GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Ocak 2010 Pazartesi

Bakan’’ı kim zehirledi?

Sonucunu günler öncesinden öngördüğüm Konak İlçe Kongresi’’ni yorumlamakta zorlanıyorum doğrusu’…’‘Genel Sekreter Önder Sav ekibi, Genel Başkan Baykal ekibini sandığa gömdü’’ desem hem İl Başkanı Nalbantoğlu hem de Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu en sert şekilde tepki gösterecek.’¶
Neymiş efendim. Partide Genel Sekreterciler ve Genel Başkancılar diye bir şey yokmuş’…
Bu ikili arasında ayrım yaratanlar CHP’’ye zarar veriyormuş’…
Yapmayın ya!
Yemeyin bizi’…
Bu ayrımın CHP’’nin genetiğinde olduğunu açıklamanın sahipleri de ’‘bal gibi’’ biliyor ya.
Neyse’…
CHP kurulduğu günden bu yana hatta Atatürk döneminden beri birinci adam, ikinci adam mücadelesi vardır, olagelmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk ile İnönü arasındaki gizli mücadele sır değil bugün. Belki onlarınki ’‘genel başkan-genel sekreter’’ kavgası değildi’… Çünkü CHP’’nin zoraki olarak iktidarda olduğu dönemden söz ediyoruz.
Ama CHP iktidardan düşünce kavga parti içine döndü. Yani genel başkan-genel sekreter mücadelesine’… İsmet İnönü ile Bülent Ecevit, Erdal İnönü ile Deniz Baykal, Deniz Baykal ile Ertuğrul Günay, Adnan Keskin’’e kadar her dönemde bu kavga kendini göstermiş; soğuk savaş partinin tepesinde yaşanmıştır.  
Ancak, Baykal’’ın rahat ettiği, sırtını güvenle dayadığı tek Genel Sekreter Önder Sav olmuştur. Çünkü Sav, 10 yıllık görev süresi boyunca hiçbir zaman ’‘genel başkan olmak’’ gibi bir hayale kapılmamış, rakip çıkmamış, çıkarmamıştır da.  Aksine CHP genetiğindeki Genel Sekreterlerin Genel Başkanı devirme geleneğine son veren isim olmuştur Sav’…
Her neyse, hem Nalbantoğlu hem de Kocaoğlu, bu mesajı vermek zorundaydılar ve de verdiler’… Çünkü her iki isim de Sav ekibiyle ittifak halinde’… Bu durumun Baykal’’ı çileden çıkardığını gördüler, genel başkanın öfkesini dizginlemek, delege düzeyinde bu ayrımı ortadan kaldırmak için ’‘sert’’ açıklamalarla ayrımı yaratanları kınadılar’…
İkili arasındaki mücadeleden en sık bahseden gazeteci olarak sert açıklamalardan ben de payıma düşeni aldım tabi ki’…
Ama ısrarcıyım’… Partinin tepesinde anlamsız bir mücadele var’…
Genel Sekreter Sav’’ın genel başkan adayı olmadığı ve de Baykal’’a karşı bir adayı desteme olasılığı bulunmadığı için zaten anlamsız olan kavga daha da anlamsızlaşıyor.
Baykal’’ın tek derdi iki yıldır sümen altında tuttuğu tüzüğü uygulamak, ’‘genel sekreterlik’’ makamını ortadan kaldırmak olamaz. Eğer öyleyse kurultaydan aldığı yetkiyi kullanır geçer’…  İki yıldır sümen altında tutmazdı. O zaman ne peki?
Seçim arifesinde, CHP kamuoyunda güç kazanırken, yüzde 25’’lerin üzerini anketlerde de olsa görmüşken,  öte yandan Mustafa Sarıgül tehdidi rüzgara dönüşmeye başlamış, Baykal’’ın kalesi İzmir’’de bile kendini hissettirmeye başlamışken bu kavganın anlamı ne? Neden CHP yeni açılımlarla güç kazanmak yerine enerjisini kendi içinde tüketmeyi, partiyi ’‘siyah-beyaz, alevi-sunni, Kürt-Türk, Göçmen-yerli, Baykalcı-Önder Savcı’’ gibi suni kamplara bölmektedir? Bence büyük soru bu’… Yanıtı Baykal ve Sav’’da saklı’…
Şimdi geçelim Konak kongresine’…
Birkaç gün önce üç adaylı olacağı varsayılan kongrenin favorisini kaleme almıştık. Favori mevcut başkan Aytekin Tunus’’tu’… Plase Günen, Sürpriz Yılmaz’’dı’…
Delege seçimleriyle ayan beyan ortada olan bu tabloya rağmen, tarafsızlığı ile yeni seçilmiş başkanlar arasında örnek bir duruş sergileyen Konak Belediye Başkanı, İzmir’’in gülen yüzü Dr. Hakan Tartan taraf olmaya nasıl zorlandı?
Kaybedeceği gün gibi ortada olan bir cepheye nasıl/neden omuz verdi?
YTP’’den de arkadaşı olan, Baykal tarafından kongre sürecini yönetmek üzere yeniden atanan Aytekin Tunus’’a ve de İl Başkanı Nalbantoğlu'na nasıl sırtını döndü?
İki dönem vekillik üç ay bakanlık yapmış, TBMM idare amirliği gibi önemli görevleri deruhte etmiş siyaset kurdunu kim kumpasa düşürdü?
Dahası taraf olma noktasında kim zehirledi? Merak ettiğim bu’…
Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Benim gibi onlarca kişinin de Tartan’’ı uyardığını biliyorum’…
Bunun adı ’‘Bile bile ladesten’’ başka bir şey değil’…
Tartan’’ı ’‘taraf’’ haline getirme olasılığı bulunan unsurlara göz atalım.
Aziz Kocaoğlu faktörü’… Başkan Kocaoğlu ile Tartan arasında adı konulmamış bir soğuk savaşın olduğu sır değil. Kocaoğlu’’nun Sav ekibiyle birlikte Tunus’’un yanında olduğunu gören Tartan, kendiliğinden mevzi değiştirmiş olabilir.
Deniz Baykal faktörü’… Yakın çevresine ’‘Baykal beni aradı, tavır almamı istedi’’ şeklinde konuşan Tartan, Genel Başkan ile ters düşmemek için zorunlu olarak donkişotluğa soyunmuş olabilir’…
Ekip faktörü’… Konak’’ı çantada keklik gören Sav ekibi delege seçimleri sürecinde de taraf olmayan Tartan’’ı bu sürece dahil etmemiş, Tartan’’da ilçe belediye başkanı olarak bu duruma alınmış olabilir. Ekip Tartan’’ın zarar görmesini istememiş, Tartan da ’‘adam yerine konmadığını’’ düşünmüş olabilir.
Tüm bu olasılıklara karşın gelinen noktada Tartan’’ın da destek verdiği Zeki Günen tarihi bir farkla seçim kaybetti. Günen’’in kazanması için Kemal Karataş’’ın çabaladığı gerçeği saklansa da biliyoruz. Aytekin Tunus’’un görevden alınıp yeniden atanma sürecini kontrol eden MYK Üyesi Mehmet Ali Susam’’ın da bu yapıya omuz verdiği ortada. Hatta İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan da gece yarısı operasyonuyla sürecin bir parçası oldu’… Mustafa Düzyol, Ali Yılmaz yapısını Günen saflarına çekmek için çaba sarf etti. Ama çabaları yeterli olmadı. Düzyol-Yılmaz ikilisi her iki listede olmalarına karşın Günen’’in rakibi Tunus’’a omuz attı. Tabi ki Hakan Tartan da kaybeden safta yer aldı.
Ancak kongreye kadar sessiz kalıp, seçimden üç gün önce taraf olan Tartan, Çanakkale’’de destan yazan Osmanlı’’nın 1. Dünya Savaşı’’nı Almanlar yüzünden kaybetmesi gibi kaybetti. Yani mağlup sayıldı’…
Tartan’’ın tek şansı, önüne Mondros ya da Serv gibi bir anlaşmanın konulmamış olması’…
Ama siyaseten ciddi bir yara aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Seçim sonuçları ’‘Haiti Depremi’’ gibiydi. Yıkıntı büyüktü.
Buca’’dan sonra ilçeler domino taşı gibi devriliyor’… Sırada Bornova var. Buca ve Konak etkisi, Bornova’’nın surlarında da delik açmışa benziyor.
Konak’’ta Günen’’e en fazla desteği veren kuşkusuz Muhsin Kurt’’tu’… Seçim sonuçlarına en çok üzülen de kuşkusuz o oldu. Belki de diğerleri kayba alıştılar. Hatta Tartan’’ı arayıp, ’‘taraf ol’’ deyip, Kocaoğlu’’nu arayıp, ’‘sen karışma’’ diyen Baykal bile’…
Sonuçta beş yıl sonranın potansiyel büyükşehir adayı Tartan, gereksiz yere savaşa sokularak prestij ve kan kaybına uğradı, uğratıldı.
Tartan’’ın acilen siyasi kılavuzlarını gözden geçirmesi gerekiyor’… Ve de kendisini kaybedeceği savaşa sürükleyip nedensiz yere prestij kaybettirenlerle en kısa sürede hesaplaşması tabi ki’… Bu önlemi şimdi/hemen almazsa daha çoook savaş kaybeder Tartan’…
Ve de CHP’’nin eski partisi DSP gibi ’‘genel başkan ve eşinin’’ talimatlarıyla değil, delegenin iradesi ve ekiplerin gücüyle yönetildiğini öğrenmesi de tabi ki’… Sanıyorum bu ders alındı.
Konak’’ta anlamadığım, dahası anlamakta zorlandığım şey, Düzyol-Yılmaz ikilisinin Sav ekibiyle işbirliği oldu.  Muhsin Kurt cephesinde ’‘ihanet’’ olarak algılanan bu ittifak, Kemal Karataş’’ın Hüseyin Yüzer’’i aday çıkarması kadar zor anlaşılacak türden’…
Günen’’in 19 delege 4 yönetici teklifine hayır diyen Düzyol-Yılmaz ikilisi ekipten kaç delege kaç yönetici almıştır?
Yanıtı önemli olan soru bu’…