GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
29 Ekim 2023 Pazar

Bayramımız var bugün

Gösteren Allah’a şükürler olsun… Bayramımız var bugün…

Bugün… Laik Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yıldönümü…

Koca bir asrı geride bırakan Cumhuriyetimize, bizleri bu yıllara ulaştıran o coşkulu nesillere pek çok şey borçluyuz… 

Bu yüzden…

Ülke olarak; yarını inşa edecek olan evlatlarımıza aynı coşku ile anlatabileceğimiz Cumhuriyet değerleri ile yazılmış hikayelerimiz olmalı…

Ve bu hikayeler; hiçbir tarafa eğilip bükülmeyen içi dolu kelimelerle ve başı dik cümlelerle kurulabilmeli.

****

Aklım ereli; yaklaşık altmış kez yaşadığım şanlı Cumhuriyet Bayramı günlerini arka arkaya sıralasam, o coşku dolu sevinçli bayram hikayelerini hafızamda bir bir resmetsem…  

Bu kutlu güne; çocukluk yıllarımda verilen o büyük önemi, hiçbir mübadele aracı ile değiştirilemeyecek o büyük değeri anlatmaya dilim dönmez, gücüm yetmez diye düşünüyorum.

Ancak… Şükürler içindeyim ki… Her kula müyesser olmaz diyebileceğim şekilde…

Cumhuriyetimizin kuruluşunun onuncu yılını büyüklerimden dinleyerek büyüdüm, coşkusu unutulmayacak ellinci yılını büyük bir sevinçle yaşadım… Ve ömrüm varmış yüzüncü gurur yılına da eriştim.

Lakin…

İşgal yıllarının ve kurtuluş mücadelesinin acılarını yaşamış ve şanlı Cumhuriyet’imizin kuruluş gururuna şahitlik etmiş…

Çalışarak, üreterek bu memleketi yeniden inşa etmiş önceki nesillerimizden aldığımız emanete sahip çıkamadığımız konusunda neslim adına büyük bir mahcubiyet hissediyorum… 

Bugün… Devlet ricalinde Cumhuriyet’imizin yüzüncü yıl resepsiyon kutlamalarının yapılıp yapılmadığının, gündemi meşgul etmesini…

Ve… Bu kutlu bayrama karşı gösterilen bu özensizliğin ve değersizleştirmenin kabul görür hale gelmesini…

Yanlışların doğruların yerine büyük bir hızla ikame edişini ve bu ahvalin gittikçe normalleşmesini…

Ve… Bu asırlık çınarın gölgesi altında gölgelenip de… Kökünün derinlerde olduğunun unutturulmaya çalışılmasını… Dalının budağının hunharca örselenmesini…

Bu anıt ağacın tazecik filizlerine, torunlarımıza nasıl anlatacağımızı bir türlü kestiremiyorum.

****

Zihnimin derinlerinde bir çıkış arayarak kaçıyorum, yaşanan bu belirsizlik yıllarından… 

Uzaklaşıyorum ortalığı griye boyayan bu toz duman ortamdan… Yumuyorum gözlerimi…

Elli yıl öncesinin Cumhuriyet Bayramlarının coşkusuna, sevincine sığınıyorum…

Ve… On beş yaşımdaki duygularımla Cumhuriyet’in ellinci yılının bayram sabahına uyanıyorum.

Sabahın ilk serinliğini içeri almak için, odamdaki pencerenin çerçevesini yukarı kaldırıyorum…

Sağlı sollu, kelebek şeklindeki metal aparatı içe doğru döndürerek çerçevenin altına yerleştiriyorum…

Komşu bahçeden odaya dolan, içime doyasıya çektiğim mis gibi çiçek kokuları ile birlikte…

Uzaklardan duyulan uygun adım bando ve trampet seslerine karışan… TRT radyodan sokağa yayılan o muhteşem marşın nağmelerinde kayboluyorum.

Bu gün bayram diyerek… Sevinç içinde, merdivenleri ikişer ikişer atlaya atlaya alt kata inerken…

Kanıma işleyen coşkusu ile bu muhteşem marşın her bir satırını radyo ile tekrarlıyor… 

Ve bir an önce ezberime almak için mütemadiyen mırıldanıyorum.

“Müjdeler var yurdumun toprağına taşına

Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına 

Yaşasın hür ulusum, soylu gencim benliğim

Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim

Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara 

Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim”

****

“Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim” satırını bu günkü ahval içinde bir daha bir daha okuyorum… 

Cumhuriyetimizin Yüzüncü yılına gösterilmesi gereken o büyük değeri ve özeni vatandaşlarımızın, belediyelerimizin ve sanatçılarımızın ferasetinde buluyorum…

Her biri birbirinden kıymetli sanatçılarımızın bestelediği

birbirinden anlamlı  o şahane marşları büyük bir heyecanla  arka arkaya dinliyorum…

Aylardır bir bir duyurulan, 100. Yıl şerefine yazıp besteledikleri marşları ile…

Fazıl Say, Kenan Doğulu, Kıraç, Soner Arıca, Erol Evgin, Tarkan ve en son dinlediğim Norm Ender…

Atamızın en güzel vecizelerinden biri olan “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur” sözünün önemini  hatırlatırcasına…

Bir toplumu ayakta tutan temel direklerinden birinin sanat ve sanatçı olduğuna dikkat çekerek…

Türk milletine armağan ettikleri bu güzel marşların her bir satırında…

Cumhuriyetimizin büyüklüğünü haykıran, içi dolu kelimelerle başı dik cümleler kuran bu kıymetli sanatçılarımızı… Büyük bir saygıyla ayakta alkışlıyorum…

****

Yaşanan o görkemli ellinci yıl kutlamalarının üstüne… Vatanın bir elli yıllık hikayesine daha şahitlik ederek…

Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl sevincini görmeye eriştiğim ömrümün  bu son faslında…

Her bir köşesi al bayraklarla süslenmiş bu güzel vatanıma dirlik düzenlik diliyorum…     

Bu toprakları bize yeniden vatan yapan kurtuluş mücadelemizin tüm şehit ve gazilerine...

Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu lideri Ulu Önder Gazi M. Kemâl Atatürk’e ve şanlı ecdadımıza sonsuz minnet ve saygı duygularımla…

Barış dolu bir dünyada Cumhuriyetimiz bin yaşasın… Nice yüzyıllarda, Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve umutlu olsun diyorum.. 

Ve bu yazının son sözünü...

Bu muhteşem marşlardan birinin; yürek telimizi titreten, şükran ve minnet dolu, umut dolu, temenni dolu son mısralarına bırakıyorum.

(*)“Düşmanız esarete, önderimle karşıyız…

 Mavi gözlerin gibi biz bu yurda aşığız…

 Duysun cihan, duysun biriz…

 Duysun bizim bu gök deniz…

Parla hilal ve yıldızım… Parla beyaz ve kırmızım… 

Türk'ün yolu Cumhuriyet… Parla, 100 yaşındasın. 

Sensin yolum Cumhuriyet… Parla, 100 yaşındasın.

(*)Norm Ender Eroğlu