GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
22 Ekim 2012 Pazartesi

Çıray’ın ‘dumura’ uğradığı an ve CHP’yi bekleyen asıl tehlike!

Ege TV’de hafta içi her sabah yayınlanan ‘Güne Bakış’ programında ülkenin/bölgenin ve de kentin gündemine yönelik naçizane düşüncelerimizle katkı yapmaya çalışıyoruz.
Ve 90 dakikalık programda ‘konsept gereği’ yarım saatlik zaman diliminde de bir konuğu ağırlamaya dahası onun gözünden gündemi okumaya çalışıyoruz.
Bu sabah CHP İzmir Milletvekili, PM Üyesi Aytun Çıray’dı misafirimiz... Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP’ye yaptığı ‘merkez sağ aşısı’ olarak kabul edilen Çıray’la çok önemli ve de anlamlı bir sohbet gerçekleştirdik.
İzleyenler için uzun bir tekrara girmeye niyetli değilim. Fakat merkez sağda edindiği bürokrasi ve siyaset deneyimini CHP’de konuşturan, bilhassa son dönemde adeta ‘döktüren’ Çıray’ın verdiği birkaç mesaj vardı ki üzerinde mutlaka durmak gerekiyordu.
Uzun yıllar DYP/ANAP çizgisinde siyaset yapan, Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı, Başbakan Müşavirliği hatta DP Genel Başkan Adaylığı gibi misyonları üstlenen Çıray, siyasi hayatının 20 yılında karşısında durduğu hatta mücadele ettiği CHP’ye nasıl/neden katılmış ve bu kadar kısa sürede örgütler nezdinde geniş kabul görmeyi nasıl başarmıştı?
Kılıçdaroğlu ile tanışıklığının Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı döneminden baki ve de ikili ilişkilerinin son derece güçlü olduğunu bildiğim için CHP’ye davet edilmesi en azından benim için sürpriz değildi.
Lakin benim için bile sürpriz olan Çıray’ın CHP örgütleri tarafından kısa sürede hazmedilmesi dahası bünyeye kabul edilmesiydi.
Net soruma aynı netlikte yanıt vererek başladı Çıray… “Siyaset yolcuğumu CHP’de sürdürme kararımın altında bu partinin Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü ve Atatürk ilke ve inkılâplarına olan bağlılığı yatıyor” dedi.
Bir tıp doktoru olmasına karşın uzun yıllar kaldığı Ankara’da öğrendiği ‘ince siyaseti’ demeçlerine/çıkışlarına yansıtan ve ses getiren açıklamalarıyla gündem yaratan Çıray’ın CHP’ye katılışına ilişkin yanıtı bazılarınıza ‘Deniz Baykal’ın CHP’sinden söz ediyor’ dedirtebilir. Açıkçası bana da aynını düşündürdü.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan bağlılığı üzerinden CHP’ye katılan Çıray, 1946’daki bölünmeye gönderme yaparak, ‘Aslında merkez sağ, CHP’nin böğründen/bağrından çıkmıştır. Bugün Adnan Menderes’i savunurken İsmet İnönü’yü yerden yere vuran Başbakan, Celal Bayar ve Menderes’in bir dönem CHP milletvekili olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruluşunda hem cephede hem de siyaset sahnesinde uzun yıllar omuz omuza vuruştukları gerçeğini atlıyor. Bunu Erdoğan’ın siyasi cehaletine veriyorum. Şartlar bizi bugün yeniden aynı noktaya getirdi. Tehlikede olan Atatürk ilke ve inkılapları, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü korumak için CHP saflarına katılmak dışında çözüm göremedim’ diyordu.
Buraya kadar her şey normal görünüyor.
Ama asıl kıyamet yayının ardından koptu.
Ama oraya gelmeden önce Çıray’ın ‘ince siyasetinden’ en taze örnekle devam edelim. Sohbetimiz sırasında bir ara Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM’nin açılışı sırasında yaptığı ‘ses getiren o konuşmaya’ gönderme yaptık ve de sorduk.
Sizin cephenizden bakıldığında da 2014 öncesi ‘çatlak’ ihtimali görülüyor mu?
AK Parti’nin iç işlerini ilgilendiren bölümü ‘bizim konumuz değil’ diyerek atlayan Çıray, kıvrak bir manevrayla Gül’ün son dönem verdiği mesajların altını çizmeye başladı.
Özellikle de TBMM’nin açılışında yaptığı o tarihi konuşmanın…
Atalarımızın ‘Taç giyen baş akıllanır’ sözünden hareket eden Dr. Çıray, Başbakan Erdoğan’ın Köşk yolculuğunda Gül’ün ayak altından çekilmek istendiğini anlatarak,
“Özellikle Sayın Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ve yeniden adaylığının engellendiği yasal düzenlemeden sonra çok şey değişti. Ve Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya’da ‘öteki yüzde 50’nin de Cumhurbaşkanı olduğuna dair’ mesajlar vermeye başladı. Bu onun 5 yıllık sürede çok öğrendiğini gösteriyor”
Cumhurbaşkanı Gül’ün yeniden aday olma hakkını CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurusuyla elde ettiğinin altını özellikle çizen Çıray, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmanın da hükümete yönelik önemli uyarılar içerdiğini anlattı.

Diyeceksiniz ki ‘ince siyaset’ bunun neresinde…
O zaman Çıray’ın şu sözlerine bakın derim.
“Eğer CHP aday çıkarmazsa ve de Cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Gül ile Tayyip Erdoğan sahneye çıkarsa benim oyum Sayın Gül’edir. Çünkü Sayın Gül, gerek edindiği devlet tecrübesi gerekse de öteki yüzde 50’nin de kucaklanması noktasında daha doğru bir adaydır”

İşte ince siyaset…
AK Parti’yi bekleyen en büyük tehdit Gül’ün adaylığı…
Böyle bir ihtimalde AK Parti’nin karpuz gibi ikiye bölüneceği açık.
Gül’ün son dönemde başta CHP’liler olmak üzere ‘öteki yüzde 50’ye mesaj vermeye çalıştığı’ da net. Ve de CHP’nin şu anki konjonktürde ‘iktidara’ yürümesinin tek alternatifinin de AK Parti’nin bölünmesi olduğu ortadayken, Çıray’ın bu hamlesi siyasetin hem de ‘ince siyasetin’ bir gereğidir. Tabi ki anlaya ve de algılayana…
 
Yayın sırasında son günlerin en netameli konularından Bütünşehir düzenlemesinin ‘Oslo’dan çıktığını’ ve de eyalet/özerklik sürecinin bir ön adımı olduğunu açıkça ifade eden Çıray, terör örgütünün azmasının altında da ‘açılım ve Oslo’ sürecinin yattığını savunuyordu.
Terör örgütünün azdığı malum coğrafyada 1806’da ‘Babanzade’ isyanıyla başlayan 20’si Cumhuriyet döneminde olmak üzere 200 yılda 50’nin üzerinde devlete karşı başkaldırı olduğunun altını çizen Çıray, terör örgütü PKK’nın dünyadaki tüm benzer örgütler arasında ‘kan dökme rekorunu’ elinde tuttuğuna vurgu yapıyordu.
*
Yarım saatlik canlı yayında CHP’ye katılma sürecinden başlayarak ‘Ulusalcı/Kemalist’ çizgide mesajlar veren, Yeni CHP olgusunun ‘bir değişim değil güncelleme’ olduğunun altını çizen İzmirli Aytun Çıray’a yayın sonrası bir sürprizim vardı.
Ege TV Genel Müdürü Mehmet Karabel’in odasında ikram edilen bir fincan kahvenin yanı sıra keyifli programın analizini yaparken bir yandan da sabah saatlerinde vakit bulamadığım gazetelerin sayfaları arasında tur atıyordum.

Ulusal bir gazetenin ‘birinci sayfasına taşımadığı’ ama iç sayfadan geniş gördüğü bir röportaja takılmıştım. Ve de röportajın önemli başlıklarından biri olan ‘Türkiye Kürt sorununun çözümü için özerkliği tartışmalı’ ifadesine…
Bu ifadeyi bir an yüksek sesle okuduğumda CHP’li Çıray’ın refleksini görmeliydiniz.
Yine hangi BDP’li konuşmuş…  
Tabi ki yanıtım gecikmedi.
BDP’li değil Sayın Vekil, bu ifadeler CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç’a ait.
PM Üyesi olduğunuz CHP’nin Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı…
İşte Çıray’ın yüzünü o anda görmeliydiniz.
Bir anda çehresinin nasıl değiştiğini…
Sustu… Sustu ve de sustu.
Ama dişlerini gıcırdatarak, ‘Biz Oslo’yu eleştirirken, CHP’ye ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunmak için geldik’ derken bir Genel Başkan Yardımcısı ‘nasıl özerklikten söz eder, BDP’li ağzıyla konuşur’ der gibiydi.
Yeni CHP’nin diğer vekillerini/yöneticilerini bilemem ama Yeni CHP’nin yeni üyesi Çıray’ın ‘Özerklik savunucusu’ Onaç’a bir çift lafı olacak.
Ama basın üzerinden değil, muhtemelen yarınki grup toplantısında…
*
Dedik ya AK Parti’yi bekleyen en büyük tehdit/tehlike Erdoğan ve Gül’ün Cumhurbaşkanlığı için kapışmasıdir diye…
Şimdi de CHP’yi bekleyen asıl tehlikeyi söyleyelim.
CHP’yi bekleyen en büyük tehlikede terör örgütünün her gün kan döktüğü bir ortamda ‘özerklik’ gibi BDP’lilerin bile kısık sesle söyleyebildiği ayrılıkçı düşünceye destek vermektir.
Genel Başkan Yardımcıları düzeyinde, milletvekilleri düzeyinde…
Başbakan Erdoğan’ın BDP ile yan yana getirmek için özel çaba sarf ettiği CHP’de BDP’lilerle aynı dili kullanan apoletli yöneticiler bir yandan Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürerken bir yandan da Baykal’ın tırnağıyla kazıyarak oluşturduğu seçmen ve örgüt tabanına dinamit koymaktadır. Ve bu tehlike ilk olarak yaklaşan yerel seçimlerde hissedilecek ‘ulusalcı/milliyetçi cephe’ CHP’den peyder pey kopacaktır.
Elbette ki CHP Türkiye’nin temel ve öncelikli meselesi olan ‘terör sorununun’ ortadan kalkması için çaba sarf etmeli, düşünce üretmeli…
Yalnız CHP’lilerin BDP’lilerden farkı olmalı.
Bugün Yeni CHP’nin öne çıkardığı Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün ve de son örnekte olduğu gibi Gülseren Onanç gibi isimlerin CHP’ye ilk seçimde vereceği zararı Kılıçdaroğlu iyi hesaplamalıdır.
Aytun Çıray’a ‘Hangi BDP’li konuşmuş yine’ dedirten Onanç resmi internet sitesindeki bir yazısında Kürt sorunundan söz ederken ‘Kılıçdaroğlu genel başkanlığı kaybetmek pahasına bu sorunu çözmek için radikal adımlar atıyor’ ifadesini kullanmış.
Sayın Onanç’a hatırlatmak gerekir…
BDP’liler gibi konuşanlar yüzünden CHP’nin tek kaybı genel başkanları olmaz.
O nedenle bu mayın tarlasında CHP’nin nereye bastığı hangi patikadan yürüdüğü çok önemlidir. Yanlış bir hareket partinin topyekun imhası demektir. Ve bunun bedeli başta Türk demokrasisi olmak üzere herkes için ağır olur.
Bizden hatırlatması…