GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
16 Haziran 2023 Cuma

Burnumuzun dibindeki ada: Midilli

“Şimdiye kadar Doğu’da gördüğüm yerler içinde Midilli kıyıları kadar göze hoş gelen bir yer olmadığını söyleyebilirim. Çam ve meşe ağaçları dorukları taçlandırmakta. Denize kadar dağ yamaçları zeytin ormanlarıyla örtülü, bir karış kara toprak gözükmüyor. Her taraf yemyeşil çimlik çimenlik, bağlar ve portakal bahçeleriyle kaplı. Ağaçların arasından seçilen aşı boyalı evler çok bakımlı, köyler çok güzel. Ve bu yeşillik yakıcı yaz mevsimi süresince de kalıyor”.. (J.F. Michaud-J.J.F.Poujoulat, İzmir’den İstanbul’a Batı Anadolu 1830 )

Aradan neredeyse 200 sene geçmiş ama Midilli Adasında gezerken aynı duyguları yaşıyorsunuz.

‘Armoni ve güzellikler adası... Ege’nin sonsuz maviliğinde kök salmış bir kaya... Sular altında kalmış Aigida’nın parçası, yaşlı doğunun kopan parmağı... Gümüş-yeşil çam, zeytin, meşe ağaçlarının süslediği güzel bir kabuk...’ gibi övgüler de düzmüşler.

Geçen hafta sonu bir grup arkadaşımızla harika bir Midilli seyahati yaptık.

Hem de evimizin önünden evimizin önüne… Alsancak limanından bizi alan İzdeniz’in İhsan Alyanak isimli hızlı gemisi 2.5 saatte adaya konforlu bir şekilde ulaştırdı. Aynı şekilde geri getirdi. Öncelikle İzdeniz mürettabına tüm konuklara gösterdikleri misafirperverlik için teşekkür etmeliyim. Ayrıca İzdeniz yönetiminden Seferihisar’dan Sisam Adası’na da hızlı gemi koymalarını beklemekteyim. Belki ileri zamanlara Foça ve Karaburun’dan da Midilli ve Sakız seferleri düşünülebilir.

Ayrıca organizasyonumuzu yapan Alp Sezek (Sezek Travel), Benyamin Variamis kardeşlerime ve İzmir’de bir zaman çok önemli işler yapan rehberimiz Maria Vougiouka’ya çok teşekkürler…

1462’de Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılan ve Kaptanpaşa eyaletine bağlı bir sancak olarak yönetilen adadaki Türk nüfusu, 19. Yüzyıl ortalarında toplam nüfusun yüzde 16’sına kadar çıkmıştı. Sonra Mübadele oldu ve aralarında benim “Kömürcü Nedim” dedemin de olduğu binlerce insan Anadolu’ya döndü…

Midilli’nin içinde büyük kent Mitilini’de, ya da en güzel noktası olan eski Mollalar Kasabası (Bir ara Albaylar Cuntası antik adını ezberletmeye çalıştı, Mithimna dedirtti ama halk ısrarlı Molivos demekte...) konuştuğumuz Anadolu kökenli Rumlar hep aynı sözü söylüyorlardı. ‘Biz Osmanlı imparatorluğunun bahçesiydik bir zamanlar’

Midilli’yi tanıtan yayınlarda, ‘Ve sen, bu çağlayana katılan, doğanın barış dolu saldırısını benimseyen ziyaretçi dost, Lesboslu Şair Sapfo’nun lirini niçin bu kadar tatlı çaldığını hissetmemen mümkün değildir burada…’ diyorlar. Sadece Sapho değil Midilli’den çıkan sanatçılar. Midilli’nin gerçekten zengin tarihi ve kültürel miras zincirini oluşturan sanat aşıkları var.

Midilli bizim Ayvalık’a çok benziyor. Ege’nin parlak güneşi burada hüküm sürüyor. Kaz Dağı’ndan gelen oksijeni Türkiye’nin Ege kıyısında yaşayanlarla paylaşıyor Midillililer. Doğanın bozulmadığı, zenginliğini, cömertçe sunduğu bir yer Midilli. Adanın her bölgesinden fışkıran sular, 15-20 milyon önce lavların altında kalarak taşlaşan ve depremler sonucu tesadüfi gün ışığına çıkan, devasa ağaçların oluşturduğu fosilleşmiş orman buna en bariz örnek değil mi?

Midilli’nin kuzey çıkışından ilerlerken karşımıza aniden Thermi çıktı. Osmanlı yönetiminde adı ‘Sarlıca-Sarıılıca-Güzelsarlıca’ olan Thermi’de aynı zamanda şifalı sularıyla Thermi Kaplıcaları hala işlevini koruyor. Thermi’den ayrılırken bölgenin simgesi, eskinin nadir örneklerinden olan otel ‘Sarılıca Palas’ın önünden geçmek mümkün. Zeytinlikler ve karşıdaki Edremit-Burhaniye sahillerinin manzarası arasında yol alırken önce Mistengna ve özgün balıkçı limanı ile Skala Mistegna köyü, sonra ‘Yeni Ayvalık’ anlamına gelen Neo Kidonies ve kayalık limanı sizleri karşılayacak.

“Ateist” Komünist Partisi’nin yüzde 95 oy aldığı Mantamados’ta Ada’nın ve hatta bütün Yunanistan’ın en kutsal mekanlarından biri var. Sanat tarihi açısından da üç boyutlu ikonanın ilk örneği buradaki manastırda…

Midilli’nin en güzel noktası eskiden Mollaların yaşadığı yer olduğuna inanılan, Mollalar anlamında ‘Molivos’ denilen köy. Ortaçağdan kalma özgün mimarisi ile adanın turistik sayfiye beldesi görmeyeli daha da güzelleşmiş.

Dev bir kaya ve zirvesine yerleşmiş, 114 basamaklı Panaya Glikofilusa Kilisesi Petra’da.  Hem Petra hem Anakso sahilleri uzun kumsalları ile adanın en çok turist çeken bölgelerinden biridir.

Bizim Foça ve Karaburun’un karşısına düşen adanın batı noktasında ise Plomari şehri bulunuyor. Plomari girişinde eski Ege’nin en iyi tersanelerinden biri olan ‘tersanedes’ bölgesi var. Burada uzun bir aradan sonra Barbayani Ailesinin hepsi birbirinden kıymetli fertleri ile Uzo Müzesi’nde yıllar sonra kucaklaştık…

Midilli’de gittiğimiz her restoran çok lezzetliydi ama Kalderimi Lena ile Ermiş’in yeri bir başka… Şişman Cimi’de de eğlence doruktaydı. Molivos’taki Ağeri ve Plomari’deki Apolafsi  Meyhanelerini öneririm.

Neler yediğimizi söyleyip iştahınızı açmamayım şimdi ama yolunuz Midilli’ye düşerse yenilecek mevzuların başında yakalandığı gün güneşte pişmiş sardalye gelir. Adanın içine sokulmuş ve dar ağızları olan iki adet körfezi var Midilli’nin. Ve Midillililer bu körfezleri kirletmemeyi başarmış. Bol miktarda sardalye balığı çıkıyor. Bu tuzlanmış sardalyeler, uzonun yanında iyi gidiyor.

Midilli İzdeniz sayesinde biz İzmirliler için “burnumuzun dibindeki ada” haline geldi. Bu fırsatı kaçırmayalım…