GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
1 Mart 2023 Çarşamba

Vakti zamanında… Bir kenara not etmişiz…

Memleketin tansiyonu yüksek… Gündemin nabzı bir hayli hızlı atıyor…

Bütün bu olup bitenlere, elimizden yitip gidenlere akıl erdirmek elbette çok zor… 

Kafalar karışık, zihinler bulanık, kalpler kırgın, yürekler bungun…

Sevinçten, gururdan, huzurdan çok uzun zamandır uzak kalmış bu memleket ahvalinde…

Geçtiğimiz Pazar günü Antalyaspor -Beşiktaş arasında gerçekleşen Spor Toto Türkiye Süper Lig maçında…

Beşiktaş tribünlerinden “Çocuklar hep gülsün ”sloganı ile “Bir başkadır benim memleketim” şarkısının nağmelerinin içtenliğinde… 

Depremin meydana geldiği saati hicvedercesine, maçın dördüncü dakikasının onyedinci saniyesinde…

Beşiktaş taraftarları deprem bölgesindeki çocuklar için; rengarenk, yumuşacık peluş oyuncakları sahaya fırlatıyorlardı…

Her bir oyuncağın yumuşaklığı ve sıcaklığı…

Sevgi, şefkat, sarılma ve kucaklaşma metaforu şeklinde sağanak halinde tüm yüreklere yağıyor...

Ve… Gözlerden süzülen bir damla yaş, yüzlerde beliren birer minik gülümseme ile

Memleketin yüksek tansiyonu ve nabız hızı bir kaç dakikalığına da olsa düşüyordu.



***

Tam da…

Yaşanan bu afetle birlikte bütün ümitlerimizin enkaz altında kaldığını düşünerek…

Güvendiğimiz hangi dağa baksak, üstüne karlar yağmış dediğimiz şu günlerde.

Dağlar gibi güçlü bildiğimiz, her afette dağlar kadar güvendiğimiz Kızılay ile ilgili çeşitli söylentiler basında manşet oluyordu.

Depremin üçüncü gününde… Dondurucu soğukta… Binlerce vatandaşımızın çok sayıda çadıra acilen ihtiyacı olduğu bilinirken…

Kamu yararına çalışan ve kâr amacı gütmeyen kurum olarak ezber ettiğimiz Kızılay’ın…

Haluk Levent’in kurucusu olduğu, değerli çalışmaları ile dikkat çeken Ahbap adlı sivil toplum kuruluşuna ve Türk Eczacılar Birliğine…

Depremzedelere dağıtılmak üzere, çadır ve konserve yiyecek sattığı yönündeki bir haber…

Bütün harareti ile siyaset dünyasının tam orta yerine düşüyor…

Ve… Düzenlenen bir soru önergesi ile meclis gündemine taşınıyordu.

Yaşanan bunca kederin  içinde milletimizi daha da üzen bu skandal haber…

Gözümüzün nuru Kızılay'ın… Savaş, sel, deprem, salgın hastalıklar gibi her türlü afette

Kayıtsız şartsız Türk milletinin ve tüm insanlığın yanında olacağına can-ı gönülden inanan…

Doğruluğu, dürüstlüğü şiar edinen ve bu hasletlerle yaşayan insanlara…

İnandığı ve güvendiği değerlerlerle ilgili… Kocaman bir sükut-u hayal daha yaşatıyordu.

***

155 yıl öncesinde Osmanlı idaresindeki Anadolu topraklarında Hilal-i Ahmer adıyla kurulan…

Cumhuriyetin kurucusu Gazi M. Kemâl’in önerisi ile… 1935 yılında adı Kızılay olan…

Bu güzide kurumun, evrensel  ilkeleri ile tarihe mal olmuş saygınlığını…

Ve de  bu yadigar bir kuruma yürekten inanmış; namuslu, ahlaklı, vicdanlı insanların ilkeli duruşlarını takip ederken…  

Asrın felaketinde… Deprem bölgesine yapılan yardım kampanyalarına…

Ayni ve nakdi yardımlarla katılan halkımızın yürekten gelen samimiyetine…

Kumbarasındaki harçlığını seve seve bağışlayan o güzel yavrularımızın tertemiz safiyetine…

Bu büyük acılara parmaklarındaki alyanslarını bağışlayarak çare olmaya çalışan yaşlı çiftin tefekkürüne…

Velhasılı… Bu büyük milletin örnek dayanışmasına…Gözyaşları içinde şahitlik ediyorduk.

***

Bugün yaşadığımız memleket ahvalinde…

Çokça şayia bulaşmış, bol dedikodulu ve tevatürlü bu güvensizlik ortamında…

Biz yaştakiler… Yani… Yetmişine merdiven dayayan mutlu Cumhuriyet çocukları…

Büyük bir şaşkınlık içinde… Bütün bu yaşananlara şahitlik etmek de varmış kaderde diyerek…

Mazide bıraktığımız ve zihnimizin bir kenarına not ettiğimiz her güzellik gibi…

Memleketin güzide kurumlarından şefkat yuvası Kızılay’a dair…

Bütün güzel anıları da hatırlama gayreti içinde buluverirken kendimizi.

Vakti zamanında bir kenara bir bir not ettiğimiz o kıymetli  anıları bir bir  hatırlıyor…

Söze vaktiyle diyerek başlayarak…

Her bir anının anlamını düşüne düşüne.. Tekrar tekrar, bir bir okuyorduk.

***

Kar beyazı patiska üzerine annesinin işlediği… Kızılay’ın  alameti farikası, sola doğru bakan kırmızı hilali… Okul önlüğünün kolunda gururla taşıyan bir çocuğun su damlası kadar saf duyguları…

Kızılay haftasında… Kartondan yaptığımız Kızılay çadırını eller üstünde özenle okula götürüşümüzü…  

Harçlıklarımızla okuldan aldığımız Kızılay pullarını  defterimizin sayfasına yapıştırdığımız anda yaşadığımız o anlatılmaz sevinci… 

Boynuna asılı beyaz teneke üzerine kırmızı hilalli yardım kumbarası ile yardım toplayan gençlerin yüzünü aydınlatan onuru…

Fitre ve zekatların konulduğu ve üzerine bağış miktarının yazıldığı sarı zarfa gösterilen ehemmiyeti…

Kurban derilerinin mutlak surette Kızılay’a bağışlanmasının verdiği huzuru…

Radyolardan duyulan kan anonsu ile… Kızılay kan merkezlerine can-ı gönülden koşan kan bağışçılarının yaşadığı gururu…

Geleceği inşa edecek nesiller…Yine aynı  şevkle, aynı heyecanla, aynı gururla ve aynı övünçle yaşayabilirler mi bilinmez.

Lakin…

Bir milletin tarihinde… Oldum olası…

Dünden bugüne, bugünden yarına… Doğruya ve yanlışa dair ne yaşandıysa …

Vaktiyle … Olmuş bitmiş, yitip gitmiş, kazanılmış kaybedilmiş ne varsa…

Tarih denilen zabıt katibi… Bir kenara, bir bir not etmekte…

Günü gelince… Yeni nesiller okusun diye.