GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
20 Şubat 2012 Pazartesi

Aziz Başkan’ın sinirleri…

Gün içinde otobüsü/İzban’ı/taksiyi/taksi-dolmuşu/özel aracı, çoğu kez hepsini birden kullanan bir İzmirli olarak, Aziz Başkan’ın cumartesi günü Hatay Katlı Pazaryeri temel atma töreninde yaptığı konuşmaya… Tek kelimeyle şaştım kaldım.
Bana bile ‘yok artık, daha neler’ dedirten o konuşmasında, şöyle diyordu sayın Kocaoğlu:
  “İzmir’de politik bir suçlama var. Otobüslere binmiş insanlar Büyükşehir Belediyesini, ilçe belediyelerini suçluyor. Görevli gibi bir duraktan inip iki durak konuşup sonra inip tekrar konuşup böyle maaşlı gibi belediyeyi kötüleyen insanlar gelip gitmeye başladı. Bu vapurlarda da metroda da böyle bir şey var. Şimdi otobüs duraklarında bunları yapıyorlar. Sizlere buradan sesleniyorum. Uyanık olmamız gerekiyor.”
“Eh be Başkanım, nasıl elde ettiniz bu müthiş bilgiyi” diye sormak için kıvranıyorum o günden beri.
Kim ya da kimler girdi aklınıza bilmiyorum ama, ‘otobüslerde/duraklarda sürekli söylenen İzmirliler’ bilgisi yeni değil ki!
Çoğu kez içinden, ama dayanamayıp arada bir dışından da homurdanan İzmirlilerden biri de benim mesela bakın. Ama bugüne kadar bunun için bana kimseler (yani AKP’liler) henüz bir kuruş bile ödemediler! (Yazıklar olsun, bu vesileyle teessüf ederim kendilerine…)
 
İzban devreye girdikten, pik saatlerde itiş/kakış da olsa Alsancak-Şirinyer arası 8 dakikaya indikten sonra, homurdanmalar(ımız) bir kısmımız için sahiden azalsa da, bu ulaşım mevzu, İzmirliler için hala en yakıcı sorundur.
Zamanında gelmeyen, gelip de doluluktan binemediği otobüslere, trafik yüzünden saatlerce sıkış/tepiş ayakta, bazen açılmayan camlar, bazen çalışmayan klimalar nedeniyle boğucu/pis havada iyice eziyete dönüşen yolculuklarına, söylenir de söylenir İzmirliler.
Hele bir de yol/kaldırım çalışması yüzünden tek şeride düşürülmüş caddelerde… Açar ağzını yumar gözünü. Ne belediyelerin çiçekseverliği kalır, ne de kaldırım yapıp bozmaktan başka bir iş bilmediği…
Sıcak ya da soğuk havalarda, Milattan Önce’ye ait otobüslere düşerseniz hele, vay halinize. Yazın İzmir’in civciv çıkartan sıcağını 10 derece artıran, kış aylarında ise ayazı 10 derece daha fazla hissetmenizi sağlayan, sağından/solundan/üstünden/altından yel üfüren, her duruş/kalkışta insana ‘hah, şimdi körükten ikiye ayrılacak’ dedirten ‘yürüyen hurdalar’ yok mu… İşte onlara özellikle de kalabalık saatlerde binenlerin, ağzını açıp gözünü yummaktan başka çaresi yoktur. Zira konuşmayan, ortadan çatlar!
Bazen hoppala diye değiştirilen duraklar yüzünden gerilir sinirler,
Bazen durakta ‘zaten kalabalığız’ diye durmayan, bazen de bir türlü zamanında gelemeyen otobüsler yüzünden.
Yıllardır (sizin başkanlığınızdan önce de) toplu taşım araçlarını kullanırım; ulaşımdan şikayetleri yıllardır da duyarım. Hatta o şikayet korosuna bazen (sinir katsayıma göre) ben de katılırım.
Ama… sizin bu iddianıza doğrusu bu ya, katılamam.
‘Söylenmek’ için AKP’nin paralı/maaşlı, adam/kadın tuttuğuna ihtimal veremem.
“Kaldı ki bu kentin yüzde 37’si, AKP’ye oy verdi; söylenmek için ‘para’ alması mı gerekiyor” diye düşünürüm. Bir de şunu: İnsanın oy verdiği partiye bazen daha çok kızdığını, çünkü hayal kırıklığının, derhal tatlı bir öfkeye dönüştüğünü.
 
Benim bütün bu anlayamadıklarımdan anladığım…
Aziz Başkan’ın İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonlar, çalışma arkadaşlarının cezaevinde oluşu ve hakkındaki 397 yıllık rekor iddianame nedeniyle, sinirlerinin gerçekten çok bozuk olduğu…
Kim olsa bozulur, taş olsa etkilenir elbet ama…
Şu son söyledikleri, şikayet edenlerin AKP’nin paralı/maaşlı adamlar olduğu iddiası/suçlaması… İspatı asla mümkün olmayacak bir konuyu ‘dikkatli olun’ uyarısıyla dile getirişi… Benim gibi bir AKP karşıtına bile ‘paranoya’ olarak göründüyse…
Sayın Kocaoğlu’nun (ve yakın çevresinin) bir daha durup düşünmesinde fayda var.
Bu gidiş, bu ruh hali, iyi bir hal değil zira…
Üzülerek izliyorum ve söylüyorum ki… Hiç iyi değil.
Benim baktığım taraftan görünen, ne yazık ki bu…