GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
18 Ekim 2012 Perşembe

Nasıl aday olunur? Ve Hüseyin Aslan modeli…

‘Politika’ ile ‘bulaşmak’ kelimelerinin yan yana kullanılması bile siyasetin ahvalini yeterince açıklasa da…
‘Politikaya bulaşmaya’ meyilli pek çok insan erbabı mevcut ülkemizde.
Ve hepsinin içi, şu aralar kıpır kıpır.
Adrenalinleri henüz tavan yapmadı ama ufukta beliren yerel seçim hedefiyle, görünürlüklerini etkili kılma yolunda pedallara asılmış durumdalar. Da…
Bu iki engebeli yolda, önce aday olmak zorundalar. Ardından da tabii ki seçilmeleri için gereken oyu.
Aday adayları, şu anda ‘adaylık’ engeliyle karşı karşıyalar.
Kimi gönüllerinde yatan belediye başkanlıkları, kimi meclis üyelikleri için seferberlik halinde, yarışın bu ilk engelini aşmak adına uğraşta.
Onlar bu engeli aşmak için neler yapmaları gerektiğini biliyordur ve bu satırları okumaya ihtiyaçları yoktur.
Ama bilmeyenler, ‘ileride ben de mi aday olsam/neden olmasın?’ diye içinden fısır fısır bu düşünceyi geçirenler adına ufak bir ‘ufuk turu’ attım; ‘nasıl aday olunur’ başlıklı, mini bir rehber hazırladım.
Belki sizlerin de ekleyecekleri olacaktır da, benim bulduklarım şunlar:
 
1)      Düşüncelerine en uygun herhangi bir partide, ırgat gibi çalışmak. Eşini, evini, çoluğunu çocuğunu ihmal edip cebindeki son kuruşu dahi parti için harcamak. Partinin afişini/bayrağını sağa sola asmaktan her mitingine koşturmaya, hele seçim önceleri evinin yolunu dahi unutmaya kadar varan özverili çalışmalarının karşılığını alamasan dahi, particilikten hiç vazgeçmemek. (Bu gruba girenler, partisinin aday göstermesi ihtimali en düşük olanlardır, özellikle 1980 sonrası siyasetinde ırgatlığın adı, enayilik olarak anılmaktadır; bu yolu seçeceklerin bilgisine…)
2)      Ankara’da dayısı olmak. (Şu an ileri demokraside en geçerlisi budur! Partide etkin bir kişiye midye misali yapışarak, ‘falanca belediyeyi ya da ceylan derili koltukları çok canım çekti’ diyerek, dayının eteklerinden bir an olsun ayrılmamak, etkili bir yoldur. Üstelik ‘midye vatandaş’ta nitelik falan da aranmaz.)
3)      Parti ve hükümet kadrolarının çeşitli kademelerinde etkin rol almış büyüklerinin soyadından yararlanmak. Oğlu, kızı, amcaoğlu falani filanı olmak. (Adalet Partisi ve Demokrat Parti’den itibaren CHP’den de MHP’den de ANAP’tan da AKP’den de mebzul miktarda örneği vardır bu yolun ve genelde ‘babalarının gölgesinde’ kalmış cılız isimler olarak siyaset sahnesinden silinir giderler. ‘Bkz. Meclis arşivleri!’
4)      Siyasetin kirine ‘erkenden’ bulaşıp örgütte ırgat gibi çalışmak yerine, sivil toplum örgütlerinde, esnaf derneklerinde ‘ırgat’ gibi çalışarak sivrilmek, yeterince isim yaptıktan sonra siyasete yatay geçiş yapmak. (Bu da örneği bol yollardan biridir. Ve şahsıma göre rüştün böyle ispat edilip sonra siyasete kayılması, ayıplı bir durum değildir.)
5)      Parası olmak. (Parti yolunu kestirmeden yürüyenler, bileğine/gücüne/emeğine değil de kesesine güvenenler örneği de her partide mevcuttur, isimlerini yad etmek gereksizdir.)
6)      Bir cemaate/tarikata üye olmak. (Dokunan yanar! Ben açıklamayayım, siz anlayın, anlayanlar anlamayanlara anlatsın. Ya da bugüne kadar anlamadılarsa, bırakın dağınık kalsınlar.)
7)      Doğru zamanda, doğru yerde olmak. (Başka bir deyişle doğuştan şanslılar, kaderin yüzüne güldükleri. Necdet Calp’in Halkçı Partisi’ni, Ecevitli DSP’nin aday bulmakta güçlük çektiği yılları hatırlayın. Hatta AKP’nin ilk yıllarını da… Hatır için, laf olsun/liste dolsun misali yazılan listelerden milletvekili seçilip talih kuşu gibi Meclis’e konanlar; bu kategoridendir. Her partide, şans meleği omzuna konmuş isimler sayılabilir.)  
 
Benim derlediklerim bu kadar.
Ama bir de şu sıralar medyanın gündeminde olan sevgili arkadaşım Hüseyin Aslan’ın izlediği bir ‘adaylık yolu’ var ki… Yer vermemek mümkün değil.
Zira seçtiği yol, ciddi emek gerektiren, mühendislik isteyen, aday olmasa bile kente yarar sağlayacak bir yöntem.
Önce serbest sağlık bölgesi, ardından Adnan Menderes Havalimanı’ndan kente rahat/şık/kesintisiz girişi sağlamak adına ‘Atayol’ adıyla önerilen projeyle ‘adaylık yarışı’nda fark yaratan Hüseyin Aslan, bir kooperatife, 100 bin aileyi ev sahibi yapmış Ege Koop’a ‘sivil toplum’ misyonu yükleyen çalışmalarıyla da İzmir’de/Ege’de zaten sivrilmiş bir isimdir.
Ege Koop Başkanı Aslan, o misyona yakışır şekilde, yaşadığı kentin daha uygar, kıskanılacak bir yer olması adına ciddi, ayağı yere basan projelerle de ismini parlatmayı sürdürüyor.
Henüz ‘evet ben adayım’ diye yekten ortaya çıkmasa da, başkan olursa yapabileceklerini görücüye çıkarması, kent için kafa yorduğunu, bunun için ciddi bir ekiple çalıştığını gözler önüne sermesi, ‘yaptıklarım yapacaklarımın garantisidir’ mesajını saygın şekilde vermesi, onu ‘aday olmak için neler yapmak gerekir’ kategorisinde özel bir yere oturtuyor ki… Hakkını teslim etmek gerek.
Ardı ardına ‘emekliler, gençler, işsizler, engelliler, Kordon’ gibi onlarca önemli konuda projelerini sıralamayı sürdürecek, 35 projenin mucidi AKP’yi dahi sollayacak gibi görünen Hüseyin Aslan’ın bir önemli özelliği daha var ki…  ‘Aday olmak için neler gerekir’de saydığımız derlemede yer bulanların tamamının da bu özelliği kulaklarına küpe edinmesi, bu işin olmazsa olmazlarındandır.
O özellik de ‘gönlünde adaylık/başkanlık/milletvekilliği yatan kişinin, bulunduğu kentin dinamikleriyle iyi/olgun ilişkiler kurması, aynı fikri paylaşmadığı insanlarla dahi uygarlık paydasında buluşması’dır.
Bu öyle önemli bir özelliktir ki;
Bir aralar İzmir’i proje yağmuruna tutan, üstelik bir meslek örgütünün tepesinde yıllarca oturmasına rağmen, kentin yarısıyla kavgalı/mahkemelik olup ahalinin sevgisini değil nefretini kazanmış…
Halkla ilişkiler’den çaktığı  için bir türlü siyasette dikiş tutturamamış ‘bir duayen’ örneği, akıllardan çıkarılmamalıdır.
 
‘Gönlünde adaylık yatan tüm arslanlara bol şans’ dileyerek kapatıyorum bu bahsi… ‘İlerleyen günlerde, seçime yakın vakitlerde yeniden açarız elbet’ diyerek…