GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
25 Ocak 2024 Perşembe

Ahlak sükût edince

İnsan olmak, bu kadar aşağılık olmanın mazereti olabilir mi?

Ne yazık ki evet.

Yeryüzünde 8 milyar kadar insan yaşıyor. Nüfusun dörtte üçü yoksul. Bir milyara yakın insan aç. Hergün açlıktan ölen insan sayısı, 20 bin dolayında.

Ve hal böyle iken, sanayi devrimini izleyen modernite, aydınlanma, ilerleme, demokrasi, sosyal adalet, hukuk devleti derken 200 yılda insanlık geldiği yerde elan büyük bir aymazlık içinde.

İnsanın üreteyim derken doğaya verdiği zarar sonucu iklimi değişikliği ve kuraklık yeni yeni sahneye çıkıyor.

Doğrusu, bilim diye diye insanlığın içine düştüğü bu cehennemden çıkışın bedeli, insanın cennetten kovuluş hikayesini akıllara getiriyor.

Kurduğu uygarlık 10 bin yıl içinde bütün ahlaki değerlerin çökmesine yol açarken, akıl ve vicdan yoksunluğuyla malul insanın elan mülkiyet tutkusuyla yanıp tutuşması, insan vasatının gerçekten aptallık olduğunu düşündürüyor.

Yeryüzündeki her insanın sadece ve sadece insan olduğu için sahip olduğu barınma ve beslenme hakkı; iktisat, sosyoloji, siyaset bilimi derken sistemin iktidar üreten dinamiklerini çalıştıran unsurlara dönüştürüldü ve buna “uygarlık” dendi. Medeniyetiniz batsın!

İnsanın bu denli aşağılık bir yaratığa dönüşmesinin mazereti, insan olmak. Dünya’yı birbirine çok gören insanlığın trajedisi... Buna da tarih yazmak, deniyor.

Evet, ahlak bütünüyle sükût ederken yerini ikiyüzlü ahlaka bıraktı. Karakter zafiyeti, vicdan yoksunluğu ve kötülük, yalanı en yüce değer yaptı.Yalan, sükût eden ahlakın tezahürüdür.

İnsanlık meselelerini konuşacaksak, konuşmaya tam buradan başlamalıyız.

Nihayetinde, sözün yalandan ibaret kaldığı koşullarda, siyasetçinin söz israfıve sükût eden ahlak mütecanis olup birbirini yeniden üretiyor.