GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
22 Haziran 2011 Çarşamba

Kavgasız iletişimin güzelliği…

Türkler ve Yunanlılar kavga etmeden, tartışmadan, gerilmeden Türkiye-Yunanistan ilişkilerini, geçmişi, tarihi, siyaseti konuşabilir mi, dost olabilir mi?
 
      Eğer onlar eğitimci, akademisyen ise bu mümkün… Geçen ay “4. Uluslararası Akdeniz Meseleleri Konferansı” nedeniyle birçok ülkeden birçok akademisyenle beraber Atina’daydım. Üç gün süren konferansta hem konuşmacı, hem oturum başkanı, hem de izleyici olarak yer alırken, hem ülkemizi temsil ettim, hem de bilgilendim, aydınlandım. Kavga, gerginlik, tartışma yerine, dostluk, derinlik, düzeyli akademik çalışma içinde birkaç gün geçirdim.
 
     Konferansı organize eden ATİNER – Atina Eğitim ve Araştırma Enstitüsü, dünyanın birçok değişik ülkesinde çalışan üniversite hocalarıyla kurulmuş olup, konferansın amacı Akdeniz ülkeleriyle ilgili araştırma yapan tüm akademisyenleri bir araya getirip, araştırma sonuçlarını paylaşmak, çoğaltmak ve tartışmaktı. Misyonu özellikle dostluk ve ülkeler arası barış yaratmaktı. Konular tarih, sanat, arkeoloji, kültür, felsefe, sosyoloji, eğitim, politika, uluslararası ilişkiler, spor, ekonomi gibi Akdeniz ülkelerini ilgilendiren çok çeşitli konulardı.
 
     Akdeniz ülkeleri, dünyanın en eski, en karmaşık, en kaynayan, haksızlıkların en çok olduğu bölgeleri… Türkiye’den başlayıp doğuya doğru gidersek, Suriye, Lübnan, İsrail (ve Filistin), Mısır, Tunus, Libya, Fas, İspanya, Fransa, İtalya, Sardunya, Malta, Kıbrıs, Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan…
 
     Konferans İngiltere, Strathclyde üniversitesinden Prof. Dr. Papanikos’un “Akdeniz Anlaşmazlıkları ve Güvenlik” konusundaki açılış konuşmasıyla başladı. Papanikos, konuşmasında konferansın misyonunun anlaşmazlık ve çatışmaları anlaşma ve uzlaşmaya çevirmek, dostluk yaratmak olduğunun altını çizdi. Yunan asıllı olan Papanikos, Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesini desteklediğini belirtti. Dünyadaki tüm anlaşmazlıkların temelinde ekonomik olguların olduğunu sözlerine ekledi.
 
     Daha sonra Kanada York üniversitesinden Prof. Dr. Moghissi Müslüman ülkelerdeki kadın hakları yoksunluğu, kadının ezilmişliği ve demokrasi arayışları konusunda söz aldı. İngiltere Kingston üniversitesinden Almog, Arap İsrail çatışmasına değindi. Yine İngiltere, Londra King’s College’dan Dawson, Filistinli entelektüellere ve Filistin İsrail çatışmasına Filistin açısından öneriler sundu. Arap ve İsrail’liler arası da bir gerginlik yaşanmadı.
 
    Benim konuşmam kültür ve uzmanlık alanım olan birlikçi yönetim üzerineydi. Birlikçi yönetim demokratik bir yönetim şekli. Türk kültürü bu demokratik yönetim biçimini uygulamaya ne kadar yatkın? Kültür boyutlarını sosyolog Hofstede’in dünyadaki 40 ülkede yaptığı araştırma sonuçlarına göre aldığı rakamsal verilere dayandırdığım araştırma sonuçlarını izleyicilerle paylaştım.
 
     Oturum başkanlığı yaptığım bölüm ise “Yunan-Türk Sıkıntıları” ydı. Tartışma, sataşma, kavga yerine son derece düzeyli ve kibar konuşmaların olduğu oturum tam anlamıyla bir yüz akıydı. Diğer konuşmalar da çok düzeyli ve bilgilendiriciydi. Önümüzdeki aylarda ara ara bir konuyu alıp daha derinlemesine irdeleyeceğim.
 
     Atina’da çok iyi ağırlandık. Akropol’a bakan otelimizde öğle yemekleri ve kahve aralarındaki informal sohbetlerde Türkiye ile ilgili bize yöneltilen soruları yanıtlamaya çalıştık. Akşamları el ele tutuşup sirtaki yaptık, çok güzel dostluklar kurduk. Atina’yı konferans bittikten sonra birlikte gezdik. Gördük ki gerçekten ülkeleri dost yapan ekonomik çıkarlar, alışveriş.
 
     Akropol çevresinde süvenir alırken dükkân sahiplerinin bize önce nereli olduğumuzu sorup, Türk olduğumuzu öğrendikten sonra hemen birkaç Türkçe sözcük söylemeleri, dostluk göstermeleri bunun kanıtıydı. Yine, Sakız adası üzerinden feribotla geçerken gördük ki Yunanlılar günü birlik feribotla Çeşme’ye geçiyor, alışveriş yapıp, bavullarını doldurup akşam Sakız’a dönüyor. Restoranlarda önümüze Türkçe menü geliyor. Yani ticaret iki ülkeyi birbirine yakınlaştırıp, insanları dost yapıyor. Ne güzel…
 
     İzmir’e çok benzeyen Atina, ilkbaharda erguvanların, hanımellerinin, sardunyaların, güllerin renk cümbüşü ve baş döndürücü kokusu ile harikaydı. Biz Türklere çok benzeyen Yunanlı kardeşlerimizle, dostluk, barış, kardeşlik içinde çok düzeyli ve entelektüel açıdan çok dolu geçen birkaç gün ve yavaş yavaş ticarete açılan kapılar umarım İzmir-Atina arasına bir dostluk köprüsü olacaktır…