GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Haziran 2012 Cumartesi

AK Parti Kongresi’nin ardından…

Başbakan Erdoğan yaklaşık 10 yıllık görev süresinde İzmir’e en az 30 kez gelmiştir.
Kâh açılış, kâh kongre kâh miting için… Ama çoğunda büyük bir ‘pot’ kırarak ayrılmıştır İzmir’den… Kenti kızdıran ama muhalefeti sevindiren cinsten sözlerden bahsediyorum. 
Buca’daki ‘Gâvur İzmir’ imasının izlerini silmek yıllar aldı mesela…
Ya da arsenik sürecinde Melih Gökçek’in iftar yemeğinde söylediği, ‘Ben baraj yapacağım, sen hava atacaksın. Yok, öğle yağma’ sözüne İzmir’in sokaklarındaki tepkiyi dindirmek 4 yılını aldı AK Parti’nin…
Başbakan Erdoğan’ın da dediği gibi 2002’de Türkiye genelinde patlama yapan AK Parti, İzmir’de 6 aylık Genç Parti’nin ardından yüzde 17 ile 3. olabilmişti ancak
Gelinen noktada siyasette 2,5 parti kalınca yüzde 37’yi görmeyi dahası en büyük rakibi CHP ile arasındaki makası 5-6 puana indirmeyi başardı. AK Parti açısından İzmir, milim milim ilerlenen, zorlanılan, patinaj çekilen bir kent oldu hep... Bunun da nedeni temelde iki büyük korkuda gizliydi.  
Şeriat ve de bölücü terör!
AK Parti’nin İzmir’de bu kadar zorlanmasında da bu iki korkunun rolü vardı Ahmet Türk’ün mini etekli kızlar tarafından taşlanmasında da…
Başbakan Erdoğan’ın yıllar önce ‘istiyorum’ diye hedef gösterdiği İzmir’in AK Parti’den korktuğu, çekindiği doğruydu. Refah Partisi’nin devamı olarak algılanan ve oluşturduğu kadroların yaklaşım dili nedeniyle kenti kendisinden uzaklaştıran AK Parti, son dönemde önyargı duvarlarını yıkmaya ve de İzmir’de kabul görmeye başladı.

İşte bu nedenle AK Parti’nin İzmir politikasını Binali Yıldırım’dan önce ve sonra diye ayırmak gerekiyor. Daha önce ‘bu kenti teslim almanın zamanı geldi’ diyen; ‘oy vermezseniz hizmet de göremezsiniz diyen’ ‘gâvur’ imasında bulunan, aba altından sopa gösteren, dayatma yapan, baskı kuran AK Parti, son bir yılda İzmir dilini tamamen değiştirdi.
Bu arada ‘sümüklü bir çocuğa’ benzeten de olduysa da genel itibariyle İzmir politikasının temelinde Binali Yıldırım’la birlikte ‘hizmet, eser’ politikası yer aldı.
Mesela Melih Gökçek bir süredir susturuldu. İzmir’deki her konuya Ankara’dan müdahil olan ve sinir katsayılarını arttıran Gökçek gibi kenti geren söylemlere sahip apoletli isimlerin kulağı da çekilmiş görünüyor.
Bu açıdan Başbakan Erdoğan’ın attığı en doğru adımlardan biriydi belki de Binali Yıldırım’ı İzmir’e göndermek.
Daha önce ‘ne kadar oy o kadar hizmet’ diyen bakanların yerini alan Yıldırım, ‘35 İzmir 35 çılgın proje’ diyerek, çok sayıda temel atıp, kenti heyecanlandıran projeler üreterek, korku/önyargı duvarlarını yıkmaya başladı. Başbakan Erdoğan’ın deyimiyle ‘eser siyasetiyle’ kapısını çalıyordu AK Parti artık İzmir’in…
Ve bunun ilk meyvesini genel seçimde aldı.
Yüzde 30’ları bir türlü aşamayan AK Parti, yüzde 40’lara dayandı.
Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlar ve kentte ‘adalet’ ihtiyacını derinleştiren ‘tarihi dava’ ilerleme hızını düşürse de bu süreçte izlediği akıllı politika ile en az zararla atlatmayı başaran AK Parti, şimdi 2014’te kaleyi zabt edemese de burçlarında büyük gedikler açmayı hedefliyor.

CHP’nin 2 bin kişilik salonda yaptığı il kongresine karşılık sadece bir hafta sonra 20 bin kişilik salonu tıka basa dolduran AK Parti İzmir teşkilatı, kutlanmayı hak ediyor.
İstanbul’daki ‘stadyum şovu’ kadar olmasa da okulların tatil edildiği hafta İzmir’de 20 bin kişiyi saatler öncesinden hamam gibi olan Halkapınar Spor Salonu’na çekmek başarıdır.


Ama görünen o ki hala ciddi eksikler var.
Özellikle de Erdoğan’ın İzmir’deki konuşma metinlerinde…
Hem eksik/yanlışlar var hem de üslup yine bir parça rahatsız edici…

Daha önceki iki ziyaretinde Manisa Gördes Barajı’nı adeta kentin başına kakan üslup bu kez Kılıçdaroğlu’na yanıt verirken Aliağa-Menderes projesine ilişkin bölümde yaşandı.
İzmir Metrosu’nun Evka-3 açılışında kendisini eleştiren Kılıçdaroğlu’na yanıt vermeye çalışan Erdoğan, ‘Bitiremediniz ve bizden yardım istediniz. Beraber açtık unuttun mu?’ ifadesini kullandı. Gördes Barajı’nda olduğu gibi aynı rahatsız edici bir üslup!
Ve de ‘bitiremediniz ve bizden yardım istediniz’ bölümü de tamamen hatalarla dolu.
Başbakan Erdoğan’ın İzmir konusunda doğru bilgilendirilmediği açık…
Keza Aliağa-Menderes Projesi taa 1997’lerde yani Burhan Özfatura döneminde TCDD ile İzmir Büyükşehir arasında yapılan bir anlaşmanın ürünü…
Piriştina döneminde ‘proje’ üzerinde bazı değişiklikler yapılsa da TCDD ile ortak yürütülmesinin kararı Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olarak hapis yattığı sürece dayanıyor. İzmir Banliyö Sistemi olarak yapılan anlaşmada TCDD üzerine düşen görevi MHP’li Ulaştırma Bakanı Oktay Vural’lı yıllarda tamamladı.
Yani TCDD 57. hükümet döneminde hayata geçirdiği ‘Halkapınar Aktarma İstasyonu ve de rayların elektrafikasyon/sinyalizasyon işlerini’ AK Parti’nin iktidara geldiği sırada bitirmişti.
Dolayısıyla Binali Yıldırımlı yıllarda TCDD’nin Aliağa-Menderes projesine katkısı yok denecek kadar azdır. Ama TCDD hem ray hatlarının sahibi olarak hem de 57. hükümet döneminde yaptığı yatırımlarla anlaşmada üzerine düşeni Erdoğan’ın kurdele kesme tarihinden 10 yıl önce bitirmiştir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ise Başkan Aziz Kocaoğlu döneminde yaptığı 600 milyon liralık yatırımla 80 kilometrelik metro hattında TCDD’nin üzerinde bir katkı sağlamıştır.
‘Büyük Usta’ olarak alkışlanan Erdoğan’a böylesine küçük yanlışlar yakışmıyor.

Öte yandan yine İzmir belediyelerinin TOKİ’ye para/arsa karşılığı yaptırdığı Uzundere ve Karşıyaka Zübeyde Hanım konutlarını hükümet projeleriymiş gibi sunmak da aynı şekilde yakışmıyor. Çünkü hükümetin bunlara ihtiyacı yok! Kente kazandırdığı Çevre Yolu, Beydağ Barajı, Havaalanı, duble yollar, temeli atılan limanlar, tünel projeleri, ihalesi gerçekleştirilen marinaları anlatsa yeter Başbakan Erdoğan…
Kongreye gelirsek…
Başbakan Erdoğan tarafından işaret edilen İl Başkanı Ömer Cihat Akay, son bir haftayı çok zor atlattı. Hem İzmir’in en büyük spor salonunu doldurmak için çabaladı Akay, hem de 500’ü aşkın kişi arasından 50 kişilik listeyi yapmak için terledi.
Ama Akay’ı bunlardan daha fazla terleten muhalefet cephesinden yapılan bel altı saldırılardı. Kongreye iki gün kala adı ‘gümrük kaçakçısına’ bile çıkarılan Akay, son gün İzmir Koordinatörü Mehmet Erdem’in hazırladığı İzmir raporunun deşifre edilmesiyle daha büyük bir sıkıntı yaşadı.
Çünkü raporun bazı bölümleri oldukça can sıkıcı ifadelerle doluydu.
Akay’ın yerinde kim olsa bu sürece zor dayanırdı. Ama kongre salonunda ‘oldukça rahat ve de kendinden emin’ gördüğüm İl Başkanı Akay, hem Halkapınar Salonu’nu tıka basa doldurmanın hem de muhalefet cephesinin bel altı saldırılarına rağmen salona ‘il başkanı’ olarak girmenin mutluluğunu yaşıyordu.
Listesi beklendiği gibi…
Çoğu tanıdık simalar… Başbakan’ın, bakanların hatta vekillerin tavsiyeleri doğrultusunda da olsa ‘kemik ekibini’ de yazmayı/korumayı başarmış Akay…
Ama görünen o ki asıl mücadele şimdi başlıyor.
Hem yaklaşan 2014 seçimleri nedeniyle dışa dönük politika üretmesi hem de içeriden saldırılara karşı dayanıklı olması gerekiyor Akay ve arkadaşlarının…
Bazı kesimlerin son dönemde artan içeriden saldırılarla en fazla 6 ay ömür biçtiği Akay’ın bu süreci ‘sağlıklı, mantıklı’ adımlarla yönetebileceğini düşünüyorum.
O nedenle hem şans hem de başarı diliyorum.