GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
28 Eylül 2022 Çarşamba

Avrupa sağı kadınlar üzerinden yükselirken

Meğer kadınlar üzerinden de yükselirmiş. Demek ki her seçilen kadın için sevinmemek gerekiyormuş. Birkaç örneğe bakalım şimdi:

Hilda Cathy Heine, Marshall Adaları'nın ilk kadın Cumhurbaşkanı olarak görev yapıyor. Sosyalist kökenli. Ülkesinin birey ve kadın hakları eylem grubunun kurucusu…

Halime bin Yakub, Malay kökenli Singapur Cumhurbaşkanı.  Beş çocuk annesi olan Yakub,13 Eylül 2017’de ülkenin sekizinci devlet başkanı olarak seçildi. Batı medyasında hakkında hep olumlu haberler çıkıyor, okuyoruz.

Salome Zurabişvili, Gürcistan Cumhurbaşkanı. Zurabişvili, 16 Aralık 2018 tarihinden bu yana bu göreve seçilen ilk kadın olarak devlet başkanlığı görevini yürütüyor. Gürcistan Dışişleri Bakanlığı görevinde saygın bir diplomat olarak tanınmıştı.

Zuzana Caputová:Bağımsız olarak seçilen Slovakya Cumhurbaşkanı. Avukat ve çevre aktivisti. 15 Haziran 2019'da Slovakya cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Eşcinsel evliliklerini ve kadınların kürtaj hakkını savunuyor.

Sahle-Work Zewde: Etiyopya Devlet Başkanı. Fransa, Cibuti ve Senegal'de büyükelçi olarak görev alan Sahle-Work, UNESCO'da Etiyopya'nın daimi temsilcisi olarak da görev almaktaydı. Afrika’nın yıldızı.

KatrínJakobsdóttir : 2017’den beri  İzlanda Başbakanı. Daha önce Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanı olarak görev aldı. Sol Yeşil Hareket Partisinin Genel Başkanı. Üç çocuk annesi Katrin 19 Şubat 2020'de Kadın Dünya Liderleri Konseyi Başkanı seçildi

Ana Brnabi?: Sırbistan Başbakanı. 2017’de Cumhurbaşkanı Vu?i? tarafından başbakan olarak önerilmiştir. Ulusal Meclisin bu öneriyi onaylamasıyla Brnabi? ülkenin ilk kadın ve ilk açık eşcinsel başbakanı olmuştur.

Mette Frederiksen: Haziran 2019’dan bu yana Danimarka’nın Başbakanı. Haziran 2015’ten bu yana Sosyal Demokratların Lideri olan siyasetçi, Danimarka tarihinin en genç Başbakanı veikinci eşinden de boşandı.

Şeyh HasinaVecid: Ülkenin kurucusu Mucibur Rahman'ın kızı ve 6 Ocak 2009'dan bu yana Bangladeş Başbakanıdır. 74 yaşındaki lider, “Zengin ülkeleri iyi biliyorum. Onlar sadece daha da zenginleşmek istiyor. Başkalarını umursamıyorlar” diyor.

JacindaArdern – Yeni Zelanda Başbakanı. Ücretsiz eğitim, kürtaj yasağının kaldırılması ve çocuklar arasında yoksulluğun yok edilmesi konularında Yeni Zelanda halkı tarafından büyük takdir topladı. Kendisini “sosyal demokrat ve ilerici” diye tanımlıyor.

Bu liderlere bakarak, kadınların ne kadar da önemli görevlere geldiğini gördükçe seviniyordum.

Ama son dönemde karşımıza çıkan bir muhafazakâr kadın Başbakan ve neo-faşist bir kadın Başbakan adayı Avrupa’nın geleceğini yeniden düşünmemize yol açıyor. Seçilenler genellikle sosyalist- sosyal demokrat kadın liderlerdi ama İngiltere’de muhafazakâr Liz Truss’un ve de geçen Pazar günü İtalya’da yapılan seçimde “Yeni Mussolinici” diye tanımlanan Meloni’ninbaşbakan olmaya hazırlanması bence de her şeyi yeniden gözden geçirmeyi gerektiriyor. Macaristan’dan sonra İsveç’te de sağ iktidar kazanmıştı malum. Avrupa’da aşırı sağcılar, Meloni’nin zaferiyle ‘Kuzeyde İsveç, güneyde İtalya’ naraları atıyorlar şimdi.

Kraliçe Elizabeth’in ölümünden önce Başbakanlığa atadığı Liz Truss, Oxford Üniversitesinde felsefe, politika ve ekonomi bölümünden mezun olmuş ve 2012’de Eğitim Bakanı olarak Cameron hükümetinde kabineye girmiş.  İngiltere'de vergi kesintilerine gitmek ve ekonomiyi büyütmek için “cesur bir planı” olduğunu söyleyen Truss, enerji kriziyle ilgili olarak da uzun vadeli arz çözümleri geliştireceği vaadinde bulunuyor. Partisinin 2024 genel seçimlerinde İşçi Partisi'ni yenilgiye uğratacağı sözünü de veren Truss'ın Başbakan olarak erken seçime gitme zorunluluğu bulunmuyor. Truss'ı yeni görevinde kendisini bekleyen en zorlu konunun enerji kriziyle mücadele olacağı belirtiliyor.Bir de Truss'ın bakanlık yaptığı dönemdeki “olağandışı harcamalar” her gün gerçek gazetecileringündemlerinde.

***

İtalya’da yaşananlar isedünyadaki birçok insanın 3 yıl önce aklının ucundan geçmeyecek gelişmeler. Başbakan olacağına kesin gözü ile bakılan Meloni’nin kampanyasını izledim dikkatlice. Konuştuğumuzİtalyan dostlarımız da kaygılıydı zaten. Kampanyasında Meloni “Tanrı'yı, vatanı ve aileyi savunacağız. Biz İtalyanız, biz Hristiyanız. Hristiyan değerlerine daha sıkı sarılmalıyız çünkü bu değerler İtalya'yı İtalya yapan yeri doldurulamaz değerlerdir. İslam'a, LGBT'ye ve göçe karşı mücadele etmeliyiz” dedi durdu.Ayrıca kadınların boşanma haklarını “aile adına kısıtlama hayalleri” olan birine ne denir ki?

Ancak tüm bunların nedeni İtalyanların sandığa “oy verilecek parti yok” diye gitmemeleri. Siyasi gözlemciler özellikle sol eğilimli genç nüfusun sandığa gitmediğini buna karşın neo-faşist eğilimli gençlerin heyecanla oy kullanmaya gittiğini yazıyorlar: İtalya’daki seçimlere katılım Yüzde 63.9…  2018'e göre neredeyse on puan daha az. Dört İtalyan’ın birinden biraz fazlası sağa oy verdi ama ülkeyi şimdi onlar yönetecek. Seçimi boykot eden solcu iİtalyanlar pişman gibi görünüyorlar ama yapacak pek bir şey de yok. Tarihte ilk kez, şu anda “İtalya'nın Kardeşleri” tarafından temsil edilen post-faşist radikal sağ, oyların yüzde 26’sını alarak ilk parti oldu.

Evet Meloni’nin örgütünün adı, “İtalya'nın Kardeşleri” … Bunların zaferi birkaç ilki temsil ediyor. İtalya'nın ilk kadın başbakanı olacak. Ve hem İtalya hem de Batı Avrupa, Mussolini'nin düşüşü ve İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk aşırı sağ çoğunluk hükümetine sahip olacak.Karikatüristler asıl yenilginin AB’de olduğunu çiziyorlar. Bu arada Meloni’nin Rusya ve ABD ile ilgili olarak samimi düşünceleri henüz anlaşılmadı. Meloni aynı zamanda çok sıkı bir aşı ve pandemi karşıtıymış.

Şu yoruma ne dersiniz?: Giorgia Meloni'nin İtalya başbakanı seçilmesinin en önemli nedeni, artık merkez solun orta - üst sınıfa hitap etmesi ve en yoksulları yüz üstü bırakması.En yoksulları en çok etkileyen cümlesi şu olmuştu: “Finansal spekülatörlerin kölesi bir tüketiciden ibaret varlıklar olmayacağız.”

Evet sosyalist ve sosyal demokrat Avrupa solu, yeşil ve çevreci akımların etkisine girdi ve en yoksul kesimlere ciddi oranda yabancılaştı. Meloni “İnsanlar, şirketlerin, bankaların tam egemenliğindeki vahşi kapitalizmden yoruldu” diyordu ve bence bu nedenle kazandı...

Bu olup bitenden Türkiye’deki siyasetçiler ders alıyor mu acaba?