GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
5 Aralık 2011 Pazartesi

Yazmayacaktım

Bilindiği gibi ben profesyonel bir “yazar” değilim. Zaten böyle bir iddiam da yok. Sadece 1973 yılından bu yana çeşitli dergi ve gazeteler de fikirlerimi ifade eden yazılar yazmaya çalışıyorum. Bu güne kadar yazdıklarımın bir bölümünü de “tarihe ışık tutması ve gök kubbede bir hoş seda bırakması” ümidi ile yakın gelecekte kitap olarak yayınlayacağım kısmet olursa.
 
Yazdan önce çok değerli arkadaşım Ümit Yaldız’ın ricası üzerine gerçekten İnternet zeminin de yayın yapmasına rağmen çok okunduğunu gördüğüm (daha sonra Ankara’dan bile aldığım maillerden anlıyorum) Ege de Son söz’de zaman zaman yazmaya başladım. Yazın İzmir dışına çıkmam ve ilaveten Oğlumun düğün telaşları sebebiyle yazılarıma ara verdim.
 
Acaba esas sebep bu muydu ? Hayır. Bunlar tali sebepler. Hayatımın hiçbir bölümün de ümitsizliğe kapılmadım. Ancak şimdi durum farklı. Niçin farklı? Ya ben ve benim gibi düşünenler yanılıyor veya güvenimi hic bir zaman yitirmediğim milletime bir hal oldu.Bunca olup bitenden sonra ve tehlike apaçık kapıya dayandığı halde eski tas eski hamam devam ediyorsa artık yazmanın bir anlama gelmediği gibi asla sahip olmamam gerektiğini bildiğim ve ama kendimi alıkoyamadığım bir fikre sahip olmaya başladım.Bu düşünce ayların geçmesine sebep oldu. Ta ki “titre ve kendine dön” buyruğunu veren büyük Türk Kağanının tekrar hayıtını okuyuncaya kadar. Evet millet olarak de fert olarak da tam “titre ve kendine dön” buyruğuna uymanın tam zamanı.
Bu sebeple tekrar yazmaya karar verdim.
Kendimce ve karınca kararınca.
Asla ümitsizliği yer yok. Bu millet tarihi boyunca çok “fetretler” yaşadı. Kendini bilmez birinin çarpık,bilgisiz iddiasına rağmen “İSTİKLAL SAVAŞINDA”yaşadı ve alnın akıyla Mustafa Kemal’in önderliğinde düşmanı kahreden, Türk Milletini mesut ve bahtiyar eden sonuçla çıktı.
Hiç şüphe yoktur ki bu günde aynen öyle olacaktır.
O büyük Önder boşuna Türk Gençliğine hitabesini Nutuk’un sonun da söylememiştir.
Alıp tekrar tekrar okuyun. Cümle cümle değil, kelime kelime bu günleri işaret etmiyor mu? Ama sonunda çözüm yollarını da gösteriyor. O hal de asla ümitsizliğe yer yok. Her kes aldanabilir. Toplumlar da. Ama bunun müddeti süresiz değildir. Sadece “titreyip kendine gelmenin” vakti saati vardır. O kadar.
Sabırla ama emsalsiz bir mücadele örneği vererek yola devam.  
 
Yola devam ,çünkü bu Ülke öyle bedavadan kazanılmamıştır.
İstiklal Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” diyor. Apaçık toprağı sıksan şehitler fışkıracak diyor. Böylesine bir Vatan varken öylesine geçici “kara bulutlar” sebebiyle mücadele azminden vazgeçilebilir mi? Asla.  
Geçmiş zaman da bir tarihçi ile sohbet ederken bana, “eğer talihsiz Ankara savaşı olmasaydı Osmanlı söğütte bir uç beyliği olarak kalabilirdi” demişti. Kimbilir belki de haklıydı o tarihçi.
Eski hukukta bir kural vardır. Eşya sıkıştıkça genişler der. Örnek olarak da hamur avuç içinde sıkıştırıldıkça parmakların arasından fışkırır, veya hortumun ucu sıkıştırıldıkça suyun itme mesafesi de daha da artar, uzaklara ulaşması verilir.
Devletler,milletler de bu kurala tabidir.
Her gün biraz daha sıkıştırılıyoruz ama kim bilir bir o kadar da genişleyip büyüyoruz.
Yani kısaca inanıyorum ki “titreyip kendimize dönüyoruz veya en kısa zaman da döneceğiz”.