GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
27 Mayıs 2013 Pazartesi

GDO’lu pirincin ortaya çıkardığı acı gerçek/Bilim kimin hizmetinde?

Bindiği üzere gazeteler 4 Nisan 2013 günü Mersin’de 23 bin ton pirince GDO(Genetiği Değiştirilmiş Organizma)’lu diye el konulduğunu manşetten duyurmuş ve üç firmanın sekiz yetkilisi ithal ettikleri pirinçlerin GDO’lu olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı.
Mersin Cumhuriyet Savcılığı, TÜBİTAK’tan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ)'nden pirinçlerin analiz edilmesini istemişti . Bunlardan İTÜ Moleküler Biyoloji-Biyoteknoloji ve Genetik Araştırmaları Merkezi (MOBGAM), GDO’nun bulaşma olmadığı, ABD menşeli pirince özgü LLRICE601 geni  saptandığını açıklamış ve 11 sayfalık bir rapor hazırlamıştı.
Ancak başta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker olmak üzere yetkililer ve kimi akademisyenler pirinçlerde GDO olmadığını iddia etmişlerdi.
Arkasından İTÜ Rektörü, MOBGAM’ın  GDO incelemesine ilişkin verilen raporlardaki sonuçların, ‘süreçteki usul ve deneysel kurgu hataları’ nedeniyle teknik olarak geçersiz olduğunu iddia eden bir açıklama yapıldı.
Bunun üzerine baskılara dayanamayan İTÜ-MOBGAM Merkez Müdürü Doç. Dr. Alper Tunga Akarsubaşı istifa etti.

Bilim Kimin Hizmetinde?
Bilimsel bir çalışmanın eksikliği ya da yanlışlığı başka bilimsel bir çalışmayla kanıtlanabilir ya da çürütülebilir. Bu,bilimsel çalışmaların olmazsa olmaz evrensel ilkelerinden biridir.Oysa İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, bu yolu izlemesi yerine, baskılara boyun eğerek MOBGAM Merkez Müdürü Doç. Dr. Akarsubaşı’yı   istifaya zorlamış hatta istifa ettirmiştir.
Üzülerek belirteyim,bir bilimci olarak ortaya çıkan durum beni şaşırtmadı. Dünyanın geldiği noktada bilim, politika karşısında, daha doğrusu büyük sermaye karşısında, yansızlığı çoktan yitirmiş ve bilimin etik değer ve ilkeleri yara almıştır. Açıklık yerine gizlilik, ortaklaşmacılık yerine şirketlerin çıkarları öne çıkarılmıştır. Bir başka deyişle bilim ticaretleşmenin hizmetine girmiştir. Birçok alanda, genetikte, farmakolojide, bilgisayar mühendisliğinde, iletişim bilim ve teknolojide, kısaca yaşamım her alanını ilgilendiren bilimsel araştırmalarda yaşamakta olunan şey budur.
Bu bağlamda,bilimcileri iki gruba ayırmak olası.
Birinci grub,sermayenin güdümüne çoktan girmiştir.Sistemin istekleri doğrultusunda araştırmalar düzenler.Örneğin ,Batı’da, toplum bilimcilerin ağırlıklı bir kesimi üçüncü dünya ülkelerinde güvenli yatırım yapacak şirketlere “risk çözümlemeleri, pazarlama teknikleri ve danışmanlık hizmetleri” vermekte, bir kesimi ise işçi hareketlerinin denetimi ve sendika yıkıcılığı konularında araştırma yapmaktadırlar.
İkinci grup ise,bilimin evrensel ilkelerine sahip çıkar ve araştırmalarını büyük çoğunluğun çıkarları için yapmaya ve bilimin doğrularını kitlelere yansıtmaya çalışır.Ancak bunların giderek azaldığı,ya da örnekte olduğu üzere susturulduğu gözlemlenir.

Yurttaşlara  ve Bilimcilere Dersler !
Bununla birlikte, emeği ile geçinen kesiminin bunların ayırdında olduğu da söylenemez. Onlar, bilimcilerin ürettikleri buluş ve yeniliklerin bütün insanlara eşit olarak yansıdığını sanırlar. Bilimcilerin bir kesiminin büyük sermaye denetiminde olduğu gerçeğini yeterince gözlemleyemezler. Bunun sonucu olarak, bilim ve bilimcilerin tümüne temiz kalmış, birer saflık örneği olarak bakıyorlar.
Yurttaşlar,bilimcileri bu gözle tanımaya çalışmalı.Hangi bilimci kendilerinden,hangi bilimci sermayeden yana.
Bilimciye gelince.Bilimci,doğrudan ya da dolaylı olarak farkında olmasa bile ürettikleriyle toplumu değiştirir. Bu anlamda politika yapıyor demektir. Bununla birlikte dürüst bilimci, toplum ile ilişkisini bilinçli olarak kuramadığı  sürece, harcadığı çabalar yerine ulaşamaz.  Gelinen noktada güçlü mesleki örgütlenmeye ve bilimi büyük çoğunluğun çıkarı için kullanacak  politik örgütlenmeye gereksinim vardır.