GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
19 Nisan 2011 Salı

Eğitim ve etik

“Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek; on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik; yüzyıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.” Konfüçyüs 
Eski bir İzmirli olarak yaklaşık kırk yıl önce İzmir’in eski okullarından Gazi İlkokulu’nu bitirmiştim. Geçen Salı günü Okul Aile Birliği ve okul yönetimi mezunlarına okul bahçesinde bir kokteyl verdiler. Kırk yıl önce aynı sıraları paylaştığımız bir grup sınıf arkadaşımla çocukluğumuzun o güzel günlerine, masumiyetimize geri gitmenin keyfini yaşadık, mutlulukla. Çok anlamlı bir gün oldu bizim için. Düzenleyenlere kalpten teşekkür ederiz. O günden beri şimdi rahmetli olmuş öğretmenim aklımda. Işıklar içinde yatsın. Üzerimizde emeği çok, ne çok şeyler kattı bize…
Öncelikle dürüst, güvenilir insanlar olmayı öğrendik ondan. Verdiğimiz sözü tutmayı, aldatmamayı, kandırmamayı, sorumluluklarımızı yerine getirmeyi, kalp kırmamayı, incelikli, vicdanlı, dost olmayı, mütevaziliği, saygıyı, sevgiyi, adil olmayı, hakkımızdan fazlasını istememeyi, aç gözlü olmamayı, başkalarına haksızlık etmemeyi, sağlam, geniş köklü, gövdeli ağaçlar gibi güçlü olmayı, fırtınalı günlere dayanabilmeyi… Yalnızca ondan mı öğrendik bunları? Daha sonra, ortaokul, lisedeki öğretmenlerimizden de öğrendik bu güzel değerleri… Hepsini vefayla anıyorum.
Peki ya şimdi? Nerede o eski, sağlam toplum, güçlü öğretmenler, eğitimciler, doğru düzgün insanlar? Bir gün geçmiyor ki eğitimde, ülkede bir skandal yaşanmasın. KPSS, YGS şifreleme, kopya, soruları önceden dağıtma, her çeşit etik dışı, eğitimciliğe, eğitimcilere, doğru düzgün olmaya yakışmayan davranış ve tutum günümüzde kabul görüyor. Bir yanda çocuklarımız, gençlerimiz sınav yarışı altında zaten ezilirken, ruh sağlıkları bozulurken, diğer yanda hakkından fazlasını isteyen bir grup sürekli etik dışı davranışlara giriyor. Öğretmenler sınıfta notu silah olarak kullanıyor, canı isterse öğrenciyi takıyor, öğrenciyi kendi arkadaşlarına özel derse yönlendiriyor, arkadaşları da onlara özel ders için öğrenci paslıyor. Anne-babaların bir şikayeti olursa “Aman çocuğumu takmasın öğretmen, benim şikayet ettiğimi öğretmen duymasın” korkusuyla kendisini gizlemeye çalışıyor, öğretmenden, onun gazabından korkuyor. Tüm toplumda bir korku, tehdit, kandırmaca, aldatma almış başını gidiyor. Nereye kadar? Kim dur diyecek bu çarka?
Öğrenciler mi? Çocuklarımız mı? Gençler mi? Öğrenciler okula gitmek, sınıfa girmek yerine son YGS skandalıyla meydanlara inmiş, pankartlar açmış haklarını korumaya çalışıyor. Oysa ben toplumumuzun bütünüyle çürüdüğüne inanmıyorum. Çocuklarımızı, gençlerimizi bu kadar yalnız bırakmamalıyız.
Sağlam, düzgün bir toplum olabilmek için etik gerektiğini ve etiğin eğitim camiasında başlayıp, toplumun diğer katmanlarına yayılması gerektiğini düşünüyorum. Eğitimci meslektaşlarım arasında sağlam köklü, geniş gövdeli ağaçlar gibi güçlü kişiliğe sahip kişiler olduğunu biliyorum. Toplumdaki bu sığ aldatma, kandırma, korku kültürünü eski günlerdeki gibi derin, incelikli, hassas, saygılı, aydın bir kültüre dönüştürme konusunda bu arkadaşlarıma ağır bir görev, liderlik düştüğünü düşünüyorum. Liderlik çelişkili durumlarda kararlılık ve cesaret demektir. Bence biz eğitimcilerden de beklenen budur. Biz eğitimciler öğrencilerimizi yetiştirirken, onlara örnek olmayı ve yüzyıl sonrasını düşünmemeli miyiz?
Yazarın Diğer Yazıları