GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
26 Eylül 2022 Pazartesi

Türkçemizin Dil Bayramı 90 Yaşında!

“Alan, artı, beşgen, boyut, dikey, dörtgen, eksi, er, erdem, esenlik, eşit, eşkenar, gerekçe, ısı, ikizkenar, kesit, kıvanç, konut, köşegen, kurmay, kutsal, oran, paralelkenar, subay, teğet, toplam, tüm, türev, uzay, üçgen, yamuk, yanal, yatay, yüzey…”

Bu sözcükleri Güzel Türkçemize kim kazandırmış olabilir ki?

Bugün Dil Bayramı. Büyük Atatürk’ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen Birinci Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül’ü her yıl “Dil Bayramı” olarak kutluyoruz. 90 yaşında ne güzel…

Dilimiz öncelikle bireysel bir iletişim aracı… Bu nedenle kendisinden memnun bir insan dilini de önemser. Uyduruk kelimeler kullanmaz, yabancı gibi görünmeye çalışmaz. “Ay beni Avrupa’da Fransız sandılar” falan diye övünmez. Bizi biz yapan konuların başında güzel Türkçemiz gelir. 

Ama maalesef bazı gençler, kendilerine yeni bir dil yaratıyor ve bunu doğal karşılıyorlar. Onlara Türkçeyi sevdirmemiz şart. Sevdiremezsek Türkçe melez bir dile dönüşecek, belki de dönüştü bile..

Şunu unutmayalım bir iletişim aracı olarak dil, duygu, düşünce ve inanç birliğini oluşturan ve toplumsal yapıyı güçlendiren en güçlü ortak bağ. Bir ülkede konuşulan dil, biçim ve öz yönünden değerlendirildiğinde o ülkede yaşayan insanların yaşama bakışlarını, ulusal kimlik ve kişiliklerini de tüm boyutlarıyla yansıtıyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla Türkçenin etkisi altında bulunduğu Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılarak, cumhuriyetin amaçlarına uygun olarak çağdaş bir kimlik kazanması amaçlandı. Türkçenin devletimizin resmi dili olduğu, Anayasa'nın değiştirilemeyecek hükümleri arasında yerini aldı. Büyük Atatürk, dil devrimiyle çağdaş bir kültür diline ulaştırmayı öngörüyordu. Türk Dil Kurumu'nun yanı sıra, yazarlarımız, tiyatro sanatçılarımız, bilim adamlarımız ve tüm aydınlarımızın özverili çalışmalarıyla Türk dili, çağdaş bir devlet ve bilim dili durumuna geldi. Türkçe'nin yaşayan bir dil olarak gelişimini sürdürmesi, ulusumuzun saygınlığını ve kültürümüzün evrenselliğini kuşkusuz arttıracaktır.

Dil bağımsızlığını, siyasal ve ulusal bağımsızlığın ayrılmaz parçası olarak gören Büyük Atatürk'ün de, çağdaşlaşma sürecinde dilimizin geliştirilmesinde ve yabancı sözcüklerden arındırılmasında katkıları sınırsızdır.

***

Türk Dil Cemiyeti, 12 Temmuz 1932'de kurulmuştu. Cemiyetin kurucuları arasında hepsi milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları, Samih Rifat (Başkan), Ruşen Eşref (Ünaydın), Celal Sahir (Erozan) ve Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) beyler yer aldı. Amaçlarını, “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” olarak ilan eden Cemiyet, 26 Eylül - 5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı'nda Birinci Türk Dili Kurultayı'nı topladı.

Bu ilk kurultayın açılışı, 27 Eylül tarihli Vakit gazetesinde şöyle yer aldı: “Saat 14.00... Herkes yerinde idi. Biraz sonra Türk'ün büyük mürşidi Gazi hazretleri, yanlarında Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Paşa, Maarif Vekili Reşit Galip Bey, Fethi Bey, Ordu müfettişlerinden Fahrettin, Ali Sait paşalar, kumandanlardan Şükrü Naili, Salih paşalar olduğu halde salona dahil oldular. Bu esnada şehir bandosu, İstiklal Marşı'nı terennüm etmeye başladı.”

Kurultayda farklı meslek gruplarından insanlar yer almıştı. Dil bilimcilerin yanı sıra yazarların, her meslekten aydınların, halk temsilcilerinin katıldığı kurultayda çalışma kolları kuruldu. Ahmet Cevat (Emre) “Sözlük-Terim Kolu”, Ragıp Hulusi (Özden) “Derleme Kolu”, Hasan Ali (Yücel) “Lenguistik-Filoloji Kolu”, İbrahim Naci (Dilmen) “Yayın Kolu” başkanlığına getirildi.

Türk Dil Kurumu çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar, devlet adamı ve sanatçı gibi önemli meslek gruplarını topladığı Türk Dili Kurultayı’nda Türkçe’nin önemini vurgulamak için 26 Eylül gününü “Dil Bayramı” ilan etti. Cemiyet, 1934'te yapılan kurultayda “Türk Dili Araştırma Kurumu” adını aldı, 1936'daki kurultayda ise adı, bugünkü “Türk Dil Kurumu” (TDK) olarak değiştirildi.

Atatürk, vefatından kısa süre önce yazdığı vasiyetname ile mal varlığını TDK ile Türk Tarih Kurumuna bıraktı. TDK ve TTK, darbecilerin 1982 Anayasası ile oluşturulan “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” na bağlandı.

Baştaki sorunun cevabını tahmin etmişsiniz sanırım: Tabii ki Büyük Atatürk.