GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
11 Şubat 2024 Pazar

İnsanların en sevdiği antik çağ tanrısı Dionysos

Dionysos adının MÖ 13. Yüzyıla tarihlenen bir Linear B Tabletinde geçiyor olması bu tanrıya Myken Dönemi’nden beri tapınıldığını gösterir. Doğadaki bitki özsuyu ya da can damarı öğesini temsil eden bu belki de bu özelliğinden dolayı insanlara en yakın olan tanrıdır ve insanların ona olan inançları /onunla ilişkileri çağlar boyunca sürmüştür.

Dionysos’un ilham verme ve esrime yaratma gücü onun kültünü sanat ve edebiyat alanlarında özel öneme sahip hale getirmiştir.

Friedrich Nietzsche “Tragedyanın Doğuşu” adlı eserinde Yunan tragedyasının karakterini analiz etmek ve açıklamak için Dionysoscu ve Apolloncu ifadelerini kullanır. İnsanoğluyla bu denli uzun macerası olan kökenleri belirsiz bu tanrının kültleri de çok geniş bir coğrafyada farklı biçimler almıştır.

Güney İtalya’daki Yunan etkileriyle Roma’ya geçmiş olan kültü burada devlet tarafından onaylanmış ve bir tarikata sahip olmuştur. Dionysos Orta Çağ’da da var olmaya devam etmiş, bu çağda tekrar canlandırılmaya çalışılan paganizm için önemli bir figür olmuştur. Hatta 18. Yüzyıl İngiltere ve İrlanda’sında da kulüp şeklinde faaliyet gösteren onunla ilgili oluşumlar bilinir.

19. Yüzyıl başlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde Connecticut’ta Bacchus Kilisesi kurulmuştur.

Elinizdeki kitap insanoğlu ile bu kadar uzun zaman, bu kadar yakın mesafe ve coğrafi olarak bu kadar geniş bir alanda ilişkisi olan Dionysos’un ya da ‘yabancı tanrı/dışarıdan gelen tanrı’nın doğum mitleri, kültünün kökenleri, mysteriaların kökeni ana başlıklarıyla incelendiği bir çalışmanın ürünüdür.

Ulaş Töre Sivrioğlu bu çalışmasında, adından, doğumuna, temsil ettiklerinden diğer tanrıların kültleriyle ilişkilerine kadar pek çok tartışmayı bünyesinde barındıran Dionysos’u Anadolu coğrafyası önceliğinde açıklamaktadır. Bugün hâlâ bizleri meşgul eden Dionysos’u bu kez Ulaş Töre Sivrioğlu’nun özgün ve akıcı metninde tanımaya çalışmak keyifli bilimsel bir yolculuk olacaktır.

***

Sakin Kitap’tan yine harika bir eser geldi elime. Dionysos Kültü… Yazının girişine aldığım Prof. Dr. Binnur Gürler’in ön sözünde dediği gibi insanların en sevdiği tanrı idi Dionysos..

Yazar Töre Sivrioğlu da çok önemli araştırmalara imza atan bir bilim insanı. Kendisini 13 Şubat Salı günü Fuar İzmir’de açılacak olan Horeca Fuarı’nda dinleme fırsatı bulacağız.

***

Bizim sevgili dostlarımızla 1992’de, İzmir’de Şükrü Tül ve Şadan Gökovalı hocalarımızla kurduğumuz arkeoloji dostu topluluğun adı Dionysos’tu…

***

Töre Siviroğlu da şöyle anlatmış kitabının öyküsünü:

Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde Dionysos kültü üzerine bir çalışma hazırlamayı planladığımda (2002) Türkçe’de Dionysos üzerine henüz müstakil çalışmalar yoktu (Kerenyi’nin bu konuyla ilgili kitapları henüz Türkçeye çevrilmemişti).

Antikçağdaki Dionysos kültü üzerine sadece iki çalışma Reino Saarelma (1985) ve Duran Mustafa Uz (1987) tarafından yapılmıştı. Bu iki çalışma da asıl olarak kültün kendisiyle değil onun maddi görünümü ve yansımalarına odaklanmaktaydılar. Doğrusu bu denli ilginç bir tanrı hakkında bu kadar az sayıda çalışma hazırlanması ve hemen hiç çeviri kitap olmaması bana o yıllarda garip gelmişti. Dionysos o dönemde kültün otantik ve orijinal yapısıyla değil, daha ziyâde (tıpkı Zerdüşt gibi) Nietzsche’nin Dionysos-Apollon karşılaştırmaları üzerinden bilinen ve okunan bir tanrı görünümündeydi. Dionysos hakkında yapılan diğer çalışmalar bu konuya odaklanmışlardı. Metin And’ın Dionysos’u ise enteresan bir eser olmasına rağmen kültün günümüzdeki yansımalarına odaklanmaktaydı.

Sonuç olarak öğrenciliğimiz sırasında sınıf arkadaşım olan Fatih M. Aygüneş’le ihmal edilmiş bir tanrı olarak gördüğümüz Dionysos üzerine çalışma hazırlamaya karar verdik. Ben arkeolojik malzemeden ziyâde kültürel tarihe ilgili olduğumdan kültün doğum sebepleri ve tanımlanması üzerine çalışmaya karar vermiştim. Fatih ise kült göstergelerinin Anadolu ve Doğu Akdeniz mozaik sanatında yansımasını konu olarak aldı.

Fatih’in çalışmasında Doğu Akdeniz ve Anadolu’nun birlikte ele alınması ve karşılaştırılması tesadüf değildi; zira o dönemdeki konuşmalarımızda Dionysos’un Anadolu Thrakia tanrısı olarak sınırlandıran tutuma karşı tanrının bir Doğu Akdeniz tanrısı olduğunu savunmaktaydık. Elinizdeki çalışma o dönemde yapılan çalışmanın sadece görsel olarak güncellenmiş halidir. Ana metne mümkün olduğu kadar müdahale etmedim.

Zira bu belgenin kendi yayınlandığı dönemin bilimsel jargonu, dili (örneğin Platon yerine Eflatun denilmesi gibi) ve araştırmacının o zamanki birikimine / bilgisine ve iddialarına uygun bir şekilde kalmasını istedim. Aksi halde bir giriş niteliğinde olan bu çalışmanın kendine has olan özü, artıları ve eksiklikleri tamamen kaybolacaktı. Öte yandan kültün kökenlerini açıklamaya yönelik bu çalışmanın arkeoloji dünyasında daha çok kültlerin maddi göstergelerine odaklanan çalışmalardan farklı bir yol izlediğini söyleyebilirim. Bugünkü kuşaklar için bu pek bir anlam ifâde etmeyebilir. Ama bundan 20-25 sene önce arkeoloji bölümlerinde materyal dışına çıkan, daha doğrusu materyali sadece arkasında yatan antropolojik anlamı ortaya çıkarmak adına bir araç olarak kullanan bilimsel çalışmalar yapmak, tez danışmanlarını bu türden projelere ikna etmek hayli zordu.

Bu bakımdan Dionysos Kültü kısa başlıklı çalışmanın danışmanı olan Prof. Dr. Binnur Gürler’in anlayışı için bugün de müteşekkirim. O günlerde kendisi, buluntu merkezli olmadığı için negatif gözle bakılan bu tez çalışmasına sonuna dek destek olmuştur.

Kuşkusuz Dionysos Kültü’nün tamamlandığı tarih olan 2005’ten bu yana Dionysos üzerine çok sayıda bilimsel çalışma yapıldı ve olumlu bir gelişme olarak kült araştırmalarının sayısı da giderek arttı. Öte yandan bu çalışmalarda Dionysos kültünün Küçük Asya merkezli olarak incelendiği; hatta bazılarında açık biçimde tanrının Küçük Asya kökenli olduğunun savunulduğu görülmektedir.

Bu bakımdan Fatih’in çalışmasının başlığında olduğu gibi elinizdeki çalışmanın ilk cümlesi olan “Akdeniz’in birçok yerinde tapınılan bir tanrı olarak Dionysos” cümlesinin bugün de özgünlüğünü koruduğunu düşünmekteyim. Öte yandan yayınlanmadığı için bu tez araştırmacılarca yeterince incelenemedi. Dionysos Kültü O dönemde yayınlanabilseydi elbette birçok araştırmacı için bir ilham kaynağı olabilirdi. Örneğin biz o yıllarda Dionysos’un Küçük Asya kökenli olduğu görüşüne şüpheyle yaklaşırken yine de köken arayışını Akdeniz merkezli olarak sınırlı tutuyorduk. Sadece tezin bir bölümünde anlatı ve ikonografide Dionysos ile Hint tanrısı Şiva arasındaki benzerliklere dikkat çekip, bunların tesadüfi olup olmadığı üzerine tartışmalara değinmiştim. Sonradan bu konu Hindoloji öğrencisi Gökhan Akmaz tarafından başlı başına bir çalışma olarak işlendi. Bu durumu Dionysos Kültü’nün aslında kendi zamanında doğru bir adım attığının bir göstergesi olarak yorumluyorum.

Bu benzerlikler, Dionysos kültünün, kökenleri Neolitik çağa kadar geri giden arkaik bir esrime/tarım tanrısı kültünden kaynaklandığına dair iddiaları güçlendirecek bulgular olarak görülebilir. Dionysos Kültü’nün özgünlüğünü koruduğu bir diğer alan ise tanrının basit bir şenlik, şarap ve eğlence tanrısı olarak kodlanmış, geç imparatorluk döneminde başlayıp Rönesans’ta zirve yapmış olan yanıltıcı imajına karşı çıkışıydı.

Ne yazık ki Dionysos hakkında 2005’ten sonra yayınlanan çok sayıda çeviri ve telif eser bu imajı daha da güçlendiren bir tarzda kaleme alınmıştır. Bu açıdan Dionysos Kültü’nün aradan geçen bunca zaman Dionysos Kültü rağmen (bunu biraz da üzüntüyle ifâde etmekteyim) bu yanlış Dionysos imajına yönelttiği eleştirel tavrıyla güncelliğini korumakta olduğunu düşünmekteyim.

***

Bu çok değerli kitabın bütün tarih ve şarap severlerin kitaplığında olmasında yarar görüyorum.