GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
16 Haziran 2022 Perşembe

Ölmeyen aşk!

Bu yaşanmış öykü...

İzmir Alsancak’ta doğup, büyümüş...

Bugün 60’lı yaşlarını süren...

Her “delikanlı” kadın ve erkeğin yaşadığı...

Ve dahi yaşattığı...

Bir demet Yasemen gibi...

Koklamaya doyamadığı anılar manzumesinin...

Ölümsüz(!) bir parçasıdır...

Başlıyoruz...

***

1975’in Eylül’ü...

İzmir, o ayda bile yapış yapış sıcak...

Akşam saatlerinde başlayan serinlik...

Az-biraz ürpertiyor ama...

O’ssun varsın...

Yürekler deli gönül olmuş...

İzmir’in meşhur imbatı yelpaze gibi...

***

Mekan, Birinci Kordon’daki Karina Disko...

(Çocukluğumuzun Altay Lokali...)

Deniz üstünde emsalsiz güzellikte...

Gençliğin başkenti gibi...

Şimdi yerinde yeller esiyor...

İçeri girdiniz mi...

Sigara, içki ve halı kokusu genzinizi yakıyor anında...

Tanıdık bir grup var; kızlı-erkekli...

Çoğu birbirinin kuzeni-yeğeni...

Yaşları pek öyle kakara-kikiri yaşları değil...

Masanın moda içkisi, votka-limon...

Aralarında yaşça büyük Mehmet Refik Soyer ve eşi de var...

Delikanlılardan en gösterişli olanının adı, Ahmet...

Uzun boylu, yakışıklı...

Aile şirketlerini (soğukhava deposu ile un fabrikası) yönetiyor...

Taş çatlasın, 22-23 yaşlarında...

Hani...

Gömlek yakalarının yaprak gibi kocaman...

Pantolonların ise İspanyol paça olduğu günler...

Grupta bir kız var...

Uzun boylu, kuğu gibi...

O günlerin çok popüler sinema yıldızı Hale Soygazi’ye benziyor ama...

O’ndan çok daha güzel ve çekici...

Adı, Mine...

Çamlaraltı mezunu, henüz 20’sine bile basmamış...

***

Pist kalabalık ama...

Yakışıklı Ahmet, dünya güzeli Mine’yle dans etmeyi…

Kafaya koymuş, fısıldar gibi soruyor:

“Dans edelim mi?”

Mine, ses çıkarmıyor; sadece yerinden doğruluyor...

Pistte kendilerine yer bulmak için ilerlerken...

Ahmet, diskonun DJ’i ile göz göze geliyor...

Mesaj alınmıştır...

Az sonra...

Ahmet’le “bütünleşen” o melodi...

Bir anda bütün Karina’yı sarıyor...

50 yıl öncesinin unutulmaz bir Rolling Stones şarkısı...

(Hala dillerde...)

“Angie” çalmaya başlıyor...

Muhteşem bir slow...

Mick Jagger, o şarkıda sevgilisine sesleniyor:

“Bu kara bulutlar ne zaman dağılacak? / O bulutlar bizi buradan nerelere götürecek?”

Ahmet’in kolları Mine’nin belinde...

Gözler birbirlerinden başkasını görecek gibi değil!

Bu “Angie” parçasının büyüsü...

Ahmet, genç kızın kulağına fısıldıyor:

“Bu parçayı sevdin mi?”

Mine, gözlerini kırpıyor “evet” anlamında...

Ahmet’e daha bi’cesaret geliyor:

“Çıkalım istiyorum; tabii sen de istersen?”

Mine’nin cevabı tek kelime:

“Hayır!”

Ahmet’in pes etmeye niyeti yok:

“Ama ben ciddi düşünüyorum...”

Gözler buluşuyor yeniden...

Alsancak’ın güzel kızı...

“O zaman olabilir” diyor...

Ah, aşk...

Ahmet’in kanatları olsa...

Sevinçten uçacak o an...

***

Sahne değişiyor...

Bir kaç gün sonra Mine’lerin evindeyiz...

Genç kızın dedesi...

İzmir’in tanınmış tacirlerinden Kale Ticaret’in sahibi Nurettin Çetinyılmaz...

Yemekten sonra ufaktan taşı atıyor Mine’ye:

“Biliyorsun seni isteyen var! Zamanı geldi artık...”

Genç kız, “Biliyorum” dercesine başını sallıyor:

“Onun çok sert bir sesi var... Ama Ahmet’in sesini, konuşmasını herkes beğeniyor!”

Ev ahalisini şaşırtan bu çocuksu cevaptan sonra...

“Ooo, kim bu Ahmet?” şoku yaşanıyor Mine’lerin evinde...

***

Mine ile Ahmet’in çok mutlu bir evliliği oldu...

Birbirlerine hep aşkla baktılar...

Dürüst oldular sevdalarına...

Aşklarını masal yapmak yerine...

Parmakla gösterilecek saadetlere yelken açtılar...

Önce Levent geldi aileye...

Sonra Zeynep...

Mutlulukları perçinlendi...

Ahmet de popüler bir ailenin oğluydu...

Sevenleri ordu gibiydi...

Ama...

Ne milletvekili olurken...

Ne KİPA’yı yaratırken...

Ne İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin belediye başkanı olurken...

Kendisinin önüne...

“Piriştina” soyadını koymadı...

Fıkralara bile konu olan...

“Arnavut İnadı” vardı sadece...

Sabit fikirli değildi...

Ama, laf aramızda “Zor Adam”dı...

Çocukların yanında hiç tartışmazlardı...

Mine’sine adıyla seslenmez...

Hep “Minik” derdi...

İşte, o “Minik”...

Dağ gibi eşini kaybettiği gün...

Tek kelime çıktı, ardı ardına dudaklarının arasından:

“Gitti... Gitti... Gitti...”

***

Bitiriyoruz...

Kahpe Felek...

18 yıl önce dün Ahmet’in kalbine fiske atıp durdurmasa...

An itibarıyla 12 gün sonra...

Yani, 28 Haziran’da...

Mine ile Ahmet...

46’ıncı evlilik yıldönümlerini...

Evlatlarıyla...

Torunlarıyla...

Ve dahi...

Birbirlerinin kolundan hiç çıkmayan aile dostlarıyla kutlayacaklardı...

Kim bilir?

Belki de...

Efsane Ahmet Piriştina...

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Reis koltuğunda...

23’ünci yılını doldurmuş...

25’inci yılına yelken açmış olacaktı...

Aynen...

Belediye başkanlığına…

Aynı partiden (DSP) birlikte aynı gün başladıkları…

Eskişehir’in 84 yaşındaki Efsane Reisi Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen gibi...

(Pekala olabilirdi…)

Kader işte, ne diyeceksin?

Nokta...

Hamiş: Bu yazıyı, ilk kez iki yıl önce 15 Haziran’da kaleme aldım… Delikanlılık arkadaşımı, Nükhet Duru’nun şarkısındaki gibi, Sezen Aksu’nun sözleriyle “Adamların Adamı”nı büyük aşkıyla hatırlayalım ama sağ oldukça hiç unutmayalım diye… Işıklar’da uyusun:

“Ah koca oğlan oyun ettin / Bu iş burada bitmez / Söylenecek çok söz kaldı / Sana bir ömür yetmez / Ah nerelere gittin aman söyle / Bu ayrılık ne yaman söyle / Adamların adamı, uykuda mısın?”

Sonsöz: “Beni çok özle, bir daha bu kadar sevmeyecekler seni... Aşksız olma ki, ölü olmayasın... Aşk’ta öl ki, diri kalasın... / Hz. Mevlana...”