GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
6 Haziran 2022 Pazartesi

Nereden geldik… Nerelere yolcuyuz?

Mayıs’ın son günüydü…

İstanbul’un Bebek sahilinde yürüyüşe çıkanlar…

Gözlerine inanamadılar…

Bir kadın ve bir erkek…

Herkesin gözü önünde cinsel ilişkiye girmişti…

Yoldan geçenler şaşkına döndüler…

Park halindeki bir otomobilin içindekiler ise görüntü çekiyordu…

Birkaç dakika sonra…

Sosyal Medya, yanardağ haline geldi…

Polisler yetiştiğinde…

O kadınla erkeğin müşterek faaliyeti(!) sona ermişti…

Ekip, onların üstünü örtüp merkeze götürürken…

Yaşananlar…

O erkekle kadının umurunda bile değildi…

Bu güzel ülke…

Cumhuriyet Tarihi’nde…

Bu kadar “umuma açık-seçik” kepazelik yaşamamıştı…

***

O rezalet…

Sahil ilçelerinde yaz gecesi sonu masum bi’öpücükle final yapan…

Sıradan bir “Love Story” ile karşılaştırılamaz!

Nice tertemiz aşk filizleri bile…

“Kimin özel hayatına bugüne kadar karıştık ki?” gibilerinden…

Bahtsız cümlelerle karardı; yalan mı?

Şimdi…

Beteri yaşanıyor…

***

Ve, yine bir “seks olayı”

Bu kez kapalı kapılar arkasında ama gürültüsü kocaman…

Taaa, 27 yıl önceydi…

Takvimler, 28 Aralık 1996’yı gösteriyordu…

Fadime Şahin adında bir genç kadın…

O günlerin Aczimendi lideri Müslüm Gündüz’le…

Yatak odasında basıldı…

Eskilerin “cürmümeşhut” dedikleri cinsten…

Kimilerine göre, “suçüstü”

O baskından sonra Aczmendiler’e operasyon düzenlendi…

Tarikat üyesi çok sayıda kişi gözaltına alındı…

Müslüm Gündüz de iki yıl hapse çarptırıldı…

Ne ilginçtir ki…

Tam iki ay sonra (28 Şubat 1996)…

Bu olay…

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ne…

“Postmodern Darbe” olarak geçti…

Ordu, yönetime bizzat el koymak yerine…

Gerek medya gerekse siyaset üzerinden…

Operasyonlarla, “demokrasiye balans ayarı” yapıp…

Yaşayan tarihe “Postmodern Darbe” kavramını kazandırdı…

Ancak, ne gariptir ki…

Her şey…

Yine buram buram seks kokan…

Bir “cürmümeşhut” ile başlamıştı…

N’etekim…

Başbakan Erbakan istifa etti; Refahyol Hükümeti dağıldı…

Yani…

Salak-sepet bir “cürmümeşhut” olayı…

“28 Şubat”ın mihenk taşlarından biri haline gelmiş…

Hatta…

Yaşanmış erotik fantazinin, Aczmendileri bitirme senaryosunun…

Bir parçası olduğu iddia edilmişti…

Ne olursa olsun…

O yatak odası baskını…

Türkiye’nin düzeni için…

Kartların yeniden karılmasına neden olmuştu…

***

Tekrar bugünlere dönelim…

Siyaset arenasındaki atışmaların bir kısmı…

Vatandaşı bezdirmeye başladı…

Sırf bu nedenle…

Milletçe TV’de haber izlemekten vazgeçmek üzereyiz!

Artık…

Haberler yerine…

Ağlatan, kavga ortamı yaratan ve de…

Ertrikanın Allahı’nı yaşayan ve yaşatan…

Sürekli…

Kadın ile erkeğin birbirini aldattığı Türkiye’nin masallaştırıldığı…

Kremalı bir sürecin içinden geçiyoruz…

Demek ki, biz “heyecanı” seviyoruz…

***

Ana haber’de hayat pahalılığına isyan edip…

Boş cüzdanını…

Kameraya doğru uzatan vatandaşın samimiyeti…

Kimi yürekleri sadece “kanatmak” ile kalmasa…

Günler daha aydınlık olmaz mı?

Belediyeler, daha ne kadar?

“Veren el, alan eli görmeyecek…” diyerek…

Yoksul hanelere “yiyecek-içecek” desteği verecek?

Devlet Baba…

Hiç olmazsa sofrayı düşünse de…

Belediyeler de…

Proje üretip kentin yaşanabilir hale gelmesi için çırpınsa…

***

Siyaset’en “keskin” cephelere ayrılan…

Türkiye’nin işi kolay değil…

İster zamanında (Haziran 2023) yapılsın…

İster erken…

Sandığın kurulduğu gün…

Aslında mevcut “rejim” oylanacak!

Çünkü…

Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı seçimlerde…

Hiç “rejim değişikliği” tartışılmadı…

Özellikle de…

Başlı başına “Türkiye’ye Özel” bir model olarak tanımlanan…

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”

Onca uyarıya karşın…

Millet tarafından enine boyuna değerlendirilmedi…

Sonuçta…

24 Haziran 2018’den itibaren…

Bugünkü “tablo” ortaya çıktı…

Her şey “kararname” ile…

***

14 Mayıs 1950 tarihinde düzenlenen Genel Seçim’de…

“Gizli oy, açık tasnif” yöntemi ilk kez uygulandı…

İşte o seçim...

Türkiye tarihinin ilk demokratik seçimi olarak kabul ediliyor…

Öyle ki…

Seçim öncesi…

Demokrat Parti’nin kurucusu Celal Bayar…

Bizzat İsmet İnönü’ye…

Cumhuriyet’e, demokrasiye ve laikliğe…

Asla zarar gelmeyeceği yönünde…

Söz vermişti…

***

Başbakan ile iki bakanın idam edildiği süreçte…

Demokrat Parti…

“Atatürk’ü Koruma Kanunu”nu hayata geçirmişti…

Bugün durum ne kadar farklı!

Atatürk’ün heykellerine zarar vermek…

Meczuplar’ın hobisi haline geldi...

***

Yaklaşan Cumhurbaşkanı ve genel seçim…

Zamanında yapılsa da…

Sandıklara erken bir tarihte davet gelse de…

Türkiye Cumhuriyeti için…

Sayısal değeri olan ve…

Bugüne kadar yapılan seçimlere benzemeyen bir “oy pazarı” olacak!

Kıdemli siyasetçi Bülent Baratalı’nın…

Millet İttifakı’na “siyasi tavsiye” yerine geçecek şu sözü…

Çerçevelenip, duvara asılacak kadar önemlidir:

“2023 seçimlerine, seçilmesi muhtemel değil; seçilmesine kesin gözüyle bakılan bir adayla gidilmesi gerekir…”

***

Yaşamının yarım asrını politikaya veren Bülent Baratalı…

2018’de hayata geçen…

Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi için…

Tecrübesini şöyle seslendiriyor:

“Artık bu sistem demokrasiden uzaklaşma sistemi oldu… Hayata hissedilir müdahale geldi; durup dururken – bir gerekçe gösterilmeden - konserlere yasak geliyor, tarikatlar bildiriler yayınlıyor… Eskişehir’de müzik etkinliği topyekün yasaklanıyor… Menzil tarikatı istiyor; şarkıcı Mosso’nun konseri iptal ediliyor… Bana göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, laik ve demokratik Cumhuriyet’le tartışır hale geldi… Bu yöntem, sistemin laiklik ve demokrasiden uzaklaşmasına neden olur… İnançlar üzerinde öyle baskılar kuruluyor ki, CHP Lideri Kılıçdaroğlu bile, Alevi konusu açıldığında (Anamı, babamı ben mi seçtim?) demek zorunda kaldı… En büyük kepazelik ise İstanbul’da güpegündüz çoluk-çocuğun gözü önünde seks yapanların umarsız hali Türkiye’yi sarstı… Bu yol yürüyüşünü kabul etmek mümkün mü? Bakalım, Türkiye daha neler görecek?”

Genç yaşta yitirdiğimiz Kayahan’ın…

Tiyatrovari bir şarkısı vardı…

Çok tutmuştu, “Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi”

Kült olmuş romantik bir şaheserdir…

“Bizimkisi bir aşk hikayesi… / Siyah beyaz film gibi biraz… / Gözyaşı umut ve ihtiras… / Bizimkisi alev gibi biraz… / Ateşle su, dikenle gül gibi… /  Bizimkisi roman gibi biraz…”

Bitiriyoruz…

Türk Milleti’nin…

Siyaset’le örtüşen yaşamının lirik öyküsüne benzer…

“Ateşle su, dikenle gül gibi…”

Belki de…

Bizim politika sevdamız…

Bir futbol takımıyla ömür boyu yaşadığımız “sevda ateşi” gibi…

Parti’ye…

Ya da Genel Başkan’a kızsak, sinirlensek de…

Veda edemiyoruz bi’türlü…

Bu nedenledir ki…

Bizim siyasi partiler ve yöneticileri…

Hep “yıllara meydan okuyor” maşallah…

***

Bakalım Türkiye, siyaset arenasında daha neler görecek?

Nokta…

Sonsöz: “Bir politikacının amacı sürekli iktidar olmaktır… Bu çaba O’na çoğu zaman sorun çözme görevini unutturur… / Jean Monnet – Fransa’nın eski Ekonomik Planlama Komisyonu Başkanı…”