GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Ekim 2012 Cuma

Vali dediğin…

İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç…
Oğuz Kağan Köksal’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu Mart 2007’den bu yana İzmir’in 1 nolu mülki amiri.
Her yiğidin yoğurt yiyişi başkadır misali…
Kıraç’ın da kendine özgü bir üslubu var kuşkusuz.
Bu üslup başlarda İzmir’i rahatsız etmiyor hatta kamuoyu tarafından fark bile edilmiyordu.
Dahası Sayın Vali’nin ‘selefleri’ gibi öne çıkma arzusunun olmadığı ya da her gün gazetelerde/televizyonlarda yer almak gibi bir kaygı taşımadığı belli oluyordu.
Bir Yusuf Ziya Göksu değildi mesela…
Kentin netameli konularında yer almıyor, polemiğe girmekten kaçınıyor ama yeri geldiğinde müdahalesini hatta kavgasını vermekten de çekinmiyordu.
Lakin son birkaç yıldır İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç’ta gözle görünür bir değişimin olduğu da gözlerden kaçmıyor.
Başlarda ‘Devletin Valisi’ algısı yaratan Kıraç’ın sonlara doğru ‘Hükümetin Valisine’ dönüştüğü izlenimi hiç de yabana atılacak bir fark değil.
Diyeceksiniz ki; devletin valisi mi kaldı?
Haklısınız.
Ama yine de İzmir gibi bir kentin valisiyseniz hükümetin valisi olmak ya da öyle algılanmak/görünmek durumundasınız.
İzmir Adana’ya, Bursa’ya benzemez.
Vali Kıraç’ın 2011 genel seçimlerinde memleketi Elazığ’dan ‘milletvekili adayı’ olmak istediğini duyduk hatta yazdık.
Belki gözle görünür bu değişimin 2011 seçimlerindeki taleple bir ilgisi olabilir.
Son dönemde attığı yanlış adımlara bakalım.
EXPO’daki İzmirlilerin istifa depremi…
Mahmut Özgener, Ender Yorgancılar ve Işınsu Kestelli ‘şok’ bir kararla İzmir’in önündeki en büyük hedef olan EXPO 2020 yolculuğundaki rollerini bıraktı.
Ve bırakırken üçü aynı dili konuşuyordu. Sayın Vali ile görüş ayrılığı yaşadık.  
Hata ondaydı, bundaydı.
İş bu noktaya vardıktan sonra hiç önemli değil.
EXPO gibi bir önceki süreçten deneyim sahibi olunan önemli bir hedefe yürürken en küçük arızanın/çatlağın bile sonucu büyük olur.
CHP’li yerel yönetimin bu işin dışında tutulması ya da bu süreçte başına gelenler (700 polisle basılmak gibi) EXPO sürecinde yeterince yara açmışken Haziran’daki sunum öncesi yaşanan istifalar güçlü rakiplerin elinde İzmir’i devre dışı bırakacak mühim bir koza dönüştü.
*
Efendim, unutulur. Bu işten bir şey çıkmaz’.
Siz öyle zannedin. Gündemin ışık hızıyla değiştiği Türkiye gibi bir ülkede belki unutulur. Ama uluslar arası arenada en küçük çizikler bile günü geldiğinde kullanılmak üzere bir kenara not edilir.
Kasım 2013’teki oylamadan sonra konuşulmak üzere bu meselenin üzeri örtüldü. Ve Sayın Vali’nin EXPO’ya ‘okyanus ötesi takviyeler’ yaparak yola devam etmesi sağlandı.
Ama bu krizden başta EXPO yolculuğunun perde arkasındaki kaptanı olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olmak üzere kimse memnun kalmadı.
Mahmut Özgener’in devre dışı kalmasıyla AK Parti potansiyel bir Büyükşehir adayından olurken EBSO ve VOB Başkanı’nın dışarıda kalması da EXPO’nun İzmir ruhunda gözle görünür bir boşluk yarattı.
Vali dediğin idarecidir.
Devletin ciddi yüzüdür.
Krizleri yaratmak için değil yönetmek için gönderilmişlerdir. Sayın Vali EXPO krizinin yaratanı değilse de yöneteni de olamamıştır.
Ama İzmir’in Sayın Valisi son dönemde ipin ucunu bir parça kaçırmış görünüyor.
9 Eylül krizini unuttuk sanmayın.
İzmir gibi ulusal kurtuluş savaşının başkahramanı olan bir kentte sadece kentin değil ülkenin kurtuluşunu simgeleyen ‘bayrak töreninin’ iptalini görmeyen (Kocaoğlu gibi), sonrasında yaşanan ‘imza krizinin’ göbeğinde kalan da Sayın Vali’dir.
Dahası İzmir’in kurtuluş gününde yurtdışında olan da odur.
Ve son kriz: İl Genel Meclisi Başkan ve üyelerine kapı kilitleme meselesi.
Yeni düzenlemeyle zaten kapatılacak olan İl Genel Meclisi’ni bir yıl önceden kapatıp günlerce konuşulacak bir haberin öznesi olan Sayın Vali.
Baştan söyleyeyim… Eğer Sayın Vali, İl Genel Meclisi Başkanı ve üyelerine o salonu kapatmamış olsaydı, yapılan açıklamalar en fazla gazetelerde birkaç sütun/santim yer alacaktı.
Belki televizyonların haber bültenlerine bile girmeyecekti. Haber portallarının manşetlerine bile çıkmayacaktı.
Ama halen yürürlükte olan yasalara göre ‘yerel parlamento’ kabul edilen İl Genel Meclis üyelerine kapıları kapattığınız anda iş değişir.
Zaten değişti de… Açıklamanın bir önemi/anlamı kalmadı.
İzmir halkının iradesiyle görev alan seçilmiş meclis üyelerine kapı kilitleyen, onları ‘otoparkta’ açıklama yapmak durumunda bırakan bir devlet/kamu görevlisine dönüştü Sayın Vali. Hem de her fırsatta ‘millet iradesinin’ altını çizen bir Başbakan tarafından idare edilen bir ülkede…
İzmir’in demokrasi tarihine adını ‘meclis üyelerine kapı kilitleyen vali’ olarak  ‘altın harflerle’ yazdırdı. Ve de İzmir’in siyasi fotoğrafını çekmeye gelen CHP’nin 2 nolu ismi Adnan Keskin’in, ‘İktidarın silahsız müfrezesi’ ithamıyla karşı karşıya geldi.
Anlaşılan o ki son kararname öncesi ismi ‘gidecekler listesinde’ gözüken ama son anda EXPO üzerinden makama tutunduğu iddia edilen Sayın Vali 5 yıllık İzmir maratonunda yoruldu.
İl Genel Meclisi vakasında olduğu gibi attığı her yanlış adım bu saatten sonra AK Parti’nin İzmir siyasetine zarar verecektir Sayın Vali’nin…
**
Yaşanan olaylar bu yorumları kaçınılmaz kılsa da hala Vali Kıraç’ın ipin ucunu ele geçirmek gibi bir şansı var. İzmir gibi demokrasinin başkenti, eleştiri kültürü yüksek ve muhalefetin iktidar olduğu bir kentte görev yaptığını hatırladığı sürece tabi ki…
İzmir Valisi Kıraç’ı ‘il genel meclis üyelerine kapı kilitlerken’ değil 150 bin İzmirlinin ulaşımını kilitleyen İZBAN krizine müdahale ederken görmek isteriz mesela…
Bakan Yıldırım’ın Ankara’dan müdahale ettiği Başkan Kocaoğlu’nun sabahın 7’sinde grevci makinistleri ikna için uğraştığı ortamda bu kentin Valisi de orada olmalıydı.
Kenti içi ulaşımı allak bullak eden grevci işçilerin bir gün önce Bayraklı Tepekule’de ‘200 kişilik’ bir toplantı yapıp o kararı aldığını İZBAN Genel Müdürü Sebahattin Eriş’ten önce Vali Kıraç öğrenmeli ve sabahı beklemeden o krizi yönetmeye başlamalıydı mesela. Vali denince halen Ankara’da görev yapan Alaaddin Yüksel’in bir sel baskını sırasında gecenin bir yarısı ayağına geçirdiği ‘sarı çizmeleri hatırlamam’ bundan olsa gerek.
*
Ve son sözüm İrfan İçöz’e… İzmir’i bağrından çıkmış, herkesin önemsediği, Özfatura’nın prenslerinden, AK Parti’nin adaylarından İçöz’e… İl Genel Meclisi krizinde Vali Kıraç kadar hatalı bana göre. Meclisin başkanı, o meclisin hatta Özel İdare’nin tarih olmasını öngören yasal düzenlemeye karşı ‘basın açıklaması’ yapacak diye Vali’den izin mi alınır?
Sonuçta açıklamayı yapacak olan ‘terör listesindeki bir örgütün’ İzmir yapılanması değil.
4 milyon İzmirlinin oylarıyla seçtiği O meclisin başkanı…
CHP’liler açıklama yapmak istiyor ne yapalım Sayın Valim dersen…
O da kapatın kapıları der geçer.
Ve olaylar bu noktaya kadar gelir.