GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Eylül 2009 Çarşamba

Emredersin Paşam!

’‘Bölünmüyoruz merak etmeyin. Televizyonları izlemeyin, açıkoturumlara bakmayın’’’¶
Bu sözler Türkiye Cumhuriyeti’’nin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’’a ait.’¶
’‘Deniz Feneri diye bir şey yok. Şaban Dişli diye bir şey de. Hatta Dengir Mir Mehmet Fırat da iyi adamdır. Hayali ihracata karışmamıştır’’ Bunlar safsata’… Bunları yazan gazeteleri almayın, okumayın, olsun bitsin’…
Bu sözler de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’’a ait. Aşağı yukarı’…
 
Ve yıl 1985-86. Çernobil zamanı’…
Çernobil’’deki facianın ardından radyasyonlu bulutlar ilk Türkiye’’ye ulaşıyor. Halk panik. Bir O süreci 10 yaşında bir çocuk olarak orta Karadeniz’’de geçirdiğimden radyasyonun ne anlama geldiğini iyi bilenlerdenim. Türk halkının ilk tepkisi çay ve fındığa olmuştu. Yani Karadeniz halkının iki önemli geçim kaynağına’…
Ve Özal başkanlığındaki kabine karşı atağa geçiyordu. Radyasyon haberlerine yasak getirilirken, dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral’’ın ağzından, tarihe geçen, akıllara kazınan şu sözler dökülüyordu TRT ekranlarından’…’“Bakmayın siz yazılan, çizilenlere’… Biraz radyasyon iyidir. Sağlığa iyi gelir. Dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’’de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir’”
Ve bunları söyledikten hemen sonra ince belli bardaktaki sıcak çayı höpürdeterek mideye indiriyordu Aral. Yüzünde o bilindik, tanıdık siyasetçi gülümsemesiyle...
Bakan Aral, Başbakan gibi ’‘o gazeteleri okumayın, almayın’’ demiyor, çünkü radyasyon haberlerini vermeyi önden yasaklamışlardı. Yani okunacak bir radyasyon haberi yoktu o radyasyonlu çayı mideye indirdiğinde.
Bakan Aral, Genel Kurmay Başkanı Başbuğ gibi ’“Televizyonları izlemeyin, açık oturumlara bakmayın’’ demiyor çünkü o yıllarda izleyebileceğiniz tek televizyon devletin kontrolündeki TRT idi.
Hatta radyonun, internetin, 3 G’’nin olmadığı, Telekom’’un henüz Araplaşmadığı iletişim araçlarının yüzde 90’’ının devletin/hükümetin borazanlığını yaptığı bir dönem’…
 
Bakan çayı içiyor, olay kapanıyor.
Tabi ki Karadeniz’’de yaşananları da biz biliyoruz. En son birkaç yıl önce körpecik Kazım Koyuncu’’yu kansere teslim ettik. Binlerce Karadenizli Koyuncu’’nun kaderini paylaştı. Ama hemen değil. 10-20 yıl sonra.
Açıkçası Genel Kurmay Başkanı Başbuğ’’un bu sözleri beni (inanıyorum ki bir çoğunuzu da) sükut-u hayale uğrattı. Beklemiyordum. T.C Genel Kurmay Başkanı’’ndan böyle sığ bir açıklama beklemiyordum. Yaşadığımız açılım süreci ’‘televizyonları’’ izlemeyerek çözülecekse ben bir daha televizyon izlemem.
Ama kazın ayağı hiç öyle değil. Tabi ki ilginç olan bir ülkenin ’‘genel kurmay başkanı’’ çok rahat bölünmüyoruz diyebilmesi burada.
Peki 20 yıl sonra bölünürsek, bunun hesabını belki de büyükleri gibi Marmaris ressamları arasına karışması muhtemel emekli bir paşadan mı soracağız?
Hani Sayın Başbakanımız diyor ya.
’‘Ben risk alıyorum. Cezası neyse çekerim. Ama açılım şart’’ diye’…
Bu açılım dediğiniz ama bize bir türlü neyi açacağınızı söylemediğiniz şey Recep Tayyip Erdoğan’’ın vereceği kadar küçük bir hesap mı olacak?
Ben bunu bilmek istiyorum. Eğer öyleyse neyi ne kadar açarsanız açın.
Ama Türkiye bölündükten sonra, ulusal birliğin temellerine dinamit konulduktan sonra biz eski bir başbakandan neyin hesabını, nasıl soracağız?
Bunu kimse düşünmüyor.
Geçenlerde Erdal Kalkan’’la konuştuk. Sonsöz’’ü ziyarete geldi.
Ve ilk olarak Demokratik/Kürt Açılımı denen, ama içini bilmediğimiz şeyi sordum kendisine.
AKP İzmir Milletvekili sıfatıyla değil tabi ki. Bu konuda milletvekillerine de bilgi verilmediğini biliyorum.
AKP Siyasi İşler Başkan Yardımcısı olarak.  Kendisi AKP’’nin parti hiyerarşisinde ikinci adam olan Genel Başkan Vekili Abdül Kadir Aksu’’nun yardımcılığını yapıyor Ankara’’da.
Hani Sayın Başbakan DTP ile ’‘Genel Başkan’’ sıfatı ile görüştü ya genel merkezde.
Belki bir şey biliyordur diye sormuş bulundum.
Erdal bey, nedir bu açılım, neyi ne kadar açıyoruz. Altında ne var?
Tüm samimiyetiyle söyledi.
’‘Bilmiyorum. Ve ben de en az sizin kadar tedirginim. Neyi ne kadar açacağımızı siyasal işler başkan yardımcısı olarak ben bilmiyorum. Bu konuyu Başbakan, Cumhurbaşkanı dışında kimse bilmiyor’’.
Demek ki açılımı bilen sadece iki kişi değilmiş.
Genelkurmay Başkanı da biliyormuş.  
Üzüm üzüme baka baka kararır derler ya. Sanıyorum o da ’‘Şu gazeteleri okumayın, almayın’’ deyip o gazetelerin bir daha basılmaması için dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vergi cezası bindiren Erdoğan’’dan etkilenmiş.
’‘Panik yok. Televizyonları izlemeyin, bölünmüyoruz’’.
Peki paşam. Emrin olur. Ben açılım haberlerini izlemeyeceğim. Ama ülke 10-20 yıl sonra bölünürse ne yapacağız? Sizi nerede bulacağız? Bulduğumuzda bize ne söyleyeceksiniz.
Bence cevabınızı hazırlayın. Bir gün bu soru size sorulacak.