GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
4 Ağustos 2011 Perşembe

Medyada kullanılan sözler

Birkaç hafta önce ilkokul sınıf arkadaşım Mustafa Gülyurt’tan gelen bir iletiyle dilimizde yanlış kullanılan ifadelere değinmiştim. Bu hafta yine ondan gelen iletiyle medyada kullanılan yanlış ya da duyarsız sözleri paylaşmak istiyorum sizlerle.
 
- Sadece 1000 liraya, sadece 1650 TL taksitle: Çalışan nüfusun yarısından çoğunun asgari ücretle çalıştığı ve geçim derdiyle boğuştuğu bir toplumda sanki onlarla alay edercesine 1000 lira seviyelerindeki bir aylık taksidi ”sadece” ifadesiyle küçültmek nasıl yorumlanabilir bilemiyorum, diyor Mustafa.  Bu tür reklamları seyreden alt gelir gurupları firma hakkında ne düşünür, ne der, ne hisseder acaba?
 
- Açıkçası: Son zamanların moda sözcüğü, ama dikkat edin kaç kişi doğru yerde kullanıyor bu sözcüğü? diye soruyor Mustafa. Bazıları VE, VEYA yerine bile kullanır oldu.’’Aslında’’, ‘’gerçekte ‘’ varken niye bu yanlış ifadenin kullanıldığını sorguluyor.
 
- Son dakika: Amerikan–Avrupa basınından kopyalama bir terim ama bize uyarlanırken genelde değişime uğradığını belirtiyor. “Olay gerçekleşeli en az 1-2 saat geçmiş, hala son dakika bilgi bandı geçiliyor ekranda” diyor. Bunu en çok izlenen, en eski kanalların yaptığını, en izlenen haber programlarında rastlandığını ekliyor.
 
- Tabii ki de: Hiçbir dilbilgisi kuralına uymayan ama özellikle yeni nesil kızlarımızın bol bol kullandığı bir kelime olarak açıklıyor. Kulağı fazla rahatsız etmese de yine moda akımlarıyla kullanımı hızla yayılıyor çevremizde diyor.
 
- Önümüze bakacağız: Özellikle futbol maçları sonrası yapılan röportajlarda duyuyoruz. “Neden hep önlerine bakıyorlar belli değil. Aslında yaptıkları hataları inceleyip, biraz da arkalarına baksalar, kendilerine ders çıkarsalar daha iyi olacak ama bu nesil nedense hep önüne bakıyor” diye ekliyor.
 
- Puan ya da puanlar almaya geldik: Bu da futbolla ilgili röportajların terminolojisine girdi. Kim dediyse birisi bir gün puan almak istediklerini bu şekilde ifade etti ve kopyacılıkta usta olan bizler hep bu şekilde ifade eder olduk amacımızı, diyor.
 
- Kritik toplantı: Medyamızın abartma huyuyla son zamanlarda hergün kullanmaya başladığı bu kelime artık anlamını tamamen yitirmeye başladı. “MYK toplantılarının hepsi kritik, başbakan, bakanlar toplanır, kritik, İran’a gider, kritik… Her şey kritik oldu artık. Sanki yapılan toplantıda alınan bir kararla ülke batacak. Geçenlerde izlediğim bir örnek: Reykard gitmiş, Fatih Terim’le Galatasaray “KRİTİK” toplantı yapıyor,” diye örnekliyor.
 
- Linç girişimi: Son günlerde mahalle kavgaları, hatta liseli 3- 5 gencin itişmeleri dahi medyamızda linç girişimi olarak yansıtılıyor bizlere.
 
- Saniye Saniye: Kameralar çoğaldı. Mobese, özel güvenlik kameraları derken birçok olay artık bu kamera kayıtlarından aksediyor ekranlara. İyi güzel de niye ‘’saniye saniye ‘’? Biraz teknoloji bilen birisi eğer görüntüler saniye saniye olsa çocukluğumuzda yaptığımız film makinalarına benzeyeceğini bilmez mi bu saniye saniye görüntülerin? Uğur Dündar uyandı, genellikle ‘’An ve an ‘’ diyor, ya diğerleri... diye soruyor.
 
- Havada uçuştu: “Yumruklar, küfürler, kartlar şişeler” havada uçuştukdan sonra, en son ifadede “ihalede dolarlar havada uçuştu”. “Biliyorsunuz bazı ihaleler televizyondan naklen yayınlanıyor, ben hiç havada uçuşan dolarlar görmedim” diyor Mustafa.
 
Yazımı bitirmeden eski Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri Sevgi Özel’in cümlelerine de yer vermek istiyorum:
 
- Bütün ülkeyi yabancı adlandırma sarmıştır; ürün, işyeri, konut adları neredeyse tümden yabancıdır. Yabancı dille öğretim anaokullarına dek inmiş; yetmemiş; MEB, 40 bin anadili İngilizce yabancı öğretmen getireceğini açıklamıştır. Türkçenin eğitim ve öğretimi için uygulanan yöntemler, ders kitapları kötüdür. İletişim araçlarında (özellikle radyo ve TV’lerde) her dakika Türkçenin canına okunmakta; aydınlar karma bir dille konuşmaktadır. Bakanlıkların, üniversitelerin ve pek çok kurumun uygulamaları, yazışmaları “vizyon, misyon”lu açıklamalarla doludur. Çocuklara “performans” ödevleri verilmektedir, diyor Sevgi Özel.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Her ne kadar öncelikle Türkçe öğretmenlerini ilgilendirse bile, bu ülke bizim, bu dil bizim, bence toplumumuzun tüm bireylerini ilgilendiriyor. Mustafa Gülyurt’a, Sevgi Özel’e duyarlılığı ve katkıları için teşekkürlerimle