GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
12 Nisan 2011 Salı

Biz gelelim seçime…

Büyük bekleyiş sona erdi ve “kazanan ve kaybeden” değil,”yazılan ve yazılmayan” belli oldu. “Kazanan veya kaybeden” yok diyorum çünkü bu hallerin olabilmesi için bir “yarış”ın olması gerekir. Yarış olmayan yerde “kazanan veya kaybeden” olmaz. Seçmenin veya partililerin değil ama “tek seçicinin iradesi” tecelli etti.
Tek Seçici” başlıklı yazımı hatırlatmak isterim. O yazım da teşkilat yoklaması yapıldıktan sonra hele listeler belli olsun o zaman ak koyun kara koyun belli olacak demiştim. Listelerden de anlaşıldığı gibi teşkilat yoklamasına hiç uyulmadığı, yoklamada ön sıralarda yer alanların ya listelerde yer alamadığı veya seçilemeyecek yerlerde yer aldıkları esefle görülmüştür. Böylece “Tek Seçici”nn “Demokrasi” den ve “İradeye” saygıdan ne anladığı da çok açık bir biçimde ortaya çıkmıştır.
“Teşkilat yoklaması yaptık” diye sevinen yerel örgütlerin kulakları çınlasın.
 
Hadi hayırlısı..
Biz gelelim seçime.
Aslın da   bu yazıyı seçime birkaç gün kala yazabilirdim. Ancak şimdi yazmayı daha uygun buldum. Çünkü “testi kırılmadan” sorumluluk duygusu içinde gerekli uyarılar da bulunayım istedim.
 
Yapılan bütün seçimler elbette önemlidir. Ve daha çok “iktidarı tayine” yöneliktir. Veya “acaba birinci parti” hangisi olacak sorusuna cevap bulabilmek içindir.Bu sorunu veya daha bir çok sorunun cevabını sandık açıldığında görürüz.
 
Oysa 12 Haziran  seçimleri çok çok önceki seçimlerden farklı. Farklılığı ben söylemiyorum, bizzat iktidardaki partinin başta genel başkanı olmak üzere yöneticileri söylüyor. Ve ilaveten geçmiş dokuz yıla ve dokuz yılda ki uygulamalara ve de gelinen noktaya bakıldığın da seçimlerin çok çok farklı sonuçlar doğuracağı kesin.
 
Peki,farklılık nerede?
Söylemeye çalışayım.
Geçmiş seçimlerin iktidarı veya birinci partiyi tespite yönelik olduğunu ifade etmiştim.
Oysa bu seçim doğrudan rejimle ilgilidir.
Yine bu seçim doğrudan “bütünlüğümüzle” ilgilidir.
Hatta bu seçim tarihimiz boyunca söyleye geldiğimiz temel düsturumuz olan “ebed müddet” ile de ilgilidir.
Diğer bir deyişle gelinen nokta,söylemler, çeşitli çevrelerin beyanları, bölücü gerici ittifakın tutum ve davranışları hesaba katıldığın da, dikkate alındığında , ne yazık ki seçim sonuçlarına göre Türkiye, Üniter Devletten,Ulus Devletten vazgeçmek gibi çok vahim bir durumla karşı karşıya kalabilir. Anayasanın değiştirileceğine dair beyanlar ve fakat bunun temel unsurlarının ne olacağının söylenmemesi ,buna karşılık şimdiye kadar izlenen politikalar bizleri belirttiğimiz endişe ve kaygılara sürüklemektedir. Bazı çevrelerin bilinçli bir şekilde anayasa değişikliğine “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek” maddeleri değiştirerek başlamaları kaygılarımıza yol açan en önemli belirtilerdir. Hele yine belli çevrelerin düzenledikleri konferanslarla bilhassa “bölücü başına” bazı haklar sağlamak için yaptıkları girişim ve beyanlar endişelerimizin temel kaynağıdır.
 Ve bizim bu kaygılarımızın bilhassa İktidar tarafından giderilecek hiçbir eylem,işlem ve söylemin ortaya konmaması ,aksine teyit eder mahiyette olup bitenlere karşı sergilenen pasif tutum endişelerimizin artmasına yol açmaktadır. Hatta İktidarın dış politika da “komşularla sıfır sorun” söylemi ile ortaya koyduğu tablo,bırakın Rusya,İran,İrak,Suriye,Yunanistan,Bulgaristan hatta AB,ABD ile ilişkileri bütünüyle orta doğuda ne hale geldiğimizi, hatta bizzat kendimizin kurduğu kardeş KKTC ile bile nerdeyse savaş haline dönüştüğümüzü gördükçe seçimlerin önemi bir başka boyut kazanacak kadar ciddiyet arz etmektedir.
 
O halde sonuç itibariyle seçmenler,bütünüyle Türk Milleti eğer “ne olacak canım bu da diğerleri gibi seçimdir işte” diyerek oy kullanırsa işimiz çok zor yolumuz çok uzun demektir.
Tehdit ve tehlikeler doğru algılanıyorsa o zaman geçmişte olduğu gibi büyük Türk Milleti bu badireyi de atlatacaktır.