GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
10 Ocak 2023 Salı

Basın özgürlüğünün bittiği yerde çıkar gazeteciliği başlar

Bugün 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü”… “Çalışan” sözü hep tartışmalı, gerçek gazetecilik ölünce biten bir meslek. Buradaki sihirli sözcük “gerçek” … İçinden geçtiğimiz şu yılları da tarih yazacak elbette ama bence Umberto Eco’nun başlığa çıkardığım şu sözüyle özetleyelim medyanın hem ülkemizde hem de dünyada bulunduğu durumu: Basın özgürlüğün bittiği yerde de çıkar gazeteciliğinin önü açılır!

2016’da yitirdiğimiz Umberto Eco şöyle demişti: “Kitleler üzerinde tartışmasız etkili organlardan biri medyadır ve bu durum son yıllarda baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojiyle birlikte daha da belirgin bir hal almıştır. Masanın üzerinde olan bilgisayarlarımızın dizüstüne oradan da cebimizin içine ne kadar kısa bir süre içinde girdiğini şöyle bir hatırlarsak bu çılgın gelişmenin ne boyutlara vardığını daha sağlıklı bir biçimde analiz edebiliriz.”

Toprağı bol olsun Eco, bugünlerde gelseydi memlekete, her gece aynı kanala çıkıp aynı şeyleri tekrar eden gazeteciler ne düşünürdü acaba? Sosyal medya için de “idiotların istilası” demişti Umberto Eco: “İnsanı bu kadar iyi tanıyıp, yine de çok seven bir adam sevilmez mi hiç?: Sosyal medya, eskiden barda içtikten sonra toplumu rahatsız etmeden konuşan aptallar ordusuna konuşma fırsatı verdi. Bu tipler barda çabucak susturulurdu. Şimdi sosyal medya sayesinde Nobel ödüllü yazar kadar konuşabiliyorlar”. Eco‘ya göre; “post-modern bireyin siyaset alanındaki en önemli temsilcisi, İtalyan siyasetçi Berlusconi‘dir. Çünkü Berlusconi, elindeki medya gücüyle parlamentoyu işlevsizleştirmiş ve kendi medyatik popülizm rejimini inşa etmiştir.”

Bu sözü yazdığı “Yengeç Adımlarıyla” kitabında Umberto Eco’nun Medyatik Popülizm Üzerine” başlıklı makalesi gerçekten çok öğretici: “Kışkırtmanın inanılabilir olması önemli değildir. Anayasada çevre korumasıyla ilgili maddeyi kaldırmak istiyorsun diyelim (...) karşı taraf buna karşı çıkmadan edemez, yoksa muhalefet kimliğini ve işlevini yitirir. Bu tekniğe göre kışkırtma yapılır, ama ertesi gün yalanlanır (“Beni yanlış anladınız”), ardından bir kışkırtma daha yapılır, böylece muhaliflerin tepkisi ve kamuoyunun dikkati ikinci kışkırtmanın üzerine çekilerek, bir öncekinin yalnızca bir flatus vocis (önemsiz ses) olduğunu herkesin unutması sağlanır.”

“Sıfır Sayısı” adlı son kitabındaki sözlerine de bugün günlerden 10 Ocak olduğu için kulak vermek gerek:

Dürüst gazete ve gazeteciler yayımladıkları haber ve yazılarla gerçeğin ortaya çıkması için uğraşırlar ve yaptıkları işler, erk sahiplerinin damarına bastığı, oyunlarını bozduğu, planlarını karıştırdığı için hakarete maruz kalır, aşağılanır, dövülür ve öldürülürler.

Yani bize anlatılmaya ya da gösterilmeye çalışıldığı gibi birilerinin yaşamıyla oynadığı veya bir yerlerde bomba patlattıkları için değil. Yaşanan felaketlerin faturasının gazetelere, gazetecilere kesilmeye başladığı yerde ise basın özgürlüğünün sonu gelmiştir artık.

Basın özgürlüğün bittiği yerde de çıkar gazeteciliğinin önü açılmış olur. Gücün ve güçlünün yanında yer alan, görevi ise alkışlamaktan ibaret olan bir gazetecilik anlayışı türer ki gerçeği görebilme ya da gösterebilme noktasında yanlış sularda yüzdüğümüzün resmi olarak karşımıza çıkarlar.

Medya susturulsa bile, yeni iletişim teknolojileri durdurulması olanaksız bilgi akışlarına olanak sağlamaktadır; bir diktatör bile bu bilgi akışını durduramaz. Onun bile vazgeçemeyeceği asgari teknolojik altyapı kullanılarak gerçekleştirilen bir iletişim söz konusudur.

Umberto Eco’nun toprağı bol olsun… 10 Ocak her şeye rağmen kutlu olsun