GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Ekim 2012 Pazartesi

Perşembe’nin gelişi…

Bugün sabah saatlerinde işe gitmek üzere İZBAN istasyonlarına gelen yaklaşık 100 bin İzmirli büyük bir şok yaşadı.
Makinistler greve gitmiş, trenler çalışmıyordu.
Şok dalgası anında, önce İZBAN yönetimine ardından da şirketin yarı yarıya ortağı olan Büyükşehir Belediyesi ve Ulaştırma Bakanlığı’nda da hissedildi.
Başkan Kocaoğlu’nun İZBAN’ın Çiğli’deki merkezine kadar gidip makinistleri ikna çabaları sonuç vermedi.
Ardından İZBAN’ın diğer yüzde 50’sini oluşturan bakanlık girdi devreye…
Bakan Yıldırım ve TCDD yönetiminin çabaları da çözüm olmadı.
*
Ve bir kısa mesajla 2 yıllık emektarlar işsiz kaldı.
Tıpkı THY’deki ‘hostes' ayaklanmasındaki gibi…
*
İZBAN’ın resmi açıklamasını okudum.
“İZBAN A.Ş.’de görev yapan makinistlerin, toplu iş sözleşmeleriyle ilgili görüşmelerin neticesini beklemeden, önceden bilgi vermeden ve kanunlara aykırı olarak görev bölgelerine gelmeyip trenleri çalıştırmamaları, İzmir halkının çok büyük mağduriyetine neden olmuştur” şeklinde başlayan açıklama beni tatmin etmedi.
 
Kanunsuz, izinsiz eylemden söz edip işten çıkarmalara yasal kılıf bulmak, adım adım ‘geliyorum’ diyen krizi bugünlere taşıyanları haklı çıkarmıyor çünkü.
Yasal açıdan bu açıklamanın haklı bir zemini olabilir. Lakin hakkaniyet, vicdan ve adalet terazisinde karşılığı yok!  
İZBAN’ın resmi açıklamasından öğrendiğimize göre Aliağa’dan Menderes’e kadar uzanan 80 kilometrelik hatta günde 170 bin yolcu taşınıyormuş.
Dikkat! Patates çuvalı değil insandan söz ediyoruz. 
Hedefin günde yarım milyon yolcu olduğunu biliyoruz. Daha şimdiden İzmir’in toplu taşımasında çok önemli bir yükü kaldıran sistemin en büyük sorunu ‘iki başlı’ yönetim… 
Her ne kadar Türkiye’de yerel yönetim ve merkezi idarenin başarıyla hayata geçirdiği bir projeden söz ediyorsak da, iki başlı yapıdan kaynaklanan ‘zafiyeti’ de görmezden gelemeyiz.
 
Makinistlerin ‘şok’ iş bırakma eylemi yolcular için sürpriz olabilir.
Biz gazeteciler için de olabilir. Hatta şirketin paydaşları, ortakları için de sürpriz olabilir ama İZBAN yönetimi için olamaz. Büyük bir ihtimalle de İZBAN’a ‘başmüdür’ yapılan TCDD emektarı Sebahattin Eriş’in olacaklardan haberi olmuştur.
Olmuştur ama elinden bir şey gelmemiştir. Eğer 100’e yakın makinistin iş bırakma eylemini yolcularla aynı anda öğrenmişlerse zaten 'ortada ciddi bir yönetim boşluğu var’ demektir.
 
Sonuçta yerel yönetim-merkezi idare işbirliğinden söz etsek de başka bir pencereden baktığımızda hükümetle-belediye ya da ‘AK Parti ile CHP ortaklığından’ söz ediyoruz.
Sancının birincil kaynağı bu… Mesele siyaset yapmaya geldiğinde AK Partililer de CHP’liler de mangalda kül bırakmıyor. ‘Aliağa-Menderes’i biz yaptık’ tezini canlı yayınlarda ‘Benim babam senin babanı döver’ mantığı üzerinden tartışan, sistemi sahiplenme yarışını dahası günde 170 bin kişiyi taşıyan sistem üzerinden oy kapma yarışını ha babam sürdüren politikacılar, gelinen noktada krizin müsebbibi olarak da topu birbirlerine atabilirler. Buna hazırlıklı olmak lazım.
Ama baştan söyleyeyim şu anda ‘genel müdürlük’ koltuğunda TCDD yetkilisi otursa da ortaya çıkan krizin faturası da tıpkı şirket ortaklığı gibi fifti fiftidir.  
Çünkü projeyi hayata geçirmek için ‘bol sıfırlı’ rakamlar harcayan ve bununla övünüp İzmir seçmenine ‘kahraman biziz’ mesajı vermeye çalışanlar, aylardır ‘yok pahasına’ çalıştırılan işçilerin aldığı bu karara da saygı duymak zorundadır bugün.
Çünkü bu kriz İZBAN’ın açıklamasında olduğu gibi kapıyı bir anda çalan bir kriz değildi. İki ay önce işçiler ültimatom vermiş, sakal bırakma, makyaj yapmama eylemleriyle Ramazan Bayramı sürecinde benzer bir krizin eşiğinden dönülmüştü.
Ve Eylül başında bir televizyon kanalının canlı yayınında ‘Aliağa-Menderes’i siz yaptınız/biz yaptık’ kavgasına tutuşan İzmir Milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Aydın Şengül’e hitaben kaleme aldığım yazıda da böylesine bir krizin kapıda olduğunu hatırlatarak, “Bırakın ‘sen-ben’ kavgasını… 250’ye yakın emekçinin/işçinin sorunu için ortak bir çözüm üretin’ demiştim.
Politikacılar 'siz/biz kavgasından öteye gidip 'insani soruna' çözüm üretemeyince olanlar oldu.
Daha bugün bir gazetenin manşetinde aynı tez vardı. 
‘Aliağa-Menderes’in yüzde 78’ini TCDD’nin yaptığı yazılmış büyük puntolarla manşetten...'
4 Eylül tarihindeki ‘’Yüksel-Şengül kavgasında kim haklı’ başlıklı yazıda belirttiğim üzere… İster TCDD ister İzmir Büyükşehir yapmış olsun. Sonuçta bugün itibariyle 200 bine yakın İzmirli’nin kullandığı proje yine İzmirli’nin vergileriyle hayata geçti. Para ne Başkan Kocaoğlu’nun kesesinden ne de Bakan Yıldırım’ın kasasından çıktı.
Kavgayı/tartışmayı bu zeminde yapmak son derece yanlış… 
O günde söyledim bugün de tekrarında fayda var.
İZBAN üzerinden siyaset yapmak ya da oy kapmaya çalışmak yerine sistemde çalışan, emek veren insanlara ‘insanca yaşayacakları’ bir ücret vermenin yollarını arayın. Makinistlerden önce altı üstü 250’ye yakın çalışanla aylardır anlaşma imzalamayan dişe dokunur bir maaş artışı ve sendikal hak garantisi veremeyen yönetimi sorgulayın.
Bildiğim kadarıyla makinistler kadar diğer personel de dertli. Şu anda trenleri götürmeye çalışan TCDD emeklisi 20 kadar makinist var. Onlar neden grev yapmadı?
Çünkü onlar başından beri diğer makinistlerin iki katı maaşla yani 2 bin liraya yakın parayla çalışıyor. Peki bu kriz yerel seçim öncesi en büyük silahı ‘taşeronu bitirmek’ olan, aynı iş kolundaki şirketi Metro'da İZBAN'dakinin iki katı maaş ödeyen İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yakışıyor mu?
Ya da proje için 2 katrilyona yakın para harcamakla övünen İZBAN'ın diğer ortağı TCDD’ye… (Kaldı ki TCDD aynı işi yapan kendi personeline İZBAN’dakinin iki hatta üç katı maaş ödüyor)
Aylar önce 300’e yakın itfaiyecinin ‘yasal boşluktan doğan’ mağduriyeti için bir kaşık suda kıyameti koparanlar…
Ya da ‘taşeronu bitirdik’ narasıyla meydanları inletenler…
Ve de İZBAN için en çok sıfırlı rakamı biz harcadık diye hava atanlar…
Hepinize sesleniyorum.
Başta makinistler olmak üzere 250’ye yakın İZBAN çalışanına hak ettikleri ücreti vermek zorundasınız. THY’deki gibi SMS’le işten çıkarmak, sistemde bir yılı aşkın süredir alın teri döken insanlara yapılmış en büyük saygısızlık, kadir kıymet bilmezliktir. Kısaca emek gaspıdır. 
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir misali adım adım geliyorum diyen krizi bugünlere nasıl getirdiyseniz bugün çözecek de sizlersiniz.
Kimse zeytinyağı gibi üste çıkmaya, topu taca atmaya kalkmasın…
İzmir halkı her şeyin farkındadır.