GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
10 Aralık 2023 Pazar

1930 yılı sel baskını… Smyrna Agora’sı… Ve bugünkü İzmir...

Bir önceki yazımın giriş cümlesinde geçmişte yaşanmış ve unutulmamış İzmir sel baskını hikayelerinden dem vururken…

Bir sonraki yazımda; yıllarca nesilden nesile aktarılan ve kent belleğinde kayda geçen pek çok sel baskını hikayesinden biri olan…

1930 yılı İzmir’inin yaşadığı o büyük sel felaketi hikayesine yer vermekti meramım.
***
Pek tabii ki… 93 yıl önceki o tufan gecesinin görgü şahitlerinden günümüzde yaşayan kalmamıştır… 

Lakin; bu hikayeleri dinleyerek büyüyen bizim kuşağın temsilcileri ve de kent hafızasının sesine kulak verenler bu vahim olayı iyi bilirler…

Kadifekale eteklerinden sökülüp gelen kayaların çıkardığı seslerle selin uğultusunun birbirine karışmasını hiç unutmayan büyüklerimiz...

Önüne kattığını denize götüren o afat gecesinden tufan diye bahsederken sel sularının yarattığı baskını da seylap diye anlatırlardı.

Ballıkuyu,Namazgah ,Temaşalık ve Tepecik‘te  yüzlerce evin yıkıldığı , sel sularına kapılan yüze yakın insanın hayatını kaybettiği…

İki güne yakın hiç dinmeden yağan sağanak yağmur ile;  Halkapınar, Turan, Bostanlı ve Soğukkuyu‘daki bir çok ev ve tarım arazilerinin sular altında kaldığı…

Yemişciler çarşısı, Hisarönü, Taşcılariçi Kızlarağası Hanı gibi ticari hayatın kalbi olan bölgedeki işyerlerinin büyük zararlar gördüğü…

İhraç ürünü;  kuru üzüm, kuru incir, palamut vb. pek çok ticari metanın sel suları ile denize sürüklenerek ziyan zebil olduğu…

Yolları patlatan, lağım sularını ortaya döken, koca koca köprüleri yerle yeksan eden o afat gecesinde ...

Telgraf direklerinin devrilmesi ile, suların çekildiği güne kadar kimsenin kimseden haber alamadığı o kapkara günlere…

Zamanın en kuvvetli iletişim araçlarından olan yazılı basın bin bir güçlükle yer veriyordu.

Mülhakat ve Hizmet Gazetelerinde çıkan yazıları ile o yıllarda İzmir basının önemli isimlerinden olan Ömer Selahattin Kantar

Bu meşum gecede yaşanan sel felaketine ait duygularını şu satırlarla kaleme alıyordu.

“Pek çok evlat kurban verdin en önde
Kaç yüz ocak söndü gitti bir günde...”
 

Ne garip tesadüftür ki…

Kantarağasızade Ömer Selahattin ismi sel baskını ile ilgili sadece bu satırlarda kalmayacak…

O büyük tufan gecesinde Izmir’i altüst eden sel sularının ortaya çıkardığı Smyrna Agorasının kazı çalışmalarında anılan ismi  ile…

Kent belleğinin en mutena köşesine nakşedilecekti.
***
Sel suları altında kalan Namazgah yerleşim bölgesine ait semt mezarlığındaki bir çitlembik ağacı…

Sel sularına karşı koyamayıp topraktan ayırılıveren kökleri ve devriliveren  gövdesi ile…

M.Ö 4. Yüzyılda kurulmuş  SMYRNA AGORA’sını ortaya çıkarıyordu.

Ve…

Güzel  İzmir’in üzerine kapkara bulutların indiği, şiddetli gök gürültüleri ve şimşekler içinde göz gözü görmeyen…

Bu tufan gecesinden yaklaşık iki yıl kadar sonra…

1932 yılında… Türk Tarih Kurumu ve İzmir Müzesi Müdürlüğü ortaklığında…

(İzmir Asar-ı Antik Müze) İzmir Arkeoloji Müzesi müdürü Ömer  Selahattin Kantar ve Rudolf Naumann öncülüğünde başlayan…

Bu kazı çalışmaları ile ilgili öteden beri anlatılagelen hikayelere göre…

Valilik izni ile Agora kazı çalışmalarına alınan, birbirlerine zincirlerle bağlı İzmir Mapushanesi mahkumlarının bir öğle paydosunda kaçmasından doğan çaresizlikle…

Agora’nın hemen bitişiğindeki Misak-i Milli okulu son sınıf öğrencilerinin bu kazı çalışmalarına dahil edilmesi hikayesi ile…

Bugün İzmir kent belleğine kazandırılan bu paha biçilmez mirasın ortaya çıkmasındaki emeklerin ne denli büyük ve kıymetli olduğu daha bir anlaşılıyordu.
***
Ve  ben…

1930 sel baskını gecesi ve 1932 Agora kazılarının başlatılması ile ilgili kayda geçmiş bu hikayeleri ne zaman duysam...

Bu hikayelerin içinde yer alan aile geçmişimin ayak izlerini takip ediyorum.

Bugün Agora Ören Yeri olarak anılan mahalde bir köşede kalakalmış bir mezar taşında…

Annemin babaannesi Kadızade Ethem kızı 1869 doğumlu Şadiye hanımın ismini okuyorum.

Ve bu güzel şehre böylesi bir eseri binbir zorlukla kazandırmış, zamanın İzmir’inin en renkli ve entellektüel kişilerinden olan…

Büyük büyük amcamız Kantarağasızade Ömer Selahattin isminin kentin bir önemli bölgesinde görünür ve bilinir hale getirilmemiş olmasını…

Bugüne kadar görev yapmış, şehri emanet ettiğimiz tüm isimlere hep hatırlattım ve hatırlatıyorum. 
***
Ve bu şehrin cemaziyel evvelini bilmeyen, bu şehrin havasını solumadan suyunu içmeden büyüyen , ölmüşlerini bu şehrin topraklarında ziyaret etmeyen…

Yurdun dört bir yanından İzmir BB ve ilçe BB aday olmaya tevessül eden…

Tüm ithal aday isimlere soruyorum…

Bu kentin şehremini olabilmek için o kentin en yıllar yıllar boyu yaşadığı acılara vakıf mısınız?

Bu kentin dağlarını, derelerini, ovalarını ve dahi köylerine ve koylarına giden yollarını bilir misiniz ?

Bu kentin yıllar içindeki inkişafına sevinip, durağanlaşmasına hiç üzüldünüz mü?

Hangi BB döneminde neler yapıldığına şahitlik edebilir misiniz?

Ve bu güzel şehrin geçmişi ile geleceğini bu şehirde yaşanmış yıllara refere edecek bir birikime sahip misiniz?

“Bunların hepsine ve daha fazlasına sahibim… Bu şehri bana emanet edin, ben bu şehri yönetmeye muktedirim…”

Diyebiliyorsanız ne alâ…

Zaman mefhumu,  geçmişi hatırlata hatırlata işliyor…

31 Mart seçimlerine … 110 gün gibi bir zaman kaldı…

Haydi o zaman çıkın meydana… Gazanız mübarek ola!..  

...........................................................................................................