GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
18 Mart 2011 Cuma

İstikrar üzerine...

Bir ülke de gerek siyasal ve gerekse ekonomik hayatın aksamadan yürüyebilmesi için
istikrar şarttır. Yarın sabah acaba ne olacak ? Endişesi taşınan bir toplumda “mutluluk”
aramak beyhudedir.
 
1995 yılın da Milletvekili seçilip TBMM ye gittiğim de Başbakan sayın Tansu Çiller’di.
Birkaç ya sonra Sayın Mesut Yılmaz Başbakan oldu. Daha sonra merhum Erbakan
Başbakanlık koltuğuna oturdu. Ve daha sonra Mesut Yılmaz ve Daha da sonra merhum
Bülent Ecevit Başbakan oldular. Ben 44 ay milletvekilliği yaptım. Kısa bir hesapla
ortalama her dokuz aya bir Başbakan düşüyordu. Birde otuz beş kişilik kabineyi
düşünürsek bu 44 ayda kaç Milletvekilinin Bakanlık yaptığını varın siz düşünün. Böyle
bir ülkede elbette istikrar olamazdı ve işlerin de yolunda gitmesi mümkün değildi.
 
İstikrar çok önemlidir diyorum. Çünkü bana göre Ülkemiz de 1950 den sonra ne
yapılmışsa istikrarlı dönemlerde yapılmıştır. Partisel olarak konuyu açıklarsak
adı geçen dönem DP,AP ve ANAP dönemleridir. Enerjiden,ulaşıma,barajlardan
otobanlara kadar hemen bütün yatırımlar bu dönemin eserleridir. Yani 1950- 1991
yılları içinde. Yalnız belirttiğim dönemlerde ki İSTİKRAR ile şimdi bahsedeceğim
İSTİKRAR arasında çok çok büyük farklar var.
 
2002 seçimleri sonrası ise gerçekten araştırmaya değer bir dönemdir. İİSTİKRAR
açısından siyasal olarak her zamankinden çok daha farklı bir dönem var. AKP
iktidarının yaklaşık dokuz yılının ilk beş yılın da gerek alınan oy oranı ve gerekse
TBMM de çoğunluk “anayasayı bile değiştirebilecek” bir çoğunluktur. 2007 seçimlerin
de ise oy oranı daha da artmış ve TBMM deki çoğunluk yine aşağı yukarı aynı sayısal
durumu korumuştur. Hele iktidara sağlanan ilgili, ilgisiz destek Cumhuriyet tarihinin
hiç bir dönemin de görülmemiştir.
 
Peki,bu tabloya rağmen Ülkede benim ve pek çok sorumluluk duygusu taşıyan çok
sayıda vatandaşımın önem verdiği İSTİKRAR var mı dır? Ne gezer.
 
Önce istikrarın temel unsuru Ülkede olması gereken HUZURDUR.. Şimdi şöyle bir
sağımıza solumuza bakınalım, vatandaşlarımız da HUZUR var mı? Yani genel olarak
herkes (çeşitli yollardan tuzu kuru olanları,yandaşları hariç tutuyorum) şöyle kafasını
kaldırıp “ oh ne güzel bu günde akşam oldu,kendimi çok iyi hissediyorum” diyebiliyor
mu? Ya da “şükürler olsun sabah oldu çok güzel bir güne başlıyorum” diyebiliyor mu?
Yani,içte birbirimizle kolkolayız, omuz omuzayız, dışta da bütün sorunlarımızı hemen
hemen (Dış İşleri Bakanın pek sevdiği “sıfır sorun” dan vazgeçtik)hallettik diyebilir
mi? Diyemez, çünkü adeta bin parçaya bölünmüş durumdayız. Fikirlerimizin farklı
olması çok tabiidir. Bu bölünme farklı fikirlerden kaynaklanmıyor. Tam tersine, ya
bölgesel veya etnik hatta mezhepsel ve daha bir çok etken rol oynuyor. Buna “anayasal
hakların,özgürlüklerin,ve Devletin değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif daha edilemez”
temel kurallarının da pervasızca tartışılmasını da hesaba katarsanız her birimiz ayrı
ayrı yerlere savruluyoruz demektir. Hele ülkemizin bir bölgesin de hemen her gün
çeşitli bahaneler uydurarak teröristler adeta kol geziyorlar. Tabii sayın Başbakan
konuşmalarının hiç birin de bu duruma bir tek kelimeyle bile değinmiyor. Genel
olarak “muhalefet yapmayan” muhalefete çattığı kadarının binde biri kadar bu konuya
değinse. Hal böyle olunca huzurdan söz etmek ölüden can beklemek gibi bir şey olur.
 
Japonya’daki deprem bütün dünyayı haklı olarak korkuttu ve korkutmaya da devam
ediyor. Bilhassa nükleer santrallerin konumu tüyler ürpertici. Türkiye de de nükleer
santralar kuracak bu iktidar. Başbakana son durum karşısında bu konu soruluyor
ve cevap çok enteresandır. Diyor ki sayın Başbakan, “ o zaman eve tüp bağlamayın
veya yıkılacak diye köprü yapmayalım”. Evet, nükleer santraller ve eve tüp bağlanması
veya köprü yapılması. Herhalde “benzetme veya örnekleme” sanatına bundan çelişkili
örneği edebiyat tarihi kaydetmemiştir. Durum böyle olunca HUZUR kelimesini bile
düşünmek akla zarar verecek nokta demektir.
 
Ekonomik durum,siyasal durum,sosyal durum ele alınsa sayfalar yazmak gerekir. Oysa
yerim bitti. Ama son söz olarak şunu söyleyeyim,SİYASAL İSTİKRARLA,ÜLKEDE
İSTİKRAR ayrı şeylerdir. 12 haziran da oy kullanırken unutulmaması gereken en
önemli husus bu olsa gerektir.
Yazarın Diğer Yazıları