GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
14 Eylül 2012 Cuma

Bu krizi ancak kriminal inceleme çözer

İzmir’i geren kriz günden güne boyut değiştiriyor.
Bitti derken yeniden başlıyor hatta.
Krizin tarafları eteklerindeki taşları döktü.
Ancak bu yeterli olmamış ki AK Parti, zehir zemberek bir açıklama ile geri döndü.
Hem de üç gün sonra…
Neden üç gün sonra?

*
Kenti geren 9 Eylül krizi ‘bayrak törenin iptali’ ile başlamış, Kültür-Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın çözümüyle tansiyon bir parça düşmüş, tören sırasında yaşanan nahoş olaylarla kriz tırmanmıştı. Törenlerin ardından 10 Eylül Pazartesi günü saat 14.00’te AK Parti İl Başkanı Ömer Cihat Akay, protokolde Başkan Kocaoğlu ile gerginlik yaşayan Milletvekili Rıfat Sait’i de yanına alarak bir basın toplantısı düzenledi.
Kabaca iki mesaj verildi bu toplantıda...
İlki 9 Eylül törenlerinin ev sahibinin valilik ya da hükümet dolayısıyla iktidar değil Büyükşehir yani CHP’li belediye olduğuydu.
İkincisi ise öncesinde ve tören sırasında yaşananlardan Başkan Kocaoğlu’nun da sorumlu olduğuydu.
Milletvekili Sait doğrudan tören sırasında yaşadıklarının hesabını sorarken İl Başkanı Akay,
hükümete ve bayrak krizini çözen Bakan Günay’a karşı yapılanların peşindeydi.
Ve ortamı geren faktörlerin başında gelen ‘bayrak krizinin’ yaşanmasında Büyükşehir’in de ciddi payı olduğunun altını çiziyordu Akay…
Bu tezini güçlendirmek için de Vali Yardımcı Nevzat Ergün başkanlığındaki tören komitesinin 1 Ağustos’ta tutanak altına alınan toplantısını örnek gösteriyordu.

Akay’ın elindeki belgeye göre o toplantıda Başkan Kocaoğlu’nu temsil eden Protokol Müdürü Pınar Kavasoğlu 9 Eylül törenlerinin (bayrak töreni ve süvari birlikleri olmaksızın) yapılmasına ses çıkarmamış, itiraz etmemişti.
Akay’a göre Kavasoğlu ya da Büyükşehir temsilcileri itiraz etse konu daha önce çözülebilir ve 9 Eylül gergin bir atmosferde yapılmazdı.

Büyükşehir temsilcilerinin o toplantıda itiraz ettiklerini gerek onlardan gerekse başka kurum/kuruluş temsilcilerinden teyit etmiş olsak da belgedeki 41 günlük imza itirazın şerh şeklinde olmadığını ortaya koymaya yetiyordu.
 
İzmir’deki gergin törenin ardından gelişmeleri İstanbul’daki CHP zirvesinden takip eden Kocaoğlu’nun egedesonsoz.com’a yaptığı açıklamalar ise krizin boyutunu da adını da değiştirmeye yetiyordu.
Bayrak krizi o açıklamalarla bir anda ‘imza krizine’ dönüşüyordu.
‘AK Parti’nin renkli kalemle yuvarlak içine aldığı’ imza 41 gün sonra atıldı. Hatta basın toplantısından saatler önce 11.45 sularında… Valilik apar topar o belgeyi imzalatmak için bürokrat arkadaşımızın ayağına getirdi. Sonra da o belge 2 saat sonra AK Parti’nin basın toplantısından çıktı’ diyordu Kocaoğlu çünkü…
Haliyle o ana kadar AK Parti ve CHP’nin taraf olduğu krizin bir ayağı da İzmir Valiliği oluyordu.
Kriz günlerinde hatta 9 Eylül törenleri sırasında bile kentte bulunmayan Vali Kıraç da topa girecek iki gün içinde birbiriyle çelişen açıklamalara imza atacaktı sonrasında.
Kıraç önce ‘İmzalar 1 Ağutsos’ta atıldı’ diyerek yüzde 100 yalanlama yolunu seçerken ‘elimizde kamera kayıtları var’ diyen Kocaoğlu’nun ikinci çıkışından sonra ‘Arkadaşlar başka bir evrak imzalatmışlar’ diyerek ağız değiştiriyordu.

Yaptığım araştırmaya göreyse 1 Ağustos’taki toplantıda Pınar Kavasoğlu ile Ege Ordu’yu temsil eden bir isim dışında tüm imzalar tamamlanmıştı. Adının üstünde Büyükşehir Belediyesi Başkan Temsilcisi yazan Kavasoğlu, Kocaoğlu’nun ısrarla üzerinde durduğu gibi gibi o imzayı o gün yani AK Parti’nin toplantısından önce atıyordu.

AK Parti’nin kapanmaya yüz tutan krizi yeniden alevlendiren zehir zemberek açıklamasından önce gerek Kocaoğlu gerekse Vali Kıraç, konunun kapatılmasından ve gündemden düşürülmesinden yana tavır içindeydi. Hatta gelinen noktada olayların başkahramanına dönüşen Pınar Kavasoğlu ile röportaj talebim bile Kocaoğlu’na takıldı. Başkan gerekçe olarak ‘devlet umuru daha fazlasını kaldırmaz’ dese de AK Parti’nin ‘Neden çark ettiniz?’ sorusundan sonra kriz yine boyut değiştirebilir.

*
AK Parti 3 gün sonra suskunluğunu bozup, açıkladıkları belgenin valilikten değil bakanlıktan yani Kültür-Turizm Bakanlığı’ndan fakslandığını açıkladı. Ve bakanlıktan çekilen faksın kapağını gönderdi medyaya.  Bu kez yuvarlak içine alınan Kavasoğlu’nun imzası değil faksın çekildiği tarih ve saatti. Kocaoğlu’nun ‘O belgeyi arkadaşım 10 Eylül günü saat 11.45 ile 11.59 arasında imzaladı’ iddiasını öldüren faks kapağı, belgenin doğruca valilikten alındığı tezini de ortadan kaldırıyordu.  
Büyükşehir yetkilileriyle görüştüm.
Belgenin valilikten bakanlığa oradan da AK Parti’ye gönderilmesi ile doğrudan AK Parti’ye verilmesi arasında ‘kamusal açıdan’ bir fark olmadığını söylediler öncelikle.
Ve ilginç birkaç tez attılar ortaya…
Örneğin, faks kapağını dijital ortamda hazırlamak çocuk oyuncağıydı. Ama asıl tez bu değildi.
Bakan Günay bir şekilde kendini içinde bulduğu süreç nedeniyle Valilikten bu toplantılara ilişkin belgeleri istemiş olabilirdi. Ve o gün saat 14.00’te basın toplantısı yapacağını daha önce ilan eden AK Parti’ye fakslatmış da olabilirdi.
Ancak o belgelerdeki kritik nokta Kavasoğlu’nun imzasıydı. Dahası o imzanın ne zaman hangi gün hatta hangi tarihte atıldığıydı.
Pekala, Kavasoğlu’nun imzasının eksikliğinin fark edilmesinden sonra Valilikten ‘imzalı bir tutanak’ istenmiş olabilirdi.
Bu durumda AK Parti ile Kültür Bakanlığı arasında aynı gün farklı saatlerde fakslaşma yaşanmış yani kapağı farklı gösterilen imzalı tutanak faklı saatte gelmiş olabilirdi.
İşte o zaman da Kocaoğlu’nun ‘Arkadaşımızı valilikten arıyorlar. Palas pandıras evinden Büyükşehir’e geliyor. Ve valilik protokolünden gelen kişi tutanağı getirip imzasını alıyor’ iddiasını yeniden düşünmek gerekebilir.
Çok da akla/mantığa hatta teknolojiye uzak bir ihtimal değil bu tez.

*
Anlaşılan İzmir’deki imza krizi sağlam bir kriminal inceleme sonunda kapanacak.
Tabi ki bağımsız bir kriminal incelemeden söz ediyorum.
Kocaoğlu bugün açıklamalara yanıt vermedi.
Ancak yarın gazetelerde ‘Çark etti’ ifadesini okuyunca büyük bir ihtimalle yeniden coşacaktır. Belki de gazetecilerin peşinden koştuğu kamera kayıtlarını ortaya atacak ya da o tutanaktaki imza için kriminal imza isteyecektir.
Kim bilir?