GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
15 Haziran 2022 Çarşamba

Komşu bir ‘delilik’ yapar mı?

Aklınıza gelebilecek en kötü senaryolar…

Savaşın yarattığı acımasız tabloların yerine tutamaz…

***

Bir asır önce…

Takvimler 26 Ağustos 1922’yi gösteriyor…

Kurtuluş Savaşı’nın son halkası…

Büyük Taarruz karşısında…

Kanla beslenen işgalci Yunan…

İzmir Marşı’ndaki gibi…

Bozulmuş yel misali İzmir’e doğru kaçarken…

Ege’nin her köşesini…

Cehennem aleviyle tutuşturuyordu…

Mezalim (zulüm) korkunçtu…

***

Yunan araştırmacı yazar-gazeteci Tasos Kostopulos…

“1912-1922 Savaş ve Etnik Temizlik” adlı kitabında…

Kaleme almış aşağıdaki satırları:

(Yunan doktor anlatıyor) “Uşak yakınlarındaki köyde Türk kadınları, çocuklar ve yaşlılar camiye kapanmışlardı… Bizim askerler topladıkları otları yakıp caminin penceresinden içeri attılar... Dumandan kaçanlar dışarı koşmaya başladılar… O zaman da bizim reziller, kadın ve çocuklara her biri talim tahtasıymış gibi ateş etmeye başladılar...”

(Köprühisar / Yunan subayı anlatıyor) “Eve girerken içeriden sesler geliyordu... 10 kadar Yunan askeri bir Türk kızının eteklerini kaldırmışlar zorla dans ettiriyorlardı… Bana, (Gel sen de mezeden tat…) dediler… Türk kızı yanıma koştu ayaklarıma kapanarak (Beni kurtar…) dedi… Askerlerden biri süngüsünü çıkarıp bana doğru yöneldi… Kaçmak zorunda kaldım... O kızın çığlıklarını hala unutamıyorum...”

(Binbaşı Panagakos anlatıyor) “Uşak’ta Türkler korkudan ailelerini gece mezarlıklarda gizliyorlardı... İki Yunan askerinin tecavüz etmeye çalıştığı bir genç kızı kurtardım… Annesi koşarak ellerimi öpmeye başladı... Az ilerde diğer iki kızı yerde cansız yatıyordu…”

***

Bir asır sonra…

O kana susamış vahşileri…

Türk askeri İzmir’den denize döktü…

Yunan…

Kaçarken bile yapacağını yapmıştı…

Her yeri yakıyordu…

***

Bir asır boyunca…

Yapmadıkları lanetlik kalmadı…

Komşu dediğimiz Canavar…

Ne yasa dinledi ne antlaşma…

Ege kıyılarını süsleyen adaları…

Gözümüzün önünde silahlandırdılar…

***

Yunan Cuntası, 48 yıl önce Kıbrıs'ta darbe yaptı…

Cunta’yı arkasına alan EOKA…

Kıbrıs’taki soydaşlarımızın kanını akıttı su gibi…

Ecevit…

“Kıbrıs’a barış götürüyoruz” diyerek…

Yunan’a esaslı bir’tokat daha attık…

Barış geldi ama…

Yunan, kurtlanmıştı bi’kez…

***

27 yıl önce…

Durup dururken…

Üstünde ot bitmeyen Kardak Kayalıkları’nda…

Diplomatik kriz yarattılar…

Bayrak diktiler, asker çıkardılar…

O dönemin Başbakanı Tansu Çiller…

“O bayrak inecek, o asker gidecek…” diyerek…

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savaşa hazır olduğunu açıklayınca…

Komşu hemen pıstı!

***

…Ve, bir asır sonra…

(Bugünler…)

***

Bir asır boyunca…

Defalarca ateşle oynadığı için…

Türkiye’den dersini alan Yunan…

Yine kafasını topraktan çıkarmaya başladı…

***

Son bir hafta…

“Komşu” demeye  dilimizin varmadığı Yunan’ın…

Emekli koramirallerinden Yanis Egolfopulos…

(Kardak krizinde de “Adrias” savaş gemisinin komutanıydı…)

Yemedi, içmedi…

Haftanın “savaş çığırtanı” ilan edilmeyi hak kazandı…

Büyük ihtimalle…

Türk Ordusu’nun…

Bir asır önce İzmir’de denize döktüğü Palikaryalar arasında…

Dedesi de yer alıyordu…

O Koramiral ne dedi?

Şunu dedi; boyuna posuna bakmadan:

“Larisa’dan üç füze atsak İstanbul Boğazı’ndaki köprüleri vururuz… Sonra Türklere (Hadi gelin, konuşalım…) deriz…”

Dahası var…

Diyor ki, bizimle savaşmaya can atan Komşu’nun paşası:

“Fransız Rafale savaş uçakları ile Ege’de hava üstünlüğü bizde… Türk Ordusu çok zayıfladı… Türk SİHA’ları bizim için ekmek kırıntısı… Şu an silah üstünlüğü bizde... Türklerden korkmuyoruz… Keşke ilk adımı atsalar…”

Komşu, belli ki…

Ege Denizi’nin “barış denizi” olmasını istemiyor…

Türk tankları girmesin diye…

Meriç sınırına 135 kilometrelik hendek kazıyorlar…

Neden?

Uykularını kaçırdığımız için…

20 yıldır burnumuzun dibindeki adaları silahlandırıyorlar?

Sahi…

O mini minicik adacıklara…

Savaş uçakları inip kalksın diye pist yapılırken…

Top bataryaları inşa edilirken…

Uçaksavarlar yerleştirilirken…

Biz nerelerdeydik?

***

Bu satırlar…

Yunan’ın yaptığı mezalim rüyalarımıza girsin diye…

Bir asır önce…

(Yunan subay anlatıyor) “Arıveren köyüne girdik... Kızlara ailelerinin gözü önünde tecavüz edildi… Askerler o gece yağmaladıkları ipek yorganlarda yattılar…”

Kurtuluş Savaşı’nın gazetesi…

“Hâkimiyet-i Milliye”nin o acıklı günlerdeki manşetleri…

Bunlar milli belge:

Yunan’ın kadınlara yaptıkları tecavüz, üzerinden yüzyıllar geçse unutulmaz… Türklere kendilerini affettirmek için her şeyi yapsalar da, bunu başaramazlar... Binlerce masum kız Yunanlıların eline düşmektense, kurşunla, süngüyle, ateşle ölümü tercih etmişlerdir…”

***

Bitiriyoruz…

Alakaya bak, diyebilirsiniz ama…

Yonca Evcimik’in dillerden düşmeyen bir şarkısı vardı…

Şimdi çalsalar, sözlerine bakmaz yine coşarız…

Parçanın adı, “Kendine Gel!” idi…

Türkçe sözleriyle…

Komşu’ya (efendilik bizde kalsın) ithaf edelim:

“Sözlerine dikkat et sen çizmeyi aşıyorsun…

Herkesin bir sabrı var, bardağı taşırıyorsun…

Sor bir bilene yürümez bu iş böyle…
Aldıkça alttan ben, sen geldin hep üstüme
Ağzından çıkanı duysun kulağın, düştük bu hallere…

Kendine gel sen, kendine kendine gel…

Haddini bil sen, haddini haddini bil…”

İnsan merak ediyor…

Bu Komşu(!) gün gelir bi’delilik yapar mı?

***

Selam olsun, işgal edildiği gün bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan; bittiği gün ise, o ulusun kurtuluş savaşını bitiren İzmirim’e…

Yasu vre!

Nokta…

Sonsöz: “Soysuzlara karşı, soysuzluk etmek mümkündür… Lakin, insan olanın elinden köpeklik gelmez… / Sadi Şirazi – 14. Yüzyılda yaşamış İranlı şair…”