GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Şubat 2022 Pazar

Milletine 400.000 kelimelik hesap pusulası!

Her evde bulunduğuna inandığım…

Belli bir yaşı geriden bırakan her Türk’ün okuduğunu varsaydığım…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kaleme aldığı…

“Nutuk…”

Neden 95 yıldır bu millettin başucu eseridir; bilir misiniz?

Çünkü, “Nutuk”

Ulu Önder’in halkına verdiği bir “hesap” pusulasıdır!

Yeni Türk Devleti’nin yazıya dökülmüş ilk tarihi vesikasıdır…

Her satırı…

Bu milletin kılcal damarlarına kadar işler…

Okurken yaşınız kaç olursa olsun gözyaşlarınızı tutamazsınız…

***

Atatürk, büyük eserini 1927 Ekim’inde bizzat okudu…

Kendisinin ve silah arkadaşlarının…

1919’dan 1927’dek süren…

Faaliyetlerini özetlediği konuşmasının metniydi seslendirdiği…

Bu millete sesleniş altı gün devam etti…

Tam 400 bin kelime dökülmüştü dudaklarından…

Son satırlara geldiğinde neredeyse 37 saat dolmak üzereydi…

Tarihi bir hitabet olduğu için…

Bu millet o esere “Nutuk” dedi…

***

“Nutuk”, bir Devlet’in doğuş vesikasıdır…

Yurdumuzun parçalanıp işgal edildiği günlerden başlar…

İstiklal Savaşı’nı…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu…

İnkılapları anlatır…

Elinizden bırakamazsınız, bir solukta okunur…

Çünkü…

Tarihi yapan ile yazanın aynı şahsiyette birleşmiş olması…

“Nutuk”u benzersiz kılar…

Örneği dünya üzerinde yoktur!

***

Bu eser…

Sadece geçmiş bir devrin hikayesi değildir…

Milli varlığımızın bugününe de yarınına da ışık tutabilen…

Yüksek bir değer taşıdığı için önemlidir…

***

Nutuk’taki her satır…

Ebediyete intikal ederken…

Önemini ve özelliğini hiç yitirmez…

Her daim tazedir…

Okudukça ferahlarsınız…

Hepsinden önemlisi…

Atatürk’ün, milletine verdiği en güçlü mesaj…

“Nutuk”un sona yaklaşan sayfalarında saklıdır…

O bölüm aynen şöyledir:

“Saygıdeğer efendiler, sizi günlerce meşgul eden uzun ve detaylı söylevim, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikayesidir… Bunda, milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmişsem kendimi mutlu sayacağım… Efendiler, bu söylevimle, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir Millet’in, bağımsızlığını nasıl kazandığını ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım… Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir… Bu sonucu, Türk Gençliği’ne emanet ediyorum…”

***

Peki, bunlar son satırlar mı?

Hayır…

Devamı şöyle:

“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni, sonsuza dek korumak ve savunmaktır…”

Bundan sonrasını zaten ezbere biliyorsunuz…

Buna eminim…

Yine de bu köşede o söylev’in unutulmaz finalini yazayım:

“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait (bu durum ve kurallar) içinde dahi vazifen, Türk istikbal ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Nokta…

Sonsöz: “Ha’di; evdeki Nutuk’u yeniden okumaya başlayalım…”