GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
31 Aralık 2016 Cumartesi

“Tek Kutuplu Dünya” ile vedalaşırken

2016, tek kutuplu yeni dünya düzeninin son bulduğu yıl olarak belleklerimizde yer edecek.
Bu bir kehanet değildir; Kapitalist sistemde küreselleşmenin yol açtığı siyasal ve ekonomik yıkım sonucu, Tek Kutuplu Dünya’nın sonunun de facto ilanıdır.

1989’da Berlin duvarının yıkılması ve ardından, 1991’de Sovyetler Birliği’nin resmen dağılması, soğuk savaş döneminin sonu oldu. Kapitalist sistemin bu zaferi, tarihin sonunun ilanı ve tek kutuplu dünya düzenine geçiş imkânıyla taçlandı. 
Dünya’nın efendileri ve liberal kuramcılar, zafer sarhoşluğuyla, kapitalizmin, insanlığın doğal durumunun gereği olarak ortaya çıkmış biricik sistem olduğunu, söylediler.
Postmodernist düşüncenin entelektüel öncülüğünü yaptığı küresel kapitalizm böylece bütün ihtişamı ve kudretiyle Dünya sistemi oldu.
Küreselleşen kapitalizm, insan hakları-serbest pazar-demokrasi kavram ve olguları üstünde yükselen bir cennet vaat ediyordu. Amerikan rüyası, sağcısıyla solcusuyla herkesi etkisi altına almıştı. Devletler ve sınırlar sorgulanıyordu. Enternasyonalizm çökerken, globalizasyon yükseliyordu.
Gelin görün ki, kapitalist sistemin bu baş döndüren küresel başarısı, çok değil, 25 yıl içinde çöktü.
2017’ye girerken, insanlık biliyor ki, tek kutuplu dünya fikri 2016’da kaldı; Bir dönem kapandı.
Dünya sistemi kapitalizmin küresel zaferinin, tam anlamıyla bir Pirüs zaferi olduğunu artık kapitalistler de kabul ediyor. Gelişmeci, ilerlemeci politikaların insanlığa getirdikleri, yıkım üstüne yıkım yaşatıyor. 
Herkese bolluk ve zenginlik vaat eden kapitalist sistemin küreselleşme sürecinde kullandığı enstrümanlar, insanlığı çok daha yoksul ve yoksun kıldı. Kapitalistlerin payına daha çok para ve mal mülk düşerken, iyice yoksullaşan halkların payına sadece açlık, kan ve gözyaşı düştü.

2017 yılı hiç umut vermiyor. Kapitalist sistemin başına açtığı büyük belaların mağduru insanlık huzur ve barış ararken, “Çıkış nerede?” diye soracak. 
Ve 2018 yılının şafağında da muhtemelen yine, “Çıkış nerede?” diye soracak, büyük insanlık; Fakat bu defa daha da yoksul, daha da umutsuz olarak…
Mesele şu ki kapitalist sistemde çıkış yok! Yeryüzü artık sistem krizi yaşıyor. Dahası, bir uygarlık krizi giderek görünür hale geliyor.
Kapitalist sistemde çıkışlar tükendi. Sistem dengeden çıktı ve artık yeniden dengeye dönemiyor. Yoksulluk genişliyor ve derinleşiyor. Öte yanda, bir avuç kapitalistin kontrolündeki büyük servetler anbean büyüyor; Öyle ki, sınırsızca biriken sermaye yeniden üretime dönüp tüketiciye ulaşamıyor.
Kapitalistler servetlerinin altında kaldılar, paranın içinde gerçekten boğuluyorlar.

Evet, tek kutuplu dünya düzeninin sonuna geldik. Lakin yoksulların başı göğe ermeyecek. Kapitalistler kendi aralarında güç ve iktidar kavgasına girdiler. Dünya bir kere daha cehenneme döndü dönecek.
Küresel kapitalizmin yaptığı büyük tahribat, milliyetçi ve popülist tepkilerin yükselmesine yol açtı. Devletler ve sınırlar değişmek bir tarafa, aksine, yeniden insanlığın sığınağı oldu. Otoriter yönetim biçimleri, toplumsal alanda itibar kazanıyor. Faşizmin sahneye çıkması an meselesi… Uzun sözün kısası; 2017 yılı, iyi bir yıl olmayacak.

Bir gazetecinin “Aydınlanma nedir?” sorusuna Kant aşağıdaki yanıtı vermiş:
“Aydınlanma, insanın kendi kabahati sonucu ortaya çıkan ergin olmama durumunu aşmasıdır. Ergin olmama, kişinin kendi anlama yeteneğini başkasının yol göstericiliği olmadan kullanamaması demektir. Kendi kabahati olması da, bu ergin olmamanın, anlama yeteneğinin eksikliğinden değil, başkasının yol göstericiliği olmadan bu yeteneği kullanma kararlılığı ve cesareti eksikliğinden kaynaklanması demektir.” (Kaynak: İnsan Hakları Kavramları Ve Sorunları. İoanna Kuçuradi.)
Kant bu yanıtı 1784 yılında vermiş. İnsanlık durumuna bakılırsa, aradan geçen 232 yıl boyunca, Aydınlanma sanki hiç yaşanmadı… 
2017’de her şey gönlünüzce olsun.