GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Eylül 2012 Pazar

AK Parti’de 30 Eylül senaryoları (2)

İktidar Partisi bu hafta itibariyle olağanüstü bir sürece giriyor.
Önce 30 Eylül kongresi… Erdoğan’ın son kez ‘genel başkan’ seçileceği büyük kongre.
Bu kongre pek çok açıdan önemli…
Çünkü hem iktidar partisinin hem de Türk siyasetinin geleceği açısından önemli ipuçları barındıracak.
Hem AK Partililerin hem de rakiplerinin yanıt aradığı tek bir soru var.
O da 2014’te ‘Köşk’e’ çıkması beklenen Erdoğan’dan sonra partinin kime emanet edileceği…
Bu sorunun yanıtını AK Partiler kadar muhalefet de merak ediyor. Çünkü 10 yıldır bileğini bükemedikleri Başbakan’ın yerine geçecek isim onlar ve onların geleceği için de son derece önemli.
30 Eylül’de Erdoğan’ın son kez ‘bizzat’ oluşturacağı A takımında bu soruya ‘şimdilik’ de olsa yanıt vermesi bekleniyor.
50 kişilik MKYK listesi çok önemli…
Ama daha da önemlisi sonrasında bu yapı içinden ‘seçilecek’ MYK…
Hatta MYK içinde ‘kritik’ koltuklara kimlerin oturtulacağı…
Özellikle AK Parti’de ikinci adam koltuğu olarak bilinen ‘Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı’na kimin getirileceği, teşkilatın kime emanet edileceği…
Kulisler muhtelif…
Kulislere göre bu konuda en şanslı isim Has Parti’yi feshederek ‘yuvaya’ dönen Numan Kurtulmuş.
Ama Kurtulmuş’a yönelik bazı defansların da olduğunu görüyoruz.
Özellikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve de Okyanus Ötesi olarak tanımlanan cemaate yakın isimler Kurtulmuş’a karşı defansif tutumlarıyla öne çıkıyor.
Gül’e yakın isimlerin Kurtulmuş’a karşı çıkmaları normal…
Çünkü Erdoğan’ın Köşk’e çıkması halinde Gül’ün Köşk’ten inip partinin başına geçmesi onlar için daha önemli… Rusya’daki Putin-Medvedev modelini ısıtmaya çalışan bu yapılar Erdoğan’ın ‘Kurtulmuş’ planıyla kendilerinden kurtulmak istediğini savunuyor.
Tabi ki kapalı kapılar ardında…
*
Erdoğan’a yakın simalar ise Milli Görüş geleneğinden gelen Kurtulmuş’un Erdoğan’ın prensi olma ihtimalinin güçlü olduğunu savunuyorlar.
Onlara göre Kurtulmuş, Gül’e karşı hem siyasi hem de toplumsal bir alternatif…
Ve bu kesimler Kurtulmuş’u önemsiyorlar.
Yıpranmamış, toplum tarafından daha kabul edilebilir bulunan bir prens..
Tabi ki 30 Eylül’ü pek çok açıdan sorgulayacak, çıkan listeyi farklı pencerelerden yorumlayacağız.
Ağırlıklı görüşe göre Erdoğan, ‘çakı gibi’ asker bir MYKY oluşturacak.
Sonrasında işaret edeceği lider adayının arkasına dizilecek bir MKYK hedefleyecek.
Dahası hem Köşk yolunda hem de sonrasında emrine amade bir yapı kuracak.
Farklı düşünenler de var tabi ki…
Dünya, Türkiye ve parti dengelerinin Erdoğan’ın elini kolunu bağlayacağını savunanlar.
Bekleyip göreceğiz nasılsa…
Ve birkaç soruya daha yanıt bulacağı 30 Eylül’de…
Üçüncü dönemini yaşayan apoletli isimlerin kaderi de belli olacak bu kongrede sonraki yıllarda kabineye taşınacak isimler de aşağı yukarı netleşecek.

30 Eylül’ün İzmir’e yansımasına gelince…
Erdoğan İzmir’den kimi ya da kimleri parti yönetimine taşıyacak sorusuna herkes kendi cephesinden farklı isimlerle yanıt veriyor.
Milletvekilleri arasından bir değerlendirme yapmak gerekirse Ali Aşlık ve Aydın Şengül’ün bu konuda bir adım önde olduğu söylenebilir.
Çakı gibi ve asker bir MKYK istiyorsa Erdoğan, Karadeniz ekolünün İzmir’deki ağır topları Aşlık ve Şengül’ü görmezden gelmeyecektir. Kamuoyunda İzmir’in yerel iktidarı CHP’ye karşı söylem geliştirme noktasında Şengül daha aktif bir tavır içinde olsa da ‘lidere bağlılık’ konusunda Aşlık, Erdoğan nezdinde rüştünü çoktan ispatlamış bir isim…
Kadın dengesinde ise bu dönem vekil adayı gösterilmeyen Nükhet Hotar’ın yerine İlknur Denizli isminin öne çıktığını söyleyebiliriz. Denizli’nin adının öne çıkmasında ise sadece cinsiyet dengesinin olduğunu söylemek haksızlık olur aslında.
Kısa süre önce geldiği AK Parti’de teşkilatlar tarafından kabul görmüş olması ve de iş dünyasındaki karşılığını da unutmamak gerekir. Tabi ki de rakip cepheye yani kentin yerel iktidarı CHP’yi çok iyi analiz etme yeteneği…

Üçüncü dönemini yaşayan Vekil Mehmet Tekelioğlu’nun da parti içi dengeler üzerinden MKYK’da yer almasını bekleyenler var. Ama Gül-Erdoğan çarpışmasında nerede duracağı şimdiden belli olan ‘enişte’ vekilin bu listede olmasını ‘imkansız’ olmasa da ‘uzak’ bir ihtimal olarak değerlendiriyorum.

Ve son dönem yaşananlara bakarsak 30 Eylül’ün İzmir’e yansıması sadece seçilecek isimlerle sınırlı kalmayacak. İzmir’in siyasi patronluğunu üstlenen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve kabinenin bir diğer İzmirlisi Ertuğrul Günay’ın bir hafta içinde teşkilata attığı fırçalara bakarak 30 Eylül sonrası teşkilata yönelik ciddi bir revizyon beklentisi ağır basmaya başladı.
Milletvekili Aydın Şengül’ün sık sık altını çizdiği revizyon her ne kadar ilçelere yönelikmiş gibi gösterilse de revizyonun asıl hedefinin il yönetimi olduğunu herkes biliyor.
İl Başkanı Ömer Cihat Akay’ın bakanların zılgıtlarından sonra koltuğunun sallandığı ona en yakın isimlerin bile kabul ettiği bir gerçeğe dönüştü.
Kongre sürecinde sadece birkaç vekilin desteğini alan ve kongre sonrası yaşananlar yüzünden yıpranan ya da yıpratılan Akay’ın İzmir’i taşımakta zorlandığı iddiaları teşkilatta yaygın bir kanıya dönüşmeye başladı. Ve şimdiden Akay sonrasına dönük kulislerin kaynatıldığı biliniyor.
Özellikle 9 Eylül kutlamaları sırasında Bakan Günay’ın yuhalanması üzerinden bakanlardan zılgıt yiyen Akay, ‘Hiç mi iyi bir şey yapmadık, gelen vuruyor, giden vuruyor’ diyerek isyan etse de revizyon taleplerinin hedefinde olduğunu anlamış görünüyor.
Sadece bakanın yuhlanması meselesindeki zafiyet nedeniyle değil kağıt üzerindeki üyeler yüzünden de eleştirileri oklarının hedefindeki isim olan Akay’ın yerine kimin ya da kimlerin talip olduğu bile belli. İsimlerini şimdiden yazarsak muhtemelen jet hızıyla ‘tekzip’ metni yayımlayacaklardır. Lakin, AK Parti’de kim ya da kimlerin olası revizyondan sonra Akay’ın koltuğuna talip olduğunu biliyor.
Üzücü olan iktidar partisinin ‘il başkanlığı’ koltuğunun çok sık sallanması…
Beş yıllık Ali Aşlık dönemini saymazsak 6 yılda 4 il başkanı gören AK Parti, ülkeye siyasi istikrar getirirken aynı istikrarı İzmir’de kendi içinde yakalayamamış görünüyor. Tabi ki Abdullah Tekbaş’ı da saymazsak… Üzücü olan başka bir nokta da il başkanlarının bir kısmının ‘incir çekirdeğini doldurmayan’ nedenlerle alaşağı edilmesi… İzmir teşkilatında revizyon taleplerinin görünürdeki nedenlerini biliyoruz. Ama asıl/gerçek nedenin bunlar olmadığını da biliyoruz. Asıl neden ne mi? Tabi ki yaklaşan yerel seçimler ve bu seçimlerde il yönetiminin oynayacağı kilit rol. Sanıyorum o rolün Akay ve arkadaşlarınca oynanması arzu edilmiyor. Sancının asıl nedeni bu olsa gerek…