GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
13 Eylül 2011 Salı

Yarış içinde insanca var olmak?

Upuzun, sıcak bir yaz sona erdi, okullar ve üniversiteler haftaya açılıyor. Ama nasıl? Upuzun yaz çeşit çeşit sınav, tercih, ikinci, üçüncü tercih ve yarışlarla dolu bir yazdı, öğrenciler için, anne ve babalar için… Gerginlik dolu bekleyişler… Önce sınav sonuçları için, sonra tercih sonuçları için, bitmek tükenmek bilmeyen bekleyişler, heyecanlar, yarışlar…
Birçok anne-baba çocukları üzerinden, çocuklarıyla birlikte amansız bir mücadelenin içinde geçirdiler, kışı, yazı… Çocuklarımızı yarıştırmak üzere kurulu bir eğitim sistemi, yaklaşık her yaş grubu üzerinde bir sınav stresi yaratırken, çocuklarımızı birbiriyle amansız bir yarışın içine sokarken, onlara iyi bir gelecek hazırlamak üzere çırpınan aileler ne yapacağını şaşırmış durumdalar…
Dershaneye mi yollasak, özel ders mi aldırsak, özel okula mı yollasak, devlet okulunda yarım gün tedrisat mı daha faydalı derken, anne babaların da kafaları bu yarış içinde karışık. Sınavla da bitmiyor kaygılar, geliyor arkasından tercih yapma, sonucunu bekleme günleri. Böylece yaz bir karmaşa ve stres içinde geçip gidiverdi.
Peki, sınavları kazananlar ne kazandı aslında? Anadolu liselerini kazananlar bakıyor ki artık tüm liseler Anadolu Lisesi olmuş, sadece isimleri, kapıdaki tabelaları değişmiş, içerisi eskisi gibi, aynı. Binalar aynı, sistem aynı, öğretmenler aynı. Eskinin özellikli Anadolu Liseleri yok artık. Peki, üniversiteleri kazananlar? Benzer bir düş kırıklığı da onları bekliyor.
Batılı ülkeler çocuklarını yarıştırmak yerine kucaklarken, onları sarıp sarmalayıp, daha eşitlikçi sistemler kurarken, sınavlarla eleyici, sıralayıcı sistemleri yok ederken, ülkemiz daha çok sınav, daha çok yarış, daha çok sıralama içinde gergin bir topluma dönüşüyor.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin üzerindeki bu yarış baskısı onları ve ailelerini gergin, huzursuz, kavgacı bireyler yapıyor. Bu sınav ve yerleşme histerisi yaşanırken insanca değerler es geçiliyor. Çocuklarımıza ve gençlerimize toplum insanca değerleri, yardımlaşma, paylaşma, koruma, kollama, sevgiyi, saygıyı, anlayışı öğretemiyor. Bu güzel, insanca değerler yerine hırs, kıskançlık, iddialı olmak, kibir, kazanamayanı hor görme, kazanmak için her çeşit acımasız yöntemi uygulama gibi yanlış şeyleri öğretiyor sistem…
Batılı ülkeler meslek liselerini ve meslek yüksek okullarını yüceltip yaygınlaştırırken biz her okulun adını Anadolu Lisesine çevirerek kendimizi eski Anadolu Liselerinin verdiği eğitim veriliyormuş gibi kandırıyoruz. Yalnızca kendimizi kandırıyoruz. Biliyoruz ki yok artık o eskinin Bornova Anadolu Lisesi. Biliyoruz ki şimdiki onlarca ismi Anadolu Lisesi olan okulların o eski Bornova Anadolu Lisesiyle ilgisi yok.
Bu anlattıklarımı kazananlar yaşıyor? Peki, ya kazanamayanlar? Asansörde komşusu, akşam ziyaretlerinde akrabaları, eş, dost, herkes çocuğa kaç puan aldığını soruyor. Çocuğun varlığını kanıtlayan tek kavram sanki sınavda aldığı puan. SBS, Üniversite Sınavı… Tüm çocuklar ve gençler aldıkları puana göre yargılanıyorlar. Tüm okullar liste liste kim nereyi kazanmış yayınlıyorlar. Kazanamayan kendini değersiz, çok değersiz hissediyor. Benlik algısı yerlerde sürünüyor. Hırslanıyor, kinleniyor. Kimisi canına kıyıyor, ilaç içiyor, beşinci kattan atlıyor. Kimisini öz anne ve babası eziyor. Kimisinin anne ve babası anlayışlı, çocuğun çevresinde fır dönüyor, ancak toplum çocuğu, genci aldığı puanla yargıladığı için çocuk yine de başarısızlığın altında eziliyor.
Hiçbir uygar toplum çocuklarına ve gençlerine bu denli eziyet etmez. Onları böylesine öğütmez. Onların benlik algılarını böylesine yok etmez. Kazananlar da sıkıntıda, kazanmayanlar da. Çocuklarımız ve gençlerimiz bu yarış içinde insanca var olmayı unutuyorlar. Unutturmamalıyız. İnsanca değerlerimizi yitirmemeliyiz. Bizi biz yapan değerlerimizi kaybetmemeli, çocuklarımızı korumalıyız. Sevgiyle korumalıyız…