GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
16 Haziran 2011 Perşembe

Fiilen başkanlık

Yıllardır Anayasa tartışması var. Dardı, genişti derken son zamanlar da AKP iktidarın da bir de “sivil anayasa” çıktı. Demek ki Anayasanın da bir elbisesi varmış ve elbisesine göre isim alıyormuş. “Sivili” “askeri” derken korkarım ki “yazlık, kışlık, kruvaze, spor” anayasalar da icat edilir devri iktidarların da.

Oysa anayasalar içeriğine göre “demokratik,anti demokratik” anayasalar olarak tasnif edilir. Çünkü anayasanın bir mutabakat metni olduğu dikkate alınarak içeriği önemlidir. Dağılmadan önceki Sovyetler Birliği anayasası, Hitler anayasası, Mussolini anayasası ve daha pek çok anayasa Meclisler tarafından yapıldığı halde her biri antidemokratik anayasalardır.
 
Şimdiler de anayasa değişikliği ile ilgili en çok iki konu tartışılıyor. Esasen mevcut anayasanın yüz otuzdan fazla maddesi değişmiş ve tam 19 kere de bu değişiklik gerçekleştirilmiştir. Yeni anayasadan söz edenlerin esas sıkıntısı (?) “değiştirilmesi teklif dahi edilmeyecek” maddelerdir. Bu konuda ki bilinen fikirlerimi bir başka yazım da ele alacağım ama bu kere şu çok tartışılan Başkanlık sisteminin fiilen (De facto)  gerçekleşeceğine dair  görüşlerimi özetlemek istiyorum.
Türkiye bana göre çoktan Başkanlık sistemine geçmiştir. (Halkın Cumhur Başkanını seçmesi ile gerçekleşecektir)
Nasıl mı? Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair değişiklikten bu yana.
Olur mu? Oldu bile.
Şöyle ki:
Cumhurbaşkanını yüzde ellinin üzerinde  oyla halk seçecektir.
Şimdi Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre yetkilerini şöyle bir özetleyelim:
Devletin başıdır.
Bakanlar Kurulunun başıdır.
TSK nın Baş Komutanıdır.
Bütün kararnamelerin son imza merciidir.
TBMM tarafından çıkarılan bütün yasaların yürürlüğe girebilmesi için imzalaması ve isterse tekrar görüşülmesini istemesi hakkı vardır. Aynen kabul edilmesi için üçte iki çoğunluk gerekir.
Üst mercilere (Üniversitelere, yargı kurumlarına, Anayasa Mahkemesine v.s) doğrudan atama yetkisi vardır.
 
Devletin bütün kurumları arasında uyumu sağlar.
Elçiler O’na itimatnamesini sunarlar.
Şartlar oluştuğun da TBMM yi fesih ederek seçime götürebilir.
 
Şimdi bu ve daha pek çok yetkilere sahip bir Cumhurbaşkanını bir de halk seçerse ve hem de yüzde elli oyla seçerse bunun karşısın da hangi Başbakan durabilir?
Hele hükümeti kuran partinin veya partilerin ayrı ayrı oy oranları yüzde ellinin çok altın da ise öyle bir hükümetin Başbakanının durumunu düşünün.
Şimdiler de Başbakan olarak dahi fiilen “Başbakanlık sistemini uygulayan” Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğini düşünün.
O zaman doğacak tablo Başkanlık sistemi değil de ne olabilir?

NOT: Kişisel olarak Başkanlık sistemine karşı olanların görüşlerini paylaşmadığımı da bu vesileyle ifade etmek isterim.