GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
16 Şubat 2024 Cuma

Demokrasinin beşiğinde döngüsel kültür

Gezginim, açık denizlerden yanayım/ Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır/ Akdenizli herkes konuşur duyarlığını/ Başka ne kalır/ Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır. (Edip Cansever)

***

Kıymeti bilinmese de Tunç Soyer’in birçok alanda olduğu gibi kültür etkileşimleri alanında da İzmir’de önemli bir dönüşüm yaratmıştır.

“Başkan Soyer’in kıymeti neden bilinmedi?” sorusunun cevabı malum ama yine de Akdeniz’in güzelliklerine karıştırmayalım kifayetsiz muhterisleri ve başka bir yazıya bırakalım…

***

Dün AASSM’de mükemmel bir panelin tanığı olduk. Profesör AntonisLiakos, Dr. Emmanuel Rodrigues Lopez, Vincent Benedettove  Prof. Dr. Eyüp Özveren’in katıldığı “Demokrasinin Beşiği Akdeniz” uluslararası panelin açılış konuşmasını yapan Tunç Soyer’in çok önemsediği döngüsel kültür üzerine yeniden düşünme fırsatı bulduk.

Başkan Soyer, Anadolu’nun en büyük ozanlarından birisi olan Yaşar Kemal’in, coğrafyamızı tanımladığı sözlerle başladı konuşmasına: "Akdeniz insan uygarlığının ve kültürünün döl yatağıdır."

Ve sonra konuşmacılara dönerek, “8500 yıldır o uygarlığın kalbi olan İzmir’de, sizleri ağırlamanın tarifsiz mutluluğu içerisindeyim.Hayallerimizi, aşkımızı, kardeşliğimizi ve kültürümüzü şekillendiren bu engin denizin kıyısında bir kez daha bir aradayız.Bugün, hep birlikte dünyamızın yaralarını sarmak için buluştuk” dedi.

Başkan son dönemde aklı başında herkesin tartışmaya çalıştığı konuyla devam etti: Çağımızın en büyük sorunu, demokrasi kavramının dünya genelinde kriz içinde olmasıdır.Ne yazık ki birçok ülkede artık seçimler adil ve şeffaf bir şekilde yapılmıyor. Popülist ve otoriter rejimler güçleniyor. Ayrımcılık giderek artıyor. Dünya halkları ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı gibi birçok demokratik haktan mahrum kalıyor.Bugün buluşmamız devam ederken dahi, hemen yanı başımızda, Gazze’de ve Ukrayna’da korkunç bir insanlık suçu işleniyor.Öldürülen masumlar, çocuklar, yıkılan kentler ve barışa dair tükenen umutlar…Bu kabustan uyanabilmek için demokrasiye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.Dünyamız bizden savaş değil, barış ve hoşgörü istiyor.”

Soyer, Akdeniz’in binlerce yıllık barış kültürünü çoğaltmak için birbirine kenetlenen bizlere düşen üç temel görev olduğuna inandığını dile getirdi ve bunları şöyle sıraladı:

Sığ siyasete karşı: İlki, coğrafyamızın binlerce yıllık barış mirasını sahiplenmek ve vicdan terazimizi daima barıştan yana tutmak.İkincisi, elimizde olan her şeye sahip çıkmak. Çünkü savaşlar, gözü dönmüş bir hırsla daima fazlasını istemekten doğuyor.Üçüncüsü birbirimize güvenmekAyrıştıran, kutuplaştıran ve bizi birbirimize düşman etmeye çalışan sığ siyasete karşı, sarsılmaz bir güven duygusunu tahkim etmek mecburiyetindeyiz.

Ve sonra sıra geldi, Tunç Başkan’ın İzmir’de geliştirdiği “uyumkültürünü tarif eden ve bütün dünyayı kucaklayan değerli bir kavram” olan Döngüsel Kültür’e…

Şöyle tanımladı bu yaşam kültürünü Soyer: “İzmir’deki tüm çalışmalarımızın özünde yatan bu yaşam kültürü, dört temel sütun üzerinde yükseliyor. Birbirimizle uyum, doğamızla uyum, geçmişimizle uyum ve değişimle uyum...”

Döngüsel Kültür en yalın haliyle, dünyamızın karşı karşıya olduğu krizlere, savaşlara karşı başka bir yaşamı tarif ettiğimiz bir iyilik hareketidir. Bu iyilik hareketinin kökleri, Akdeniz’in birlik içinde çokluk felsefesine uzanıyor.Döngüsel Kültür kavramı, karşı karşıya olduğumuz krizler karşısında çözümü tarif ederken dünyaya çok değerli bir mesaj veriyor: Akdeniz barıştır. Akdeniz uyumdur. Akdeniz umuttur!

Ekolojik Demokrasi…

Ve Başkan’ın konuşmanın sonundaki mesaj anlayabilenler için çok değerli bence:

“Çünkü demokrasi yalnızca sandığa giderek oy vermek değildir. Demokrasiyi savunmak için daima yeni ufuklar tarif etmemiz ve o hedefe ulaşmak için devrimler yapmamız gerekir.Eğer öyle olmazsa binlerce masumun, sivil insanların öldüğü savaşlar olur.Bunu başaramazsak iklim krizi olur, kuraklık olur, kıtlık olur.

Demokrasiyi dün olduğu yerden daha ileriye taşıyamazsak, onlarca emekçinin altında kalarak yaşamını kaybettiği siyanür dağları olur.İşte bu yüzden biz İzmir’de, demokrasiyi tanımlarken doğayı dışarıda bırakmayan yeni bir demokrasi kavramından bahsediyoruz. Bu kavramın adı, Ekolojik Demokrasi.”

***

Ben de bu yazıyı başladığım şair, Edip Cansever ile bitiriyorum.

“Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi” yaşayabilen insanlara imrendirir bizi Cansever: Yaşasın suya yeni indirilmiş kayık gibi hür olmak isteyenler…