GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
2 Aralık 2023 Cumartesi

Kaldırım yüksekliği, medeniyet ve insanlık!

Geçmişte yaşanmış ve unutulmamış İzmir sel baskını hikayelerine 2023 yılının 26 Kasım gecesi bir yenisi daha eklendi…

Gündüz saatlerinde başlayan ve gece saatlerinde şiddeti gittikçe artan sağanak yağışla; metrekareye düşen yağış miktarının artması ve kuvvetli fırtınanın ardından…

Küresel iklim krizi sonuçlarından biri olan ve deniz seviyesinin kabarması diye bilinen med-cezir olayı ile…

Güzel İzmir’imizin; bazı ilçelerini, Alsancak, Bostanlı ve Mavişehir semtlerinin cadde ve sokaklarını sular altında bırakan bir afat yaşandı.

Sahildeki apartman altı işyerlerini ve zemin kat meskenleri maddi manevi büyük zararlara uğratan bu afat gecesi…

Sadece… Kişisel anılarda yer alarak yıllarca anlatılan ve kent belleğinde büyük harflerle kayda geçen bir hikaye olarak kalmayacak…

Mutlaka… İzmir’de her yıl ya da birkaç yılda bir yaşanan bu sel baskını gerçeğinin sebep ve sonuçları üzerine bugüne kadar gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının farkına varılacak…

Ve elbette ki…

Yetkililer ve ilgililer tarafından iklim krizinin olası etkileri konusunda gerekli mütalaalar yapılarak çıkarılması gereken derslerden yola çıkılarak…

Ve gelişmiş ülkelerin benzer durumdaki kıyı kentleri örnek alınarak mutlak surette gerekli çalışmalar yapılacaktır.

***

Bundan hiç şüphe duymamaya çalışan bir İzmirlinin halisane duyguları ile…

Epeydir dikkatimi çeken ve yazıya dökmeyi düşündüğüm bir konu düşüverdi yine aklıma…

Su baskınından zarar gören zemin kat daireler ve dükkanlar denilince; bir yapının ilk aşaması olan “su basmanı” terimini hatırladım.

Ve… Su basmanı terimi ile zıtlaştıkça zıtlaşan ve geçen yıllar içinde yükseldikçe yükselen kaldırımların…

Üst üste yapılan asfalt çalışmalarının yol seviyesi altında bıraktığı zemin katlar üzerine düşünüp de…

Subasman teriminin inşaat literatüründeki karşılığını ararken…

“Bir yapının zemin seviyesini doğal zeminden yüksekte tutup… Yapıyı su ve nem gibi çeşitli dış etkenlere karşı korumaktır” şeklindeki bir izahatla karşılaşıyorum…

Ve…

Subasman yüksekliğinin… Yapının zemine gömülü olmayan kısmı olan zemin seviyesindeki 0,00 cm ya da 1,20 m ile ifade edildiğini öğreniyor ve bir taraftan da düşünüyorum.

***

Vakti zamanında, temelleri su basmanı hesaplarına göre atılmış…

Bu şehrin tarihine şahitlik etmiş bu güngörmüş binalar neden zeminden aşağıda tenzili rütbe bir görüntü içinde bırakılır?

Her gün yürüdüğümüz yollarda kırk yıldır bildiğimiz pek çok bina, yükselen kaldırımların tahakkümü altına girip de…

Neden her yağmurda, giriş ve zemin katları sular altında kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalır? Diye düşünmeden edemiyorum.

***

Bu minvalde…

Kaldırım yüksekliği ile ülkelerin medeniyet seviyesi arasındaki ilintiyi vurgulayan…

“Bir ülkenin medeniyet seviyesi kaldırımlarının yüksekliği ile belli olur” söyleminin Avrupa şehirlerinde hayatın içindeki  karşılığını hatırlıyorum…

Öteden beri herkesçe bilinen bu söylem; hep bilinir hep söylenir de, bu çağdaş şehirde nasıl olur da bir türlü uygulanamaz diye hayıflanıyorum.

Caddelere ve sokaklara yıllardır üst üste atılan asfalt katmanları ile birlikte…

Kaldırımların da inişli çıkışlı yükselişi ile engelli vatandaşlarımızın önüne konulan engeller için üzülüyorum.

Zamanın en görkemli apartmanlarının; kaldırım seviyesinin altında adeta küçülen kapıları dikkatimi çekerken…

Merdivenle inilen dükkanların, karşıdan bakılınca cüce kapısı görünümü almış mağaza kapılarının…

Bina güvenliği amacı ile inşa edilmiş, zıplamakla erişemediğimiz, o boyumuzdan büyük bahçe duvarlarının... Nasıl da bu kadar alçalıverdiğine şaşırıp kalıyorum!

Ve yol seviyesine inmiş ya da altında kalmış, yarıya kadar yola gömülmüş zemin kat pencere camlarından, güneşi görmeye çalışan boynu bükük çiçeklere takılıyor gözüm.

Ve… Gittikçe normalleştirilen bu durumu , emlak vergi mükellefi mülk sahiplerine yapılmış büyük bir saygısızlık olarak addediyorum.

***

Her kuvvetli yağışta bu güzel şehirde hayatı felç eden, insanımızı zora sokan su baskını hikayelerinin nihayete erdiği zamanlara eriştiğimizde…

“Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?” diyen Mevlana'nın sözleri ile…

Her bir yağmur damlasının rahmetine ve bereketine; gerçek manada sevinip, şükredebilmeyi diliyorum.

Sözün özüne dönecek olursak…

Türkiye genelinde verilen turuncu ve sarı alarm ile yurdumuz olumsuz hava koşulları içinde çetin bir kış mevsimi geçiriyor…

Allah’tan gelene boynumuz kıldan ince…

Bilinen bir gerçektir ki… İnsanoğlunun doğal afetlerle  imtihanı çetindir…

Küresel iklim değişikliği sonucu denizin kabarması ve şiddetli yağmurlarla bu güzel şehrin birçok semtinin sular altında kalmasına elimizden gelen bir şey yok.

Lakin…

Yaşanan bu kriz zamanında, tüm ekipleri ile İzmir halkının yanında olan yerel yönetimlere bir teşekkür borcumuz var…

Bir de…

Şehircilik ve belediyecilik anlamında tüm farkındalıklarımızı, yaklaşan yerel seçimlerin tüm başkan adaylarına hatırlatmak gibi… Kutsal bir vatandaşlık görevimiz var. 

Ve…

Kul eli ile bozulan düzene, uygulamadan kalkan kurallara, görmezden gelinen sorunlara sonuna kadar da sahip çıkma hakkımız var.

Yaşadığımız her olumsuzluğun hayırlara, her yanlışın doğruya evrilmesi dileği ile…

Yurdun dört bir yanında; olumsuz hava şartlarından zarar gören tüm şehirlerimize ve güzel İzmir’imize büyük geçmiş olsun diyorum.