugün sizlerle.
Dahası bir şehit yakınının haklı çığlığını…

Adı Dilek Sunal… Bir şehit kardeşi…

Ve bu ifadeler tamamen onun kaleminden… Dahası yüreğinden…
‘VİCDANLARA SESLENMEK İSTİYORUM!!
ŞEHİT BABASI OLAN BABAMA 440 TL ŞEHİTLİK MAAŞI VERİLİYOR.
ŞEHİT BABASI 440 TL MAAŞ ALIRKEN VİCDANLAR VE UYKULAR RAHAT MI?
EVLADININ ACISIYLA YAŞAMAYA MECBUR BIRAKILMIŞ ŞEHİT AİLESİNİ EKONOMİK OLARAK RAHATLATMAK ÇOK MU ZOR?
ÜLKE BÜTÇESİ AÇIK MI VERİR?
ŞEHİTLERİN EMANETLERİNE YETERİNCE VE DEĞERİNCE SAHİP ÇIKILSA BATARMIYIZ? BİTERMİYİZ?
Anayasanın 61.maddesi: "Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar." diyor.
 
Sayın Başbakan, kişi başına düşen milli gelirde rekor kırıldığını belirterek, ''2002'de 3 bin 492 dolar olan kişi başına düşen milli gelirin 2011 yılında üç kattan fazla bir artışla, 10 bin 444 dolar olduğunu belirtiyor.
(10444*1.80/12=Kişi Başı Milli Gelir Aylık Ortalaması=1.566TL )
 
Bütün bunlara rağmen Devlet, kendi bünyesinde çalışanlarının maaşını belirlerken maaş katsayı oranı olarak "Müsteşar maaşını ” baz alırken. Şehit Ailesine bağlayacağı maaş için özel sektörün işçi statüsündeki çalışanları için belirlediği asgari ücreti "baz alıyor.(6353 sayılı kanunun 69.maddesi)
 
Şehit Ailesine gerçekten sahip çıkılarak, Şehit Ailesinin Anayasamızın 61 maddesinin belirttiği toplumda kendisine yaraşır bir hayat seviyesini sağlayabilmesi isteniyorsa; Şehit Ailesine bağlanacak en düşük maaş,özel sektörün ücret sistemindeki asgari ücret üzerinden değil,en azından ekonomik kalkınmışlığımızın göstergesi olan kişi başına düşen milli gelir üzerinden hesaplanıp bağlanmalıdır. Lütfen Sizlerde destek verin ve Şehit Aileleri artık rahat etsin. şehit Anaları ve Şehit Babaları en azından bu kadarını hak ediyorlar.
Saygılarımla arz ederim.”
*
Ben de arz ederim efendim…