GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
17 Eylül 2012 Pazartesi

Ne bileyim işte! Kısaca öldüler…

Öyle büyük acılar çekiyoruz ki son zamanlarda…
Tarifi imkansız, kelimeler kifayetsiz…
Bölücü terör can almaya, can yakmaya devam ediyor.
İsyan büyütüyoruz yüreklerimizde,
Artık içimize sığmayan bir isyan…

Binyıllardır birlikte yaşamış, çoktan etle tırnak olmuş iki milletin arasına giren kara bir lanet gibi sarıyor bedenleri…
Ne desek az ne desek yetersiz kalıyor.
Kara haber korsuyla haber bültenlerinden korkar olduk.
Yetkililerin 30 yıldır değişmeyen klişeleşmiş, kokuşmuş cümlelerinden yorulduk.

Artık ‘bir şey yapmalı’ noktasını aşmış, dolmuş ve de taşmışız.
Haber bültenlerinin ardından yayınlanan hava durumu gibi rutin bir hale dönüştü memleket evlatlarının kara toprağa düşüş haberleri…
Eskiden Hakkari’nin, Diyarbakır’ın, Şırnak’ın hava durumunu verirdi televizyonlar.
Şimdiyse hava durumundan evvel şehit durumunu aktarıyorlar. Gün be gün…

Valilik, genelkurmay sitelerinde yer alan istatistikî veri oldu gencecik Mehmetler...
Ya da oy kaygısından başka kaygı taşımayan siyasetçilerin ağzında şişirilip şişirilip patlatılan bir sakız… Birkaç Mehmet şehit oldu diye meclisi toplayamayız bile dedi bu ülkeyi yönetenlerden biri… Ne yazık ki dedi…

Şairin dediği gibi;
Dün iyi uyanmıştık aslında…
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin…
Sırf onaydı.


Önce Bingöl’den sonra da adı konulmamış bu anlamsız savaşın son dönemdeki en önemli cephesine dönüşen Hakkâri’den geldi kara haber.
İzmir’e, Ege’ye ve memleketin dört yayına ateş düşmüştü.
Ve önceki deneyimlerimizden biliyoruz ki ateş sadece düştüğü yeri yakıyordu.

*
Ve sonra da haber bültenlerine İzmirli şehit Uzman Çavuş Mehmet Çiftçi’nin geçen hafta şehit düşen arkadaşlarının ardından yazdığı ve ‘facebook’ sayfasından paylaştığı şu dizeler kalıyordu.
“Mevsimler Solsun Senelerce,
Mümkünse Çıkmasın,
O İki Hece, Öldü de, Bitsin Bu İşkence...
Ya da Bir Sonbahardı, Sarardı de,
Düşen Her Bir Yaprakta, Uzaklaştı de,
De ki, Gövdeden Dal Kırıldı, Kopan Candı, Yıkıldı de,
Deki Öldü, Öldü de...
Yaşamaz de, Olsun de,
Deki Bitti, Bitti de...
Kardı Yağdı, Yağmurdu Aktı, Sonra Toprağa Karıştı,
Kurudu de, Soldu de...
Ne Bileyim İşte, Kısaca Öldü de...”


**
Bu dizeleri okuyup da ağlayamayan, yüreği kabarmayan insan bile değildir, insan.
Yeter artık!
Ya bir şeyler yapın…
Ya da çekip gidin…
Genel Kurmay Başkanı’ndan Başbakan’a hatta muhalefete kadar…
İllaki bu kanı durduracak bu oyunu bozacak bir Mustafa Kemal daha çıkar bu milletin bağrından.
Artık dayanacak güç, takat kalmadı bizde,
Bıçak kemiği de yüreği de delip geçti çoktan.
Sanmayın ki susuyorsak ilelebet susacağız.
İyice gerilmiş bir yay misali…
Konuşursak oy yaydan çıkmış demektir.
Gerisini siz düşünün…

1999-2002 yıllarını hatırlayın…
Aslında kolayca atlatabileceğimiz 2-3 ekonomik kriz yaşadı bu ülke…
Dahası dönemin siyasetçileri ekonomik krizin üstesinden gelemedi.
Ne oldu sonra…
Kaos, buhran…
Önce derin bir sessizlik…
Ve ardından henüz altı aylık bir siyasi partiye teslim etti bu millet bu ülkenin anahtarını…

Oslo süreçleriydi, Habur saçmalıklarıydı, Açılım zırvalıklarıyla derken bu noktaya gelen terörün de aynı sonu doğurması işten bile değildir. O gün ekonomik açıdan bıçak kemiği delmişti, bugün terör karşısındaki acziyet/zaafiyet nedeniyle aynı noktaya gidiliyor.
Gerildik, daraldık!
Laf değil icraat istiyoruz.
Boş laflara, hamasi nutuklara karnımız tok!
‘Kısaca öldüler işte…’ demek dahası bunu kabullenmek istemiyoruz milletçe…
Konfiçyüs’ün dediği gibi…
Bu ülkeyi yönetenlerin önünde üç yol var.
İktidar yol açacak, muhalefet yol gösterecek…
Başaramazlarsa yoldan çekilecekler.
Başka yolu yok!