GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Şubat 2012 Cumartesi

İzmir ne istediğini bilmiyor mu?

Yazarımız, ablamız, Gönül Soyoğul’un ‘Patron Gözüyle İzmir’ röportajlarını ilgiyle izliyorum. Meslek hayatını başından sonuna İzmir’de geçirmiş, Yeni Asır’ı Yeni Asır olduğu dönemde ‘Genel Yayın Yönetmeni’ olarak yönetmiş, pek çok yerel gazetenin kuruluşunda yer almış, beraber çalışmaktan şeref/onur duyduğumuz bir kalem Soyoğul.
Geçtiğimiz yıl İstanbul medyasındaki İzmirlilere uzatmıştı kayıt cihazını.
Dinç Bilgin’den Yılmaz Özdil’e, Fatih Çekirge’den, Ertuğrul Özkök, Erdal Şafak’a kadar pek çok İzmirliye aynı soruyu sormuştu.
İstanbul’dan nasıl görünüyor İzmir?
Pek çok röportajı ulusal medyaya konu olmuş, kente dair önemli tespitler yereldeki aktörlere de yol göstermişti. Bu yıl ‘Patron Gözüyle İzmir’ serisinde de aynı sorunun yanıtını arıyor aslında. İzmir nereye gidiyor?
Röportaj serisinde şu ana kadar kentin asli unsurları kabul edilen hatta bazılarınca ‘Beyaz Türkler’ diye de tanımlanan isimlerle konuşuldu.
Lakin İzmir artık belirli bir kesimin temsil edemeyeceği kadar büyüdü.
Kente, siyasetten ticarete her alanda yeni aktörler dahil oldu. Bu bağlamda adına ister Anadolu Sermayesi deyin ister AK Parti sermayesi…
Sonuçta bu kentte sermaye artık bir grup ‘İzmirlinin’ elinde değil.
Patron Gözüyle İzmir serisinin son halkasında ‘İzmir nereye gidiyor’ sorusunun muhatabı belki de bu yüzden Abdullah Kavuk’tu.
Son yıllarda İzmir ticaretinde hatırı sayılır bir yer edinen Kavuklar Grubu’nun patronu.
*
Nasrettin Hoca’nın yüzyıllar öncesinden koyduğu teşhis hala geçerli.  Parayı veren düdüğü çalıyor sonuçta. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle… Yarın da böyle olacak. Bakmayın siz Başbakan Erdoğan ve de AK Partilerin söylediklerine…
Hepsinin arkasında açık ya da gizli bir sermaye yapısı mutlaka var.
AK Partiyi diğerlerinden ayıran ise kendi sermayesini yaratmış olması…
Bir dönem hükümet kuran TÜSİAD’ın, TOBB’un gelinen noktada etkisiz elemana dönüşmesi bu yüzden… Yani dün TÜSİAD vardı bugün MÜSİAD var.
Ülkedeki radikal değişim sermaye piyasasına da yansıdı.  
Piyasanın yeni aktörleri eskileri solladı.
Elbette ki bunun tek nedeni hükümete yakınlıkları değildi.
Hükümete yakınlığın rolü olsa da büyümek için tek neden bu olamazdı. Hatta en büyük nedeni eskilerin içine düştüğü hantallık ve rehavetti bence.
‘Nasıl olsa biz büyüğüz, güçlüyüz’ duruşu içlerindeki rekabetçi ruhu öldürmüş, arkalarından gelen ama iştahla büyüyen grubun karşısında tutunmayı başaramamışlardı.
*
Meseleye İzmir’den bakanlar için Abdullah Kavuk, bunun tipik bir örneği. Gerçi varlığını siyasete borçlu olmadığını daha röportajın başında söylüyor. Hem de ‘Tek bir devlet bankasından kredi almadık, tek bir devlet ihalesine girmedik. Bu bize babamızın koyduğu ilk yasaktı’ diyerek.
Örnek oluşu, Anadolu Kaplan’ı sıfatını hak ettiğinden… 1977’de Malatya’dan babasının satın aldığı bir akaryakıt istasyonunu çalıştırmak için İzmir’e gelen Kavuk, kısa sürede 20’ye yakın istasyonun sahibi olurken, gelinen noktada pek çok ünlü otomotiv firmasının distribütörü, hazır beton, prefabrik, inşaat/emlak sektörlerinde ciddi yatırımları olan bir işadamı. Daha da önemlisi yatırım iştahının artarak devam ediyor oluşu.
İzmir’in içine aldıklarını da kendine benzettiği söylenir ya. Anlaşılan o ki, Abdullah Kavuk’u 35 yıl önce bağrına basan İzmir, kendine benzetmeyi becerememiş. 
Çünkü benim İzmir iş dünyasına yönelik en önemli tespitim, (Tabi ki İstanbul’a bakarak) rekabetçi ruhun yok denecek kadar az oluşuydu. Yılın dört ayını tatilde geçiren bir kentte ne kadar rekabetçi ruhtan söz edilebilir ki zaten?
O nedenle de İzmirli işadamlarının rekabeti sahip oldukları yatların uzunluğu, altlarındaki arabaların markası kadardı bana göre.
*
1999’da ANAP’ın Bornova Belediye Başkan adayı olarak tanıdığım ve sevdiğim Kavuk, siyasette vekil adaylığını da denediği ANAP’tan sonra AK Parti’ye kaydoldu. Siyasi kulislerde adı hep Büyükşehir, Bornova Belediye Başkanlığı ya da milletvekilliği için geçti. Kavuk, şimdilik AK Parti’den Bornova ve Büyükşehir Meclis üyeliği yapıyor.
Yarınlarda nerede olur, ne yapar bilinmez tabi ki.
Gediz Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı’nın yanı sıra İTO Meclis Üyeliği, Kalkınma Ajansı yöneticiliği ve çok sayıda sivil toplum örgütünde aktif üyeliği de cabası.
Sivil topluma karışma ‘baba tavsiyesiymiş’ meğerse! Röportajdan anlıyoruz. Baba Mehmet Kavuk, Malatya’nın Yeşilyurt İlçesi’nde 4 dönemdir belediye başkanı. Son iki dönemi AK Parti’den… Hemşehrileri Milli Şef İnönü döneminde CHP’li bir aile… Hatta İnönü döneminin CHP arşivi halen baba evinde… Sonra hemşehrileri Özal’la birlikte ANAP’a ardından da AK Parti’ye kaymış bir siyasal yolculuk.
Babadan sonraki patron o. İzmir’in yanı sıra Malatya ve İstanbul’da da ciddi yatırımları var.
Anadolu Kaplanı benzetmesi Kavuk için bu yüzden ‘cuk’ oturuyor.
**
İzmir için ortaya koyduğu tespitler son derece yerinde.
’İzmir son 10 yılda ne istediğini bilmeyen bir şehir. Özellikle 2001 krizinden en çok etkilenen il İzmir’dir. O dönemde EGS’miz vardı, bankalarımız vardı, biz bunları kaybetmişiz. İzmir’in dinamolarını kaybetmişiz. Bankalarınız gitmiş, üç tane bankanız vardı, yok. (Tarişbank, Yaşarbank, Egebank) Tariş yok. Çünkü niye? Yeni düzene uymuyorsunuz siz. Dünya kriterlerinden haberiniz yok, devamlı devletten beslenmişsiniz. Devamlı bir yerden bir şey almışsınız. Öyle bir şey yok.
Ve sıra kendilerini İzmir’in sahibi olarak görenlere de geliyor tabi ki…
“Açık açık söylüyorum. KİPA satıldı, neyle kuruldu? Üniversitenin arazisiyle kuruldu. Kim faydalandı? 100 kişi faydalandı. Yapsınlar İzmir’e bir şey, ne yaptılar? Ne yaptılar? Gelsinler çıksınlar ortaya ‘şunu yaptık’ desinler! ‘Bağışladık, vakıf kurduk, parayı şuraya buraya verdik, üniversite kurduk’ desinler”
Ve noktayı koyuyor. ‘İzmirli işadamları almayı seviyor, vermeyi değil’ diyerek.
Siyasete dair de sağlıklı ve iddialı sözleri dikkat çekici!
‘Anadolu, Tayyip Erdoğan’ı İstanbul’da yaptıklarıyla değerlendirdi, oy verdi. İzmir ise ‘Milli Görüşçü’ olarak gördü, mesafeli durdu. Yaşamına müdahale edileceğinden endişelendi İzmirli. Ama aradan geçen sürede gördüler ki müdahale falan yok. Son seçimde işadamlarının çoğu AK Parti’ye oy verdi. Ama hanımları vermedi. Bir sonraki seçimde hanımlar da oy verebilir”.
Aslında doğru bir tespitti. Son seçimdeki yüzde 37’nin tek kelimeyle analizi budur.
Ama İzmirli hanımların AK Parti’ye meyletmesi yine de biraz zor.
Son dönemde özellikle de Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili atılan ‘tehlikeli’ adımlar, yapılan 'garip yorumlar' bana göre İzmirli işadamlarının hanımlarını bir süre daha oldukları yerde tutacaktır.
Belkahve’nin ötesini bilmem ama İzmir, biraz zor teslim olur.
Zaten Kavuk da röportajında bunu onaylıyor.
İzmir son on yılda projeye değil ideolojiye oy verdi’ diyerek.