GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
2 Temmuz 2023 Pazar

Kabotaj Bayramı'nın hatırlattıklarıyla...

Bayram tatili, yıllık izinler, seyahatler ve memleket ziyaretleri başlığı altında zihinlerde kayıt altına alınmış anı notlarıyla...
2023 yılı Kurban Bayramı günleri de geçmiş bayramlar kategorisindeki yerini almakta olsun...

Otobüs terminalleri, havaalanları ve limanlar, seyahat etmek / memleketine gitmek isteyen insanlarla dolup taşarken...

Ulaşım maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle bir yerden bir yere gidemeyenler ise...
Doğduğu topraklardaki bayram günlerini anılarında saklayarak...
Doyduğu şehrin cadde ve sokaklarında gezip dolaşırken...

Gelecek yıllarda anlatılmak üzere yeni yeni anılar biriktiriyorlardı...

***

Memleket hikayeleri ya da memleket ziyaretleri kavramlarını idrak etmeye çalıştığım çocukluk yıllarımda...

Memleket kelimesinin önüne getirilen...

‘Anne memleketim, baba memleketim, eşim tarafı memleketim’ gibi takılarla kurulan cümleleri işittikçe...
Mahsun duygular içinde hep şu soruyu sorardım büyüklerime:

“Biz neden hiç memleketimize  gitmiyoruz?"

Bu soruyu ne zaman sorsam, her zaman net ve kısa bir cevap alırdım.

“Bizim memleketimiz burası... Gidecek başka memleketimiz yok...”

Memleket ziyaretleri için yaptığımız yolculuklarımız ise cvaptan daha kısaydı.
Çığlık çığlığa yol alan, üzerinde Basmane / Çiğli/Basmane yazılı tren vagonuna...

Ya da...

Konak’tan demir alarak suları yara yara Karşıyaka’ya doğru yol alan körfez vapuruna...

Binmek ve inmek arasında geçen süre kadardı; memleket ziyareti maksadı ile bizim bir semtten bir semte yaptığımız yolculuklarımız.

Ve memleket mefhumuna  dair zihnimizde ve yüreğimizde yer etmiş ne varsa...

Bildiklerimiz, gördüklerimiz, öğrendiklerimiz...

Adet, gelenek ve göreneklerimiz...
Geçmiş zamanda ve  şimdiki zamanda yaşanan anıların toplamından ibaretti.

***
 

Bu garip dünya düzeninde, bugünkü ülke şartlarında... 

Zaman rüzgarının alıp götürdüklerini  ve de peşine takıp getirdiklerini resmeden...
İzmir’in hızla değişen demografik yapısı içinde...
Güneşin en güzel battığı bu şehirde...

Doğu kültürünün hakim olduğu çok farklı bir İzmir silüeti izleyerek...
Gittikçe artan şaşkınlığımla , bir yürek sızısı içinde Göztepe Sahil Yolu güzergahında yol alıyorum.

Deniz kıyısı yeşil alanları dolduran farklı kültürlerdeki  insan manzaralarını izleyerek ilerliyorum...

Sorgusuz sualsiz, sessiz sedasız, topsuz tüfeksiz işgal edilmiş olan ata topraklarımın üzerinde tepinen yüzlerce sığınmacıyı gördükçe...
1925 yılında  İzmir ziyaret eden Ata’mı…

“Bütün dünya duysun ki , Efendiler; artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basmayacağı kutsal bir topraktır” sözleri ile bir kez daha anıyorum.

Kültürü ve adetleri ile kendi öz yurduna yabancılaşmış...

Memleketinde “memleketine” hasret kalmış...
Garip bir İzmirlinin tarif edilmeyecek yürek sızısı içinde...

Geçmiş zamanda yaşanmış ve bitmiş...

Güzel İzmirimin güzel anılarını tekrar tekrar yaşıyorum.

***

Takvimler 1 Temmuz’u gösterdiğinde...

Hatıralar, zaman ayarlı bir film gibi, gözlerimin önünde  canlanıverirken...
Direklerinde Türk bayraklarının dalgalandığı Türk Deniz Donanması'na ait gemilerin bir sülün gibi süzülerek...

Körfezi süslediği yine böyle bir yaz gününde...
Karantina sahilinde misafirliğe gittiğimiz bir akraba evindeki güzel saatlerin ardından...
Gün batmadan eve dönme vakti geldiğinde...

"Troleybüs mü beklesek, fayton mu çevirsek?" telaşı içinde...

Bahçe işleri ile uğraşmakta olan çalışana verilen bir talimatla...
Evin önündeki iskeleye bağlı kayığın bir çabukta hazırlanması ile birlikte...

Ev sahipleri ile vedalaşmanın ardından bindiğimiz kayıkta...
Onlara denizden el sallamakta olalım...

İki laf arasında, bir çabukta Konak sahiline varmıştık bile. 
Lakin...
Denizde yaşanan büyük bir hareketliliğin içinde bulmuştuk kendimizi...

Uzunca bir zaman geçmesine rağmen...

Kayık bir türlü kıyıya yanaşamıyordu...

Vardığımız noktada...

Birbiri ardısıra sıralanmış kayıkların oluşturduğu çemberin ortasına hızla koca bir çelenk düşmüştü...
Bir anda denize atılan bu  çelengin etrafında biteviye fırdola dönüyorduk...
Kadın erkek, çoluk çocuk İzmirlinin neşe içinde doldurduğu teknelerden etrafa coşkulu sesler yayılıyordu.
O günkü çocuk aklımla, bir şeylerin ters gittiğini zannediyor, bir an önce kayıktan inmek için ağlıyordum.
Deniz şehitlerinin anısına denize atılan bir çelenk etrafında yapılan bu güzel ritüelin idrakine eriştiğimde...
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’min her bir  kıyı kentinde...
Yelken ve yüzme yarışları ile yapılan deniz şenliklerinden haberdar  olduğum...
Ve...

Körfezi günlerce süsleyen Türk Deniz Kuvvetlerine ait ışıl ışıl donanma gemilerini gururla seyre daldığım yıllarda...
1 Temmuz Kabotaj Bayramının anlam ve önemini, bu minik hatıra ile yad ediyordum.

***

1 Temmuz Kabotaj Bayramı vesilesi ile bir yazı  kaleme almak isterken...
Kabotaj Bayramı ile Kurban Bayramı'nın aynı tarihlere gelmiş olması gerekçe gösterilerek...

Zonguldak Ereğli’de Kabotaj Bayramı etkinliklerinin...

Kaymakamlık tarafından üç gün sonraya ertelenmesi haberi gündeme düşüyordu...

Bu  etkinliklerde geleneksel hale gelen yağlı direk yarışlarının yasaklanmış olmasını...

Bu yarışlarda kullanılan gres yağının denizi kirlettiği yönündeki bir fikrin...

Bu yasağa gerekçe olarak gösterilmesi haberini şaşkınlık içinde okurken...

Kabotaj Kanunu'nun ve de Kabotaj Bayramı'nın öneminin büyüklüğünü...

 Ne derece idrak edebildiğimizi düşünüyordum.

***

Kabotaj kelimesinin lügatlardaki karşılığına baktığımızda...

"Bir devletin kendi limanları arasında yolcu ve yük taşıma hakkını elinde bulundurması" gibi bir açıklama çıkar karşımıza...

Türk denizciliği konusunda dünden bugüne kayıt altına alınmış bilgilere göre...

Osmanlı döneminde Türk denizleri, boğazları, limanları ve de deniz taşımacılığı...

1800 yıllarından beri, yüzlerce yıl yabancıların imtiyazındayken...

Vatan tapusu olarak bellediğimiz uluslararası Lozan Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi sonucunda kapitülasyonların kaldırılması...

Ve de...

Türk karasularında yabancı gemilere tanınan imtiyaz hakkının geri alınması ile...

Bu güzel ülkenin iktisadi zaferi de başlamış oluyordu. 

1925 Yılının Nisan ayında Limanlar Kanunu'nun yürürlüğe girerek, liman işletmelerinin yerli sermayeye verilmesi ile...

Boğazlarımızda , karasularımızda, akarsu ve göllerimizde ilan edilen egemenliğimiz...

1926 yılının 1 Temmuz tarihinde yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile daha bir güçleniyordu.

Üç tarafı denizlerle çevrili ve de iki önemli boğaza sahip bu güzel ülkede...

97 yıl önce Kabotaj egemenliğinin Türk milletine teslim edildiği 1 Temmuz gününü...

Denizciliğin gelişmesini sağlayacak bir bayram günü olarak milletine armağan eden...

Ulu Önder Mustafa Kemâl Atatürk’ü, şu vizyoner sözleri ile bir kez daha yad ediyorum. 

“Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, Deniz spor kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü; toprakların ucu deniz olan bir ulusun sınırını,halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer.” 

***

Karasularımızda elde ettiğimiz bu kutsal egemenlik hakkımız için...

Gazi Mustafa Kemâl  ve tüm deniz şehitlerimizi minnet ve saygı ile anıyorum.