GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Şubat 2012 Cumartesi

Horoz şekerinin sapı!

CHP’de hareketli günler yaşanıyor. Hem İzmir’de hem de Ankara’da.. İki gün üst üste yapılacak tüzük kurultayı öncesi Kılıçdaroğlu ile muhalefetin satranç oyununda hamle üstüne hamle yapılıyor. Eski Genel Başkan Deniz Baykal, kurultay başkanı olmak istese de bu talebi ne Kılıçdaroğlu ne de Önder Sav cephesinde karşılık bulmuyor.
Kılıçdaroğlu, divan başkanlığı için eski Genel Sekreterlerden Adnan Keskin’e teklif götürürken, Önder Sav imza sürecinin başında sorun yaşadığı Baykal’ın talebini duymazlıktan geliyor.
Aslında muhalefetin bu konuda bile anlaşamamış olması Kılıçdaroğlu’nun elini güçlendiriyor. Eski Genel Sekreter Önder Sav, elinde kalan yaklaşık 400 kurultay delegesiyle önemli bir güç. Ancak toplam delege sayısının 1200’ün üzerinde olduğu düşünülürse bu rakam tek başına bir şey ifade etmiyor. Kılıçdaroğlu yönetimi her ne kadar muhalefetin taleplerini dikkate almış gibi gözükse de salonda bazı maddelerin reddedilme ihtimali bulunuyor.
Muhalefetin, istediği değişiklikleri yapmak adına birlikte hareket etmekten başka çaresi yok. Ancak uzun yıllar kader birliği etmiş Baykal ve Sav’ın aralarına giren kara kedilerin de etkisiyle ayrı düşmeleri, muhalefetin yekpare hareket etmesine engel.
İki koca Çerkez’in inadı CHP’nin kaderini etkiliyor.
Önder Sav, hem genel seçim sonrasında hem de tüzük kurultayı sürecindeki imza süreçlerinde Baykal’ın kendisini yalnız bıraktığını savunurken, Baykal, Kılıçdaroğlu’nun başa getiriliş sürecinde yaşadıklarının etkisinden sıyrılabilmiş değil.
Hal böyle olunca da Yeni CHP yönetimi, eskiyi tamamen tasfiye etmekte zorlanmıyor.
Tasfiye ederken yerine ne koyuyor peki? Hiç. Hem de koca bir hiç.
CHP’nin pek çok konuda eskiyi arar hale geldiğini görüyoruz ne yazık ki.
Kılıçdaroğlu, eskileri tasfiye ederken düne kadar partiye küfredenlere kucak açıp, örgütü de koltukları da onlara emanet ediyor. Onlarla örnek sayabilirim.
Parti içi barışı sağlamak yerine parti içi kan davası körükleniyor.
Daha da ötesi CHP giderek bir mezhep partisi haline geliyor, getiriliyor.
Dahası muhalefetin başını çeken iki koca Çerkez, bir araya gelmemekte ısrar ettiği sürece de bu tablo değişmeyecek. Kendi dönemlerinde seçilen kurultay delegelerinin en çok altı aylık ömrü kaldı. Sonra yapayalnız kalacaklar… Belki o zaman bir araya gelecekler. Ama o buluşma anıların anlatıldığı, ‘biz nerede yanlış yaptık’ şarkılarının söylendiği bir rakı masasından öteye gitmeyecek.
Kılıçdaroğlu ise kendisine hem örgüt hem kamuoyu tarafından tanınan krediyi kısa sürede, hoyratça harcadığı için bugün doğruyu bile söylese kıymeti harbiyesi olmuyor. 
Parti, anketlere göre her geçen gün kan kaybediyor.
Ama yanlış kadrolarla yanlışlar yapmakta ısrar ediyor. Sonuçta CHP yüzde 20’ye bile ulaşamayan, iktidarın sigortası olma utancıyla yaşayan bir parti olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. ‘CHP benim olsun, küçük olsun ama bana kalsın’ ısrarıyla partiyi eriten Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının elinde kalan ise bu gidişle horoz şekerinin sapı olacak.
Horoz şekeri her gün biraz daha eriyor çünkü.
Sapıyla kim ne yaparsa yapacak o gün… 26-27 Şubat’taki kurultayların sonrasında bu partinin bölünme ihtimali bile tartışılıyor bugün. İç çekişme, hesaplaşma, hoşgörüsüzlük ikliminde parçalanmadan bugüne gelmesi bile mucizeydi kimilerine göre. CHP tüm enerjisini içeride tüketerek, milletin verdiği ana muhalefet görevini yapamıyor, yapmıyorlar. Böyle yaparak partilerini küçültmekle sadece kendilerine değil, Türk demokrasisine de ihanet ediyorlar. Üçüncü döneminin yıpranmışlığına rağmen anketlerde güç kazandığı gözlenen, neredeyse padişahlık ilan etme noktasına gelen bir iktidar partisinin varlığı, muhalefet için büyük bir utançların en büyüğü olmalıdır.
Böyle bir muhalefet Japonya’da olsaydı örneğin… Bu utançla yaşayabilir miydi?
Yoksa harakiri yapıp, siyasi hayatlarına son mu verirlerdi? 
Ama yok! Utanmak şöyle dursun, onlar tepişmeye devam ediyor.
Tepişin bakalım, tepişin… Sonunda bu millet, gereğini yapacaktır.
Bekleyin, az kaldı. İzmir’e gelirsek…
Tepedeki umutsuz tabloya inat, İzmir’de yine de parti içi demokrasi işletilmeye çalışılıyor. Birkaç menfur olayı saymazsak, mahalle seçimleri büyük bir olgunlukla geçti.
Bazı ilçelerde belediye başkanlarının örgütü arka bahçelerine çevirme çabası bile ters tepki, tepecek. En ilginç mücadele de Bornova’da yaşanıyor.
Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır’la yıldızı bir türlü barışmasa da Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yakın siyaset arkadaşı Enver Dündar yeniden aday olma yolunda önemli mesafe kat etti. Kocaoğlu’nun ‘yokum’ açıklamasına rağmen sürecin dışında olması zor. Mahallelerde seçimleri çoğunlukla kaybetmesine rağmen Kamil Okyay Sındır’ın da sürecin tamamen dışında kalması mümkün görünmüyor.
Ama başkanların ilçesi Bornova’da, bu kez başkanlar kadar örgütün seçilmiş dinamikleri de söz sahibi olacak gibi görünüyor.
İşte önemli olan da budur. Örgütün ne istediğini bilmesi ve de tavrını koyması…
İşte Ankara’da olmayan bu. Ne Kılıçdaroğlu ne istediğini biliyor ne de muhalefeti…
Bir grup Bornova delegesi ofise kadar gelip irade beyanında bulundu geçen gün. Mehmet Doğru, Kürşat Tuncer, Hüseyin Özkan, Tanju Özbek, Umut Sağlam, Canip Yurdakul, Mustafa ve Mahir Polat…  Erzene, Evka3, İnönü delegeleri…
Onlardan bir gün önce gelen ise Ergene Delegesi Hüseyin Gündoğu’ydu. Gündoğu, CHP uğruna maddi-manevi bedel ödemiş bir partili… İki başkanın (Kocaoğlu-Sındır) sürece müdahil olmasına kızmış, derdini anlatmak için harekete geçmişti. ‘Ne yani, biz noter miyiz? Kimin ilçe başkanı olacağına belediye başkanları karar verecekse, neden mahallelerde neden kıran kırana seçim yaptık, neden kırdık, kırıldık’ diyordu haklı olarak.
Diğerleri açıkça söylemese de benzer bir amaç doğrultusunda harekete geçmişlerdi. Bornova’da Enver Dündar’ın devam etmesini istiyorlardı temel olarak. Ve Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun birkaç hafta önce ‘Bu dönem kenara çekil’ dediği Dündar’a taban desteği vererek Kocaoğlu’nu ikna etmeye uğraşıyorlardı. Ama Dündar’a da kayıtsız şartsız değildi destekleri… Şartları vardı bu kez.
Tüm örgütü kucaklayacak bir ekiple yola çıkacak. Ekibindeki kimse 2014 seçimlerinde bir makama talip olmayacak. Deneyimini gençliğin enerjisiyle buluşturup, AK Parti’nin 5 bin oy kadar yaklaştığı Bornova’daki CHP egemenliğini koruyacak. Kocaoğlu’nun aklındaki isim olan Osman Koçanalı, Okan Karlıdağ lehine taraf olduğu için olmazlarıydı. Kocaoğlu’na yakın bazı isimlerin yanı sıra bazı ilçe yöneticileri ve Sındır’ın desteğini alan Okan Karlıdağ ise Dündar yönetiminde ‘kötü bir sınav’ vermişti onlara göre. Ve Dündar’ın aday olması halinde en az 230-240 oy almasına kesin gözüyle bakıyorlardı. Partinin tepesindeki tepişmeye aldırmadan yerel mücadelede örgütün iradesini, ilçe yönetimine yansıtmaya çalışıyorlardı. Belediye başkanlarına rağmen hem de.